Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '17

 
Kategori
Futbol
 

Spor Toto Süper Lig Turgay Şeren Sezonu - 20.Hafta - Bursaspor - Fenerbahçe SK

Spor Toto Süper Lig Turgay Şeren Sezonu - 20.Hafta - Bursaspor - Fenerbahçe SK
 

Süper Lig'in 20 Haftası'nda Fenerbahçe Bursaspor ile Karşılaştı.


Uzun bir aradan sonra bloğumda ilk yazımı yazıyorum. Aslında başlangıçta gayem her hafta Fenerbahçe'nin maçlarını yorumlamaktı. Fakat sezonun ilk maçı itibariyle Fenerbahçe hakkında yaptığım yorumların üzerine eklenecek pekte fazla düşüncem oluşmadı. Yeri geldiğinden Bursaspor - Fenerbahçe maçına kaleme alarak, Fenerbahçe hakkındaki fikirlerime dair bir güncelleme yapmak istedim. İlk olarak maçın genel atmosferine değinmek istiyorum. Haz etmesem de sonrasına dair de birkaç tespitimde olacak.

Maç akşamı futbolun seyirciyle dolu bir stadyumda oynanınca bir başka güzel olduğuna bir kere daha şahit olduk.

Fakat ev sahibi takımın seyircisinin özellikle takımlarını şampiyon yapıp, sonrasında da Fenerbahçe'ye transferleriyle kulüplerinin kasasına milyonlarca Euro girmesini sağlayan eski oyuncularına dair bitmek tükenmek bitmeyen küfürleri tam bir rezillikti. Fenerbahçeli oyuncuların geri kalanı da yer yer bu küfürlerden nasiplendiler. Seyircide söyle bir kanaat oluşmuş. "Ben küfrümü edeyim, gerekirse kulübüm cezasını çeksin." Küfür konusundaki yönetmelikler, gözden geçirilmeli ve kulüplerin daha az mağdur olacağı, sorumluların sahalardan uzaklaştırılacağı bir takım çözümler üretilmelidir.

Sahaya aralıksız atılan yabancı maddeler daha maçın başında 3 dakikalık gecikmeye vesile olarak, Bursaspor seyircisinin maç boyu stratejisinin ne olacağının sinyallerini veriyordu. Nitekim maç sonuna kadar da sürdü. Öyle ki birkaç köşe atışı için çevik kuvvet, kalkanlarıyla Fenerbahçeli oyuncuları korudu.

Daha bitmedi... Maçın sonlarına doğru sahaya giren kendini bilmez bir seyirci Volkan Şen'in üzerine yürüdü. Bursaspor taraftarını, Bursaspor yöneticisi Hakan Dinçtürk, karakoldan alarak evine bıraktı. Daha sonra TV'deki bir futbol programının canlı yayınına bağlanan Bursaspor yöneticisi, bu konuyu gündeme getiren program yönetici ve yorumcularına posta koydu.

Durun durun dahası var. Yetmedi bu holigan kaale alınıp, kendisiyle röportaj yapıldı. O da mağdur edebiyatı yaparak aslında, Bursasporlu bir oyuncuya hayranlığını dile getirmek ve formasını istemek için sahaya girdiğini söyledi, vs... vs...

Maçın hemen ardından meşhur bir futbol yorumcusu, "Ortada bir tuzak var. Fenerbahçeliler ve halkımız dikkat etsin. İnsanları sokağa dökmek istiyorlar. Oyuna gelmeyin, tuzağa düşmeyin." minvalinden açıklamalarda bulundu. Kafalarda soru işaretleri yarattı.

Kısacası bu maç maç olmaktan çıktı. Türkiye'de oynanan futbolun, hakemlerin, seyircilerin, yorumcuların ve yöneticilerin standartlarını çok açık bir şekilde ortaya koydu.

Hadi biz yine de gelelim Fenerbahçe'ye..

Öncelikle ligin bu aşamasına gelinmişken, son iki haftada 5 puanı bozuk para gibi harcayan bir takım, bunun sebebi ne olursa olsun. Şampiyon olmaz... Olamaz... Bu böyle biline...

Fenerbahçe'nin Süper Lig'i en iyi ihtimalle tamamlayacağı pozisyon 3.'lük olabilir. O da Galatasaray'ın gidişatının bizden beter olmasından kaynaklı olarak... Sevgili Fenerbehçelilerden ricam bunun ötesini takımımızdan bekleyerek, kendilerini hayal kırıklığına uğratmamalarıdır.

Bu noktada bu duruma sebep olan, yıllar yılı süren ve de bitmek bilmeyen tipik Fenerbahçe problemini bir kere daha anmak zorundayım.

Adam eksiltme yeteneğine sahip az sayıda oyuncuya sahip olmak ve yavaş top oynayarak bu eksikliğin üzerine tuz biber ekmektir.

