Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Haziran '12

 
Kategori
Siyaset
 

Süleyman Demirel: Darbe fil gibidir

Süleyman Demirel: Darbe fil gibidir
 

Siyasetçi Sami Süleyman Gündoğdu Demirel (01 Kasım 1924 İslâmköy, Isparta)


Siyasetçi ve devlet adamı Süleyman DEMİREL nasıl bir kişiliktir?

Süleyman DEMİREL ülkemizde gelmiş geçmiş en hazır cevap siyasetçilerden biri. Bu bir tek cümlesinde bile çok şeyi anlatır. Zekidir. O, kıvrak zekâsı ile çevresindekileri güldürdüğü gibi düşündürmesini de bilir. Güçlü bir anlatımı vardır. İnatçı bir kişilikte olduğunu sanıyorum. Karşısındakileri dinlemesini ve ona göre cevap vermesini bilir. Düşünce adamıdır. Toplum karşısındaki hitabetini hiç bir siyasetçiye değişmem. Kendilerini ilk olarak  Adalet Partisi kurulduktan sonra Maraş'a geldiğinde dinlemiştim 1965'te. Sonraki yıllarda ise özellikle televizyonlardaki pek çok konuşmasını dinledim can kulağı ile. Çok da sevimlidir çoğu siyasetçiye bakarak. 'Babacan' bir havası vardır. Kendisine güvenen, kimseye tepeden bakmayan bir kişilik sahibidir. Halk adamıdır. Gülünce güzel güler Demirel. Nerede gülüneceğini, nerede ciddi olunacağını, nerde kızılması gerektiğini bilir.

Süleyman DEMİREL bir inşaat Yüksek Mühendisi olmasına rağmen başta tarih olmak üzere, toplu bilimleri ile ilgili kitaplar okumaya çok düşkün olduğunu biliyoruz. Bana göre bir siyasetçi olarak çoğu zaman halkın sesi olmuştur. Güney Doğu Anadolu Projesi (GAP)'nin Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ten sonraki ilk mimarıdır. Ne yazık ki siyasetin bir çirkinliği olarak bu konudaki başarıları Özal hükümetlerince karartılmaya çalışılmıştır. Kendisi ile yıllar önce 12 Eylül Darbesi yüzünden ‘siyaseten yasaklı’ olduğu günlerin birinde  Ankara Kavaklıdere'de bir Cuma namazı çıkışında karşılaşmıştık.

1994 yılı sonunda kendisine yollamış olduğum bir mektup yüzünden (ki elbette kendilerine ulaşmamış ve görmemişlerdir) kısa süreli bir kovalamaca(!) yaşadım ilgili görevlilerle. Sonunda her ne kadar kendimi savunmuş olsam da, uzaktaki köşesinde hiç konuşmayan bir başkasının da bulunduğu geniş bir odada, üstü örtülü bir kaç öğüt almıştım.

Günlerden bir gün Sayın Demirel’in Isparta’ya her gelişinde oturup yemek yediği eski bir lokantaya bir gün girdiğimde hiç kimse yer göstermeden doğruca sağ köşedeki pencere önündeki masaya oturunca, güler yüzlü garson ‘Beyefendi’nin masasını seçtiniz. Sizi tebrik ederim!’ dedi gülerek. Ben de doğal olarak ‘Beyefendi kim?!’ dedim. O da yine o güzel gülüşü ile ‘Cumhurbaşkanımız Demirel!’ deyince durum anlaşılmıştı. Bir belgesel çekimi nedeni ile Isparta'da kalmış olduğum beş gün içerisinde Ispartalılarca onun ne kadar sevilmekte olduğunu anlamıştım. Bu yüzden kendileri ile tuz ekmeğimiz olduğunu düşünürüm.

Süleyman DEMİREL doğru söylemiş. Ancak...

Dün (07 haziran 2012 Perşembe günü) TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun sorularını Ankara Kavaklıdere Güniz Sokak’taki evinde yanıtlayan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, ‘Mağdur yaratmayın, birileri de gelir bu dönemi araştırır’ demiş. Bence bu dönem de araştırlmalıdır. Oysa Türkiye'de kimi odaklar araştırılmış olsa bile hiç bir hükümetin yasalara uygunluk bakımından neleri yapıp neleri yapmadığı ve kimi adamkayırmalar ile liyakate uyulup uyulmadığı ve ihaleler konusu hiç mi hiç araştırlmadı bugüne kadar. Sayın Demirel bu konuda bir uyarıda bulunuyor olsa da sanırım giderek 'demokratikleşecek gibi' görünen Türkiye'de bu konular da birgün bir bir açıklanacaktır. Böylece çoğu sırlar da açığa çıkacağı için şimdiden umutla beklemekten başka çıkar yol yok.

