Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '14

 
Kategori
Dünya
 

Soğuk savaşın ilk krizinin patlağında Güney Azerbaycan

Soğuk savaşın ilk krizinin patlağında Güney Azerbaycan
 

Güney Azerbaycan milli hükümetinin yıkılışında iç faktörlerden ziyade dış faktörlerin ve küresel güçlerin çıkarlarının önemli rolü varidi. Küresel güçler özelikle ABD ve SSCB kendi çıkarları uğrunda yaptıkları soğuk savaşın ilkin rekabetini Güney Azerbaycan meselesi üzerinden başladılar ve sonunda kendi çıkarlarına İran’da ulaşmak için Güney Azerbaycan Türklerinin kaderi ile oynayarak, onları feda ettiler.

Giriş

Güney Azerbaycan milli hükümeti dünya ve İran siyasi tarihinde Azerbaycan krizi olarak adlandırılmıştı. 1945-46 yıllarında kurulan hükümet 1 yıl sürecinde çok başarılı olmuş ve Güney Azerbaycan Türklerinin milli, siyasi ve sosyal isteklerinin doğrultusunda reformlar gerçekleştirmiş ve onların uygulanması ile bölgenin hızlı şekilde ilerleyişini sağlamıştı. Güney Azerbaycan milli hükümeti ADP’nin (Azerbaycan Demokratik Parti’si) öncüllüğü ile kurulmuş ve o zamanın İstatistiklerine istinaden 1 yıl sürecinde Pehleviler’in 20 yıllık saltanatından daha çok iş yapmıştır.[1] Azerbaycan milli hükümeti Güney Azerbaycan topraklarında geniş kapsamlı reformlara el atmıştır ve onların birçoğunu gerçekleştirmiştir. İran tarihinde birinci kez kadınlara oy kullanma hakkı vermiştir ve ilk toprak reformu İran’da bu hükümetin zamanında gerçeklemişti. İş yasası çıkartıldı. Caddeler asfalt edildi. Şehirler arası yollar yapıldı. Eczaneler açıldı. Üniversite, radyo ve yayınevleri kuruldu.[2]
Bunlardan ziyade kendi eyalet meclislerine sahip olmayı, eğitim kurumlarının tamamında Azerbaycan Türkçesinin resmi dil ilan edilmesi ve öğretilmesini, çocuk isimlerinin ve coğrafi adların Türkçeden seçilebilmesini ve ekonomik özgürlüklerinin tanınmasını Güney Azerbaycan toplumunda gerçekleştirilmişti.[3]
Tüm yaptığı hizmetlere ve işlere rağmen Güney Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ömrü çok uzun sürmemişti ve farklı sebeplerden dolayı hükümet kurululuğu andan 1 sene sonra dağıtılmıştı. Güney Azerbaycan milli hükümetinin doğuşunda ve dağılmasında çeşitli dış ve iç faktörlerin etkisi olmuştur. Yazının amacı milli hükümetin çökmesinde ve başarısızlığa uğramasında dış faktörlerin rolünü ve küresel sistemde başveren gidişatların etkilerini incelemektedir.
 