Problemin çözümü oldukça basit, fakat bedeli var.

Öncelikle çözüm nedir? sorusunun cevabını verelim.

Fenerbahçe'nin ilk olarak kendi sahasında oynadığı maçlara ayrı, deplasman maçlarına ayrı bir futbol karakteri geliştirmesi şart.

Böyle düşünüyorum, çünkü bu devirde deplasmanda da kendi evinde de aynı karakteri ortaya koyacak ve çatır çatır top oynayacak takımın finansmanını sağlamak mümkün değil. Daha ruh yakalamak, takım olmak noktasına gelmedim bile...

Örnek; deplasmanda karşı takımın baskısını kabullenen ama rakibe basarak oynayan, yarattığı baskıdan kaynaklı olarak karşı takımı hataya sürükleyen, bu hatayı yakaladığında affetmeyen bir takım karakteri...

Bunun için ne mi lazım?

Fizik kondisyonu genel olarak yüksek, diri bir takım... Mesela Shaktar Donetsk gibi...

Kapılan topları ezmeden hızla rakip yarı sahaya servis edecek oyuncu ya da oyuncular,

İki kanattan hızla oyunu hareketlendirecek, oyuncu eksiltecek ve bitirici orta ya da paslarla hızla ceza sahasında bitecek forveti besleyecek oyuncular...

Fenerbahçe'de kondisyon Türkiye Süper Ligi için vasat ile vasat üstü bir yerde... Ayrıca topçular bu kondisyonlarını maç seçerek kullanıyorlar.

Topu hızla rakip sahaya yığacak oyuncu meselesi de ayrı bir dert... O dönem artık gitme vakti geldiğine inansam da, Alex'in yerine halen bir 10 numara bulunamadığı gerçeği ortada... Orta saha oyuncularımız genel olarak savunma oyununda elek gibi... Hücum oyunundaysa ağır aksak, bir inişli bir çıkışlı bir tablo çiziyorlar. İki kanattan bahsedecek olursak... Ya topu hızla getirip, ceza sahasında buluşturacaklar forvet bulamıyorlar. Çünkü mevcut forvetlerimiz ağır aksak, sakat, maç eksiği var, disiplinsiz vs. Ya da orta yapılacak yerde, kaleye tuhaf vuruşlar yapıyorlar. Kısacası saç baş yoldurtuyorlar.

Sonuçta yukarıdaki örnekte de görüldüğü üzere, Fenerbahçe'nin kadrosu, verimli bir oyun sistemini şekillenebilecek kapasitede değil. Elde gereksinimlerin bir kısmını karşılayabilecek oyuncular var. Komple oyuncu sayısı bir bilemedin iki... Bundan ötürü takım eldeki oyuncu rezervine ve onların haftalık randımanına göre uyduruk bir takım sistemlerle oynuyor. Sonuçsa ortada... Birkaç hafta Lens üzerinden işleyen hücum atraksiyonları, oyuncu sıkı markaja alınıp, sertliğe de göz yumulduğunda devre dışı kalıyor.

Oyun genelinde Fenerbahçe'nin topa hakim olma yüzdesi her ne kadar yüksek olursa olsun, bu yüzdenin ekseriyeti defans oyuncularının aralarındaki - üzerilerinde baskı olsun olmasın - sürekli al gülüm ver gülüm tarzı pas oyunundandır. Takımımız bu konuda aldatıcı istatistiki bilgiler üretebilir. Fakat Fenerbahçe seyircisini bu konuda aldatamazlar. Dolayısıyla da boş tribünlere oynamaya mahkum olurlar.

Mevcut koşullar dahilinde Advocaat'ı beğenmeme rağmen, bu maçta aklımın almadığı bir nokta var. Aatıf'ı neden ısrarla oyunda tuttu. Oyuncu takıma katkıda bulunmayı bırakın, yakaladığımız bir iki pozisyonda da aldığı tuhaf kararlarla oyunu bozmakla kalmayıp, takım arkadaşlarını da oyuna küstürdü.

Fenerbahçe, 10 kişi kalmış rakibi karşısında oyunu 2. yarı 15-20 dakika karşı sahaya yıkmalı ve işi bitirmeliydi.

Bunun için Volkan ya da Stoch ile 2. yarıya başlanabilirdi. İleri uca Jose Fernandao takviyesi yapılabilirdi. Bunun yerine zamanı eritmeye yönelik, zavallı bir oyun oynandı. Sonuçta Fenerbahçe 2 puanını Bursa'da bırakarak evine geri döndü. Bakın, "Şampiyonluk kaçtı!, Hakem Fener'i yaktı!" gibi boş laflar etmiyorum. Bu sezon Fenerbahçe 2'lik sıralamasına bir hafta olsun gelemez. Bu gibi ifadeler hep gazlama hep tuzlama... Aman ha kulak asmayın.
Bursaspor'a diyebileceğim bir şey yok! 10 kişi kalmalarına rağmen, hücum varyasyonları geliştirmeyi beceremeyen Fenerbahçe'ye iyi direndiklerini söyleyebilirim. Fakat bu oyunları maçta puan almaya yeterli miydi? Tabi ki hayır! Çünkü bir pozisyona dahi giremediler. Altın değerinde 1 puanı, gümüş tepside elde ettiler. Hayrını görsünler.