Onun bugün bütün gazete başlıklarında yer olan bu öğüdünü okuduğumda 'DEMİREL doğru söylemiş!', diye düşündüm. Sonra bir de düşündüm ki bu sözün içinde 'bırakın yapanın yanında kalsın', 'bazı konuların üstüne gereğinden fazla giderek kimselerin canını yakmayın' ya da ‘söz konusu darbelerin alanını çok genişletmeyin’ demek istemiş olduğunu da sezdim. Biliyoruz ki atalarımızın 'Gülme komşuna, gelir başına' ya da ‘Bugün bana yarın sana’ gibi kimi öğütleri de onu doğruluyor.  Peki her türlü darbeyi, zorbalığı, soygunu, vurgunu, terörü, kimi kirli ilişkiler ile gizli kapaklı kimi görüşmeleri ve pazarlıkları da mı kurcalamayacağız, diye sorasım geldi şimdi yetkili yetkisiz herkese!

Anlaşılan ‘devlet-i ebed müddet’ sıfatlı Osmanlı’dan sonra ‘hukuk devleti’ sıfatlı Türkiye Cumhuriyeti’nde de bazı konularda daha çok ileriye ya da daha derinler gidilmesi istenmiyor. Belli ki yüzlerce konuyu içeren bu tür oldu bittiler yıllarca ya görmezden gelinmiş ya kimi gizli ellere havale edilmiş ya dosyaları kaatılmış ya da siyasetçiler birbirleri ile paslaşarak ‘idare-i maslahat’ süresince ikballerini kurtarmışlar. Şaşırmamak elde değil.

Darbeler bizi kalkınma, gelişme ve hukuk düzeni bakımından en az 20 yıl geriye götürmüştür

Gerçekçi olmak bakımından düşünülecek olur ise ‘darbeler’ bu ülkenin geriye gitmesi için en önemli pürüzlerden biridir. Kamuoyunda 1960’lardan beri söylene geldiği gibi darbeler  Türkiye Cumhuriyetini değil en az yirmi (20) yıl, en az otuz (30) yıl geriye götürmüştür.Böylece ülkemizin kalkınması da gelişmesi de hukuk ve adalet yapılanmaları da baltalanmıştır. Bana göre darbelerin bütün içerikleri ile kimi sırları bir bir araştırılsın ki o eylemlerin arkasındaki gizli kapaklı ilişkiler kimilerine ders olsun. Benzer durum son kırk (40) yıldan beri basın yanında kimi yazarlar ile bilm adamlarında öne sürülen soygun, vurgun, ihale, adam kayırma, makam işgali, terör, silah kaçakçılığı ve faili meşgul cinayetler için de çalışılması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu konuda TBMM’de ‘geçici’ değil ‘sürekli’ olarak çalışacak komisyonların kurulmasına gerek vardır diye düşünüyorum.

Kamuoyunun lânet okuduğu konular gizlenmemeli; kimse de korunmamalı

Bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk darbesi olan 27 Mayıs 1960 Gece Baskını için de halkın hiç bir karşı eylemi meydana gelmemiştir. Çünkü kamuoyu 'onların bileceği bir iştir' ya da 'bana değmeyen yılan bin yaşasın' diyerek acısını içine gömmüştür. Olayın üzerinden bir yıl bile geçmeden DP'ye oy verenler ile muhalif durumdaki halk 'Hazine tamtakır bırakılmış' der demez 'altın toplama'  işi için bir birleri ile yarışa çıkmıştır. O günlerde ilkokulu bitirmiş cin gibi bir okur yazardım. 

Türkiye’de araştırılması gereken sorunlar bir değil binlerce değil midir?

Bugüne gelecek olursak Sayın Demirel'e ona göre dün olduğu gibi 'bugün' de bazı yanlışlıklar yapılıyor, olabilir. O da biliyor ki TÜRKİYE canı, malı, toprağı ve geleceği ile KENDİNDEN MENKUL SİYASİ İKTİDARLAR için bir talan alanı olduğu kadar her yünü ile bir yaz boz tahtasıdır! Bu yüzden karşılarında bulunan MUHALEFET de BASIN da YARGI da KURMAY SUBAYLAR da tu kaka (!) olmaya mahkumdur! Bu yüzden bu ülkede SİYASİ İKTİDARLAR kendileri ile yandaşlarını koruyup kollamak için her türlü yolu denemektedirler.

Ne yazık ki sürekli olarak altta kalanların canı çıkmakta; zengin daha zengin, fakir de daha fakir bir biçimde hayat yolunda ilerlemektedir.  Bu kapsamda biz zamanlar Doğru Yol Partisi’nin önderliğinde TBMM çatısı altında kurulan Hayali İhracaat