Güney Azerbaycan milli hükümeti SSCB’nin ağında
Nazi Almanya’sına karşı savaşan Sovyetler Birliği’ne verilecek lojistik desteğin İran üzerinden sağlanması ve petrol bölgelerinin güvenlik altına alınması zorunluluğu bu ülkenin işgali ile sonuçlandı. Yapılan anlaşmanın ardından İran’ın güneyini İngiltere-ABD, kuzeyini de SSCB ordusu işgal etti. İşgal ikinci dünya savaşı sonuna kadar sürdü.[4]
1941 yılının Ağustos ayında Sovyetler birliğinin ordusu İran’a giriş yaptıktan bir kaç hafta sonra önceden seferber edilmiş ve planlanmış, Sovyet Azerbaycan’ı komünist partisi üyeleri, tarım işçileri, istihbarat ve güvenlik görevlisi, yaklaşık bin kişiye kadar siyasi kadro Güney Azerbaycan’ın Tebriz kentine özel talimatla gönderildi. Görevlendirilen şahıslar öncelikle Sovyetler biriliğinin politikalarının yerine getirilmesi amacı ile bu bölgeye gönderilmiştiler.[5] Bu hususta gösterilen çabalar sadece Sovyetler birliğinin izini ve talimatı ile gerçekleşmeğe başlamıştı. Buna rağmen kuzey Türkleri birleşik Azerbaycan tefekkürünü kitle ve halk içinde yaymağa çalışıyorlardı ve Güney Türklerinin özgürlüyü ve bağımcılığı istikametinde yaralı ve etkin rolleri varidi.
Sovyetler birliyi İran’ın kuzeyinde büyük ekonomik çıkarlar peşindeydi. Sovyet devleti İran’ın kuzeyinde yer alan petrol kaynaklarını ele geçirmek istiyordu. Petrol meselesi SSCB'nin İran'da politikasını belirleyen başlıca faktör idi. Bu amaçla Moskova yöneticileri İran devletine baskı için Azerbaycan meselesini ustalıkla kullanıyordu ve bu yolla Güney Azerbaycan Türklerinin kaderiyle oynuyordu.[5]
Sovyet Rusya petrol imtiyazları hususunda Tahran’da yapılan görüşmeler sırasında baskı aracı olarak Güney Azerbaycan’ı kullandı. Sonunda İran’ın ve onun müttefikleri olan batılı güçlerin yürüttüğü politika karşında yenilerek, Kuzey İran petrolleri hususunda amacına ulaşamadı.[6]
 Güney Azerbaycan'daki ulusal hareketin Sovyetler Birliği'ne dayanması, onun modern düşüncelerini komünizmin gölgesine saldı ve dünya çapında bir sol görüşlü ve komünisti hareket gibi tanınmıştı. Komünizm ideolojisi birçok batılı devletler ve onların müttefiklerinin kendi çıkarları için bir tahdit sayılırdı.  Güney Azerbaycan milli hükümeti Sovyet yanlısı olarak görünüyordu ve bu sebepten dolayı hükümetin uluslararası alanda destek ala bilmemesine ve tabanını güçsüzleşmesine yol açtığı söylenile bilir.
 
