Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '14

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Stresin biyokimyası, beslenme ve güzellik denklemi

Stresin biyokimyası, beslenme ve güzellik denklemi
 

 

 

Stres beyin hırsızlarından biri, hatta ömrümüzden çalan hırsızlık şebekesinin en gözde olan üyesi.

 

Gelin önce birlikte yarı bilimsel bir stres testi yapalım.

…………………..

Aşağıdaki sorulardan çoğuna evet yanıtı veriyorsanız yaşamınızda bazı değişiklikler yapmanın zamanı demektir.

Kendinizi hep yorgun mu hissediyorsunuz?

Kendinizi sık sık tedirgin, sinirli veya panik halinde mi hissediyorsunuz?

Çabuk kızıyor veya saldırganlaşıyor musunuz?

Kendinizi neşesiz veya depresif mi hissediyorsunuz?

Duygusal dalgalanmalar içerisinde misiniz?

Diğer insanlara karşı sabırsız mısınız?

İnsanlardan uzaklaşma isteği içinde misiniz?

Kendinizi değersiz mi hissediyorsunuz?

Kendinizi daha iyi hissetmek için daha mı çok yiyorsunuz?

Konsantrasyon güçlüğü çekiyor musunuz? Uyku sorununuz var mı?

Dinlenmekte, hiçbir şey yapmadan oturmakta güçlük mü çekiyorsunuz?

Sık sık nezle grip oluyor musunuz?

Eskiden yapmaktan hoşlandığınız şeyler artık size zevk vermiyor mu?

Dış görünüşünüzü önemsemiyor musunuz??

…………………………………

Stres modern yaşamın insanlara armağanı!

Sağlık sorunlarının en büyük nedenlerinden biri!

İnsanoğlunun genlerinde bulunan bir mesaj var; tehlike anında gönderilen “savaş veya kaç” mesajı.

Strese girdiğinizde;

Beyin tüm vücuda bu mesajı gönderiyor ve tehlikeden korunmak için vücutta 7 ana değişiklik meydana geliyor.

1) Kalp hücreleri enerji üretmeleri için gerekli besinleri göndermek üzere daha çok kan pompalamaya başlıyor. Yani daha hızlı atmaya başlıyor.

2) Kana daha çok oksijen sağlamak için solunum hızı artıyor.

3) Beyne ve kaslara giden kan damarları daha çok oksijen, glukoz ve besin maddesi taşınabilmesi için genişliyorlar.

4) Dalak daha çok kan üretmeye başlıyor. Vücut “herhangi bir kazayla karşılaşabilirim” endişesiyle kanın pıhtılaşma yeteneğini artırıyor.

5) Karaciğer ve iskelet kasları daha çok enerji sağlaması için kana ekstra glukoz salıyorlar.

6) Göz bebekleri daha iyi görebilmek için büyüyor.

7) Enerjinin sadece kaslar ve beyin tarafından kullanılabilmesi için sindirim yavaşlıyor ve sindirim enzimlerinin salgılanması duruyor.

Stres; kısa süreli olursa tamam ama uzun sürdüğünde bu değişiklikler vücuda zarar vermeye başlıyor.

Sürekli stres altında yaşamak vücudun hep uç noktada olması, değerli depolarının kullanılması demek!

Kısa vadede görülenler;

Acil enerji sağlamak için kas ve kemiklerden amino asitler kana bırakılıyor.

Acil enerji sağlamak üzere karaciğerde depolanmış olan glukoz(şeker) kana salınıyor.

Kan gerektiğinde tansiyonu yükseltebilmek için tuzu tutmaya başlıyor, böylece besinlerin ve oksijenin kas hücrelerinin içine alınışı kolaylaştırılıyor.

Enfeksiyonlara karşı vücudun direncini artırmak için kortizol adlı stres hormonu salgılanıyor.

Vücudun ekstra enerji ihtiyacını karşılamak üzere dokulardan yağ bırakılıyor. Bu da, kanda kolesterol ve yağların düzeyini artırıyor.

Yüksek tansiyon kalbi yormaya başlıyor.

Enfeksiyon riski artıyor. Uzun süre yüksek dozlarda salgılanan kortizol bağışıklık mekanizmasını harap ediyor.

Kanda yükselen yağ oranı kalp-damar hastalıkları riskini artırıyor.

Kilo alma eğilimi artıyor.

ANTİ-STRES VE STRESLE MÜCADELE İÇİN YAPILABİLECEKLER

Stresle başa çıkmanın en etkili yolu stres yaratan durumlardan ve kişilerden uzak durmaktır.

Bunu söylemek yapmaktan daha kolay tabii, biliyoruz. Çoğumuz her gün stres altında yaşamak zorundayız.

Ama bu vücudunuzu stresin zararlı etkilerinden koruyamayacağınız anlamına gelmiyor.

Stresle, vücuda verdiği zararlarla başa çıkmada yediğiniz yiyeceklerin çok önemli rolü var.

Burada size önerim, her zaman ve her durumda yediklerinizin kontrolünü asla kaçırmamak ve ne yiyorsanız yarısı diyetini sürekli akılda tutmak.

Aksi durumda kilo almak, cildinizin bozulması kaçınılmaz olur ve bu sizin için daha büyük bir stres konusu olur.

Şunu asla akıldan çıkarmayalım ki aşılmayacak sorun, çözülmeyecek problem yoktur.

Yine kişisel görüşüm abartılmadığı takdirde küçük dozda stresin insan sağlığı için zararlı olmadığı şeklinde.

Tıpkı haşladıktan sonra, mantı ya da makarnanın üstüne dökülen bir bardak soğuk suyun onları toplaması örneğinde olduğu gibi, az stres bizi tetikte ve zinde tutuyor.

Fakat stresin fazlası hem vücudumuzu çökertiyor hem bağışıklık sistemimize zarar veriyor.

Yoğun stres şayet içki ve sigara ile bir araya gelirse, ne sağlığımızdan eser kalır ne de güzelliğimizden söz etmek mümkün olur.

Sağlıklı beslenmenin en önemli kuralı, mümkün olduğunda her besin gurubundan yemek, ama asla aşırıya kaçmamak acıkmadan sadece stres bahanesinin ardına sığınıp özelliklede şekerli yiyeceklere başvurmamaktır.

Çikolata yemek mutlu edebilir ama yıllara meydan meydan okuyan, her giydiğiniz giysiyi taşıyabilen ince bir bedenin verdiği mutluluk yanında, bu mutluluk ihmal edilebilir.

Bir kadın için bu anlamda, hayatta iki önemli seçenek vardır;

‘’Ya yediklerinize her zaman dikkat edip, her yaşta her istediğinizi giyeceksiniz, ya da 30 yaşına kadar her istediğinizi yiyip, sonrasında ise, ne her istediğini yiyebileceksiniz ne de her istediğinizi giyebileceksiniz’’.

SEÇİM SİZİN.

Birinciyi seçin derim.

Ne gereğinden fazla rahatlık, ne gereğinden fazla stres.

Burada da asıl olan denge, yani orta yolu bulmak.
 
 
Saygılarımla efendim..

 

Prof. Dr. Nazan Apaydın Demir

21.07.2014

Muğla

 

 

 

 
Toplam blog
: 130
: 1375
Kayıt tarihi
: 08.04.14
 
 

Muğla Üniversitesinde Prof. Dr. olarak çalışmaktayım. Kozmetik Ürünler Uygulama ve Araştırma Merkez..