Kararları tartışılan hakemimiz Umut Meler'in değerlendirmesine gelince...

Genel olarak ev sahibi takımın sertliğine göz yumdu. Hadi eyvallah!

Sivok'un pozisyonunda durumu iyi süzdü. Bursasporlu oyuncu kolunu ani bir refleksle geri çekmek yerine, tabiri caizse tatlı, profesyonelce, pasif bir hamlesizlikle oyuna müdahale etti. Böylelikle ceza sahası içindeki pozisyona etki ederek, ardında bulunan Fenerbahçeli futbolcu Musa Sow'a topun geçişini engelledi. Sonuçta hakemin aldığı karar yerindeydi.

Hakemin penaltı kullanılırken, yer tutmak için tartışan Jovic ve Lens'e verdiği sarı kartlar yerindeydi. Bu noktada Lens'i lüzumsuz yere aldığı kart ve takımı gelecek hafta yalnız bıraktığı için tebrik ediyorum. Şuraya yazın yakında da sakatlıktan 2 hafta tatil yapar.

Ricardo Faty ve uçan tekmeci Ertuğrul Ersoy'da oyun dışı kalması gereken 2 diğer Bursasporlu oyuncuydu. Ama dediğim gibi ev sahibi takımın sertliklerine göz yumuldu.

Jovic'in yine Lens'i durdurmak için kullandığı greko-romen güreş hamlesine, 2. sarı karttan kırmızıyı çıkartması da gayet yerindeydi. Ama bu pozisyondan önce de oyuncunun en az iki kere sarı kart gösterebileceği nizam dışı müdahaleleri olmuştu. Hakemlerin oyunu hareketlendirmeye çalışan kanat ve forvet oyuncularına karşın toplu ya da topsuz alanda, bu derece savunmayı kollayıcı inisiyatif kullanması, futbolu kısırlaştırıyor. Bu pozisyonların yan hakemlerin göz bebeklerinin içinde cereyan ederken ıskalanması da manidar.

Kjaer'in penaltı pozisyonunda ise topun mesafesi kısa bu biiir... Oyuncunun kolu tipik bir savunmacı refleksinde olacağı üzere vücuduna yapışık bu da iki... Ayrıca, Kjaer topun gelişine refleks olarak vücudunu da dönüyor. Hani hiçbir akla hizmet değil ama, Kjaer'in elini kolunu aradan çıkartsak topun geleceği yüzey oyuncunun vücudu olacak ki, bu da oyunun kaderine müdahale edilmediğinin bir başka türlü izahı...

Keşke müdahale olmasa da top geçse ve ampul gibi ofsayt pozisyonundaki Bursasporlu oyuncunun önüne düşüverseydi. Acaba penaltıyı gören yan hakem bu ofsaytı da görebilecek miydi?

Alper Potuk, bu akşam saha içindeki en iyi oyuncu olmasının ödülünü, oyunu yavaşlattığı gerekçesiyle gördüğü sarı kart ve gelecek hafta sahada olmama cezasıyla aldı. Ki verilebilir bir karttı...

Sonuç olarak Fenerbahçe bu maçın ardından mevcut sezonu, gelecek senenin yapılanması için değerlendirmeli...

Asıl hedeflerimiz yurt içinde Türkiye Kupası Şampiyonluğu, yurt dışında da UEFA Ligi'nde en az çeyrek final olmalıdır.

Türkiye Kupasında eşleştiğimiz Kayserispor son lig maçında hafife alındıklarında Fenerbahçe'yi nasıl cezalandıracaklarını bizlere çok güzel gösterdi. Fenerbahçe için bu kuranın tek avantajı da, sanırım bu ders olsa gerek... İlk defa Perşembe günü karşılaşacağımız Krasnodar yabana atılacak türden bir takım değil... Fenerbahçe'yi soğuk iklimde, kemik gibi bir takım ağırlayacak. Her iki kulvarda da karşılaşacağımız ekipler çetin, maçlar yıpratıcı olacak. Ben her iki kulvarda da Fenerbahçe'nin devam edeceğine inanıyorum. Beşiktaş'a da H. Beer-Sheva karşısında başarılar diliyorum. Ülke puanlarına şiddetle ihtiyacımız olduğu önemle duyurulur!

 

 
Toplam blog
: 4
: 62
Kayıt tarihi
: 14.04.16
 
 

1975, İstanbul ..