Soğuk Savaş’ın ilk krizinin patlağı
Güney Azerbaycan’da 1945-46 yılları arasında cereyan eden olaylar 20’ci yüzyıl içinde ilk defa olarak İran devletini parçalanma tehlikesi ile karşılaştırmıştı. Bir yandan batılı güçler o cümleden ABD ve büyük Britanya SSCB sıcak sulara yakanlaşmasından ve İran’ın güneyinde petrol ve enerji kaynaklarına ulaşmasından endişeleniyorlardı diğer yandan SSCB İran’dan dan uzaklaştırılmasına ve SSBC yanlı kavranılan Güney Azerbaycan milli hükümetinin İran içinde yarattığı krize bir çözüm yolu bulmağa çalışıyorlardı.
  Milli hükümet kurulduktan sonra Tahran bu hükümete karşı harekete geçmiştir. Arka arkaya hükümetler düştükten sonra Ahmet KAVAM tarafından 'Kavamulsaltane' hükümeti kurulmuştur. 1945 yılında Ahmet KAVAM başbakan seçilmiştir. KAVAM iktidara geldikten sonra “Azerbaycan sorununu çözmek için” dış politikada önemli ataklar yapmaya kalkıştı. KAVAM en büyük desteğini ABD ve Batılı güçlerden görmekteydi.[2] 
İran, Sovyetlerin Azerbaycan’daki faaliyetleri nedeniyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne başvurdu. İran’ın bakısıyla 28 Ocak 1946’da Güney Azerbaycan meselesi Birleşmiş Milletler gündemine taşındı. 1945 yılında İran topraklarını terk eden ABD ve ondan kısa bir süre sonra çekilen İngiltere, bu meselede İran’ın yanında yer alınca Soğuk Savaş’ın ilk krizi patlak verdi.[6] ABD ve BM, SSCB’ye ciddi şekilde baskı yapmaya başlamıştır ve Kızıl Ordunun Güney Azerbaycan’dan çıkarılmasını talep ediyorlardı. Bütün baskılara rağmen Rusya kuzey İran deki petrol kaynaklarını istiyordu ve ondan vaaz geçecek niyetinde değildi.
Bu dönemde ABD, İran yönetimine yaptığı danışmanlık faaliyetleri ile İran’da daha özgür bir ortamın oluşmasını ve ekonomik yatırımlar için fırsatlar doğmasını bekliyordu. Bu çerçevede daha önce de Sovyet Rusya’dan askerlerini İran’dan çekmesini talep eden ABD ve İngiltere, Birleşmiş Milletler’de İran tarafını destekledi.[6] Zira ABD kendi Cumhurbaşkanı Harry TRUMAN’ın doktrine dayanarak Sovyetlerin İran’daki faaliyetleri ABD çıkarları açısından bir tehdit olarak algılanıyordu. Bu sebepten dolayı İran, ABD’nin desteği ile BM ve dünyadaki büyük güçleri SSCB karşısında seferber etmeyi başarmıştı.
BM Güvenlik Konseyi’nin 30 Ocak 1946 yılında aldığı uzlaşı kararı doğrultusunda Stalin’in çağrısı ile Başbakan Ahmet KAVAM’ın 19 Şubat- 7 Mart 1946 tarihleri arasında Moskova’da ve 8-10 Mart tarihleri arasında Bakü’de gerçekleştirdiği görüşmeler sırasında KAVAM’ın İran tahtını ele geçirmesine karşılık Sovyet Rusya’nın iki önemli talebi vardı. Birincisi Azerbaycan’ın özerkliğinin kabulü, ikincisi ise ülkenin kuzeyindeki petrol kaynaklarını işletmek üzere kurulacak şirketin %51 hissesi idi. Mart ayında Tahran yakınlarındaki ordularını çeken Sovyetler, Güney Azerbaycan’dan çekilmeyince İran 26 Mart’ta tekrar Birleşmiş Milletler’e başvurdu. İki taraf arasında 4 Nisan 1946’da, Kızıl Ordu’nun en geç bir buçuk ay içinde çekilmesini ve en geç yedi ay içinde karma petrol şirketinin kurulmasını içeren bir anlaşma imzalandı. Ancak İran Meclisi’nin süresi 11 Mart’ta dolmuş ve yasaya göre yeni bir seçimin yapılabilmesi için ülkenin düşman askerleri tarafından boşaltılması gerekiyordu. Başbakan Ahmet KAVAM anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için Sovyet ordusunun bir an önce çekilmesini istedi. İngiltere ve ABD baskısıyla Kızıl Ordu 9 Mayıs 1946 tarihinde İran topraklarından çekilmeyi tamamladı.[6]
Pişeveri BM Genel Sekreterine yazılı müracaatta bulundu. Müracaatta, Atlanta Anlaşması’na dayanılarak Azerbaycan Ulusal Meclisinin ve Ulusal Hükümetinin kurulduğu belirtilerek, Azerbaycan halkına kendi kaderini belirleme hakkının verilmesi talep edilmekteydi.[7]
Özerk hükümetin uluslararası alanında bütün çabaları, BM ve dünya güçlerinin İran’ın lehine, SSCB ve Güney Azerbaycan milli hükümetine karşı seferber edilmesi nedeni ile bir sonuç elde edememiştir.
SSCB Azerbaycan milli hükümetini İran devleti ile karşılıklı anlaşma ve pazarlık yaptıktan sonra ve kuzey İran petrol kaynaklarını kazanma umudu ile terk etmiş ve ettiği tüm yardımları özellikle harbi ve savunma yardımlarını bu pazarlık karşılığında kesmişti. Bu mesele Kızıl Ordu’nun Güney Azerbaycan bölgesinden çekilmesi ile ve bölgenin ağır silahlar ve depolardaki mühimmatlarla beraber boşaltması ile gerçekleşmiştir. 
 
Olumsuz pazarlığın kanlı faciası
Azerbaycan Özerk Hükümeti’nin kurulmasından itibaren Güney Azerbaycan sorunu Sovyetler Birliği, ABD, İngiltere, İran, Azerbaycan Özerk Hükümeti ve BM Genel Konseyi’ni içine alan çok taraflı bir sorun haline döndü.
24 Mart 1946 tarihinde aniden Sovyet birlikleri İran’dan çekilmeye başladı. Geri çekilme başlamış olmasına rağmen 26 ve 27 Mart’ta BM Güvenlik Konseyi’nde İran sorunu tartışılmaya devam etti. 3 Nisan’da Sovyet yönetiminden Azerbaycan Özerk Hükümeti’ne Tahran’ın ödün vermeye hazır olduğu, Özerk Hükümetin’de tavizler vermek için hazır olması gerektiği mesajı gönderildi. Pişeveri mesajı getiren Sovyet heyetine hitaben, Sovyetlerin desteğinden baştan beri kuşkulandığını fakat emin olamadığını, şimdi ise tamamen emin olduğunu ve kandırıldığını ifade etti. Ayrıca Sovyetlerin daha önce de aynısını yaptığını ve Gilan’da da kandırıldıklarını söyledi. Halkı ayaklandırdığını, reformların %50’sinin tamamlandığını, taviz vermenin halkı yüzüstü bırakmak olacağını ifade etti. Sovyetlerin terkinden sonra İran hükümetinin Güney Azerbaycan milli hükümetini yok edeceğini anlatmaya çalıştı.[7]
İran, İngiliz ve ABD desteğini alırken ve İran ordusu bu ülkeler tarafından eğitilip ağır silahlarla teçhiz edildiğinde, Sovyetler ise hafif silahlar dışında Güney Azerbaycanlılara bir şey bırakmamışlardır. İran silahlı kuvvetleri Norman Schwartzkopf komutasında Güney Azerbaycan’a karşı hücuma geçmiştir. Savaş üç gün sürmüş, Azerbaycan birlikleri yenilmiştir. İran ordusu Güney Azerbaycan'da ilerlemiş, kanlı olaylara neden olmuş ve 25 bin Azerbaycanlı katledilmiştir. 2500 kişi mahkemelerde idama mahkûm edilmiş, 8000 kişi ağır cezalara çarptırılmıştır. 3600 köy de yaşayan Azerbaycan Türk’ü Farsların yaşadığı bölgelere göç ettirilmiştir. Yaklaşık 70.000 kişi İran ordusunun Güney Türklerine karşı vahşicesine davranması yüzünden can güvenlikleri olmaması nedeni ile Kuzey Azerbaycan'a sığınmak mecburiyetinde kalmışlar. Milli hükümetin kurduğu bütün kültürel merkezler dağıtılmıştır. Milli meclisin kütüphanesi yakılmış, Türkçe kitaplar ateşe verilmiştir. Kanlı olaylar sonucu milli hükümet 1946 yılında üç gün içinde devrildi.[2]  
Güney Azerbaycan Hükümeti’nin 1946 yılında kanlı şekilde ortadan kaldırılmasından sonra Güney Azerbaycan toprakları ve halkı tekrar Fars merkeziyetli bir devletin otoritesi ve sömürgeciliyi altına geçti. İran ordusu Güney Azerbaycan topraklarına baskın ettikten sonra Azerbaycan Türklerine karşı hakiki anlamda bir soykırımda bulundu ve on binlerce suçsuz insanı öldürdü.  Tahran devletinin fermanı ile Türkçe yasaklandı ve Azerbaycan Türklerine karşı asimilasyon politikası zorla toplum içinde yürütüldü ve Güney Azerbaycan Türkleri tekrar fars merkeziyetli devlet tarafından kültürel soykırıma maruz kaldılar ve tüm maddi ve manevi varlıkları Iranın farsçı devleti eli ile talan edildi.
 
Sonuç ve genel değerlendirme
Azerbaycan Özerk Hükümeti reform hareketlerine çok hızlı ve yoğun bir şekilde başladı. Toplumda yapılan değişimler her alanda göze çarpıyordu. Azerbaycan milli Hükümeti bölgede tüm hâkimiyeti ele geçirdi. Tabi bu başarılarda Sovyetlerin büyük katkısı söz konusuydu. Güney Azerbaycan milli hükümetinin yaptığı Tüm demokratik reformlarına ve toplumda gerçekleştirdiği modern değişikliklere rağmen, batılı güçlerin ve onların stratejik müttefiklerin olan ülkelerde özellikle ABD, İngiltere ve Türkiye gibi ülkelerin zihniyetinde, bu hükümetten bir komünist ve sol görüşlü ve Sovyet yanlı imajı yaratmıştı. Bu devletlerin düşündüğüne göre Iranda bir totaliter ve muhafazakar devletin iş üstünde olması ve komünistlerin bastırması ile Iranda kendi çıkarlarına ulaşmak için daha yararlı ola bilirdi. Bu nedenle batılı güçler ve onların müttefikleri bundan endişelenerek İran merkezi hâkimiyetini desteklediler ve uluslar arası alanda tüm güçler Iranın lehine ve Güney Azerbaycan’ın aleyhine seferber edildi. İran Hükümeti ve batılı güçlerin karşısında durabilmek için sağlam bir devlet yapısı oluşturmak gerekiyordu. Kısa zamanda silahlı kuvvetlerin bu sağlam devletin tamamlayıcısı olarak onun korunmasını üstlenmesi gerekliydi. Bu arada ABD ve İngiltere ordusu İran’ın güneyini boşalttıktan sonra Sovyetler Birliği’ne baskılarını artırmağa başladılar ve bu devletten Güney Azerbaycan’ın topraklarının işgaline son koymasını talep ettiler. Sonunda Sovyetler birliği İranla yaptığı bir pazarlık sonucunda İran’ın kuzey bölgesinden ordusunu çekti. Bununla beraber ağır silahları ve mühimmat depolarını boşaltıp Sovyetler Birliği’ne götürüldüler. Kızıl Ordu’nun İran’dan çıkarılması milli hükümetin zayıflamasına neden oldu. Stalin hükümeti İran’ın kuzeyindeki petrol imtiyazlarına sahip olsun diye Güney Azerbaycan milli hükümetini bir kart olarak kullandı. Aynı zamanda Sovyet Rusya devleti bu oyunda Tahran ve ABD karşında yenilerek Kuzey İran petrolleri hususunda amacına ulaşamadı.
Güney Azerbaycan milli hükümetinin yıkılışı, İngiltere ve Rusya ordularının İran’dan çıkarılması, ABD’nin bir bölgesel aktör olarak İran’da yerini almasıyla sonuçlandı. ABD, SSCB karşıtı olarak bölgede ve Iranda aktif bir politika üretmeye başladı ve Pehlevilerin saltanatının sonuna kadar Iranla stratejik birliyi devam etti.
Sonuç olarak, Güney Azerbaycan milli hükümetinin yıkılışında iç faktörlerden ziyade dış faktörlerin ve küresel güçlerin çıkarlarının önemli rolü varidi. Küresel güçler özelikle ABD ve SSCB kendi çıkarları uğrunda yaptıkları soğuk savaşın ilkin rekabetini Güney Azerbaycan meselesi üzerinden başladılar ve sonunda kendi çıkarlarına İran’da ulaşmak için Güney Azerbaycan Türklerinin kaderi ile oynayarak, onları feda ettiler.
 
Kaynakça  
1. John Foran, (1993), Fragile Resistance: Social Transformation in Iran From 1500 to the Revolution. Westview Press.
2. Arif Keskin, (2004),  Güney Azerbaycan Milli Hükümeti (1945-46) ve Seyit Cafer Pişeveri. URL: http://www.turksam.org/tr/a193.html
3. Doğaç İPEK Cemil, (2012), Güney Azerbaycan Türklerinde Kimlik Sorunu. Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 12(1): 267-283.
4. Özcan Nihat Ali,  (2006), İRAN SORUNUNUN GELECEĞİ: Senaryolar, Bölgesel Etkiler ve Türkiye’ye öneriler. TEPAV ORTADOĞU ÇALIŞMALARI No:1  
5. H?s?nli C?mil, (1998), Güney Az?rbaycan: T?hran - Bakı - Moskva arasında (1939-1945). Diplomat N?şriyyatı, Bakı.
6. Gökçe Mustafa, (2011), SOĞUK SAVAŞ ÖNCESİNDEN GÜNÜMÜZE İRAN’IN HAZAR DENİZİ SİYASETİ. 06: 153-157.
7. Erol Osman, (2007), İRAN İÇ POLİTİKASINDA AZERBAYCAN TÜRKLERİ (1906–2006). YÜKSEK LİSANS TEZİ. KOCAELİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ.
 
Toplam blog
: 2
: 681
Kayıt tarihi
: 24.11.13
 
 

Ziraat mühendisi, Tahran Üniversitesinden yüksek lisans mezunu, İnsan hakları aktivisti...     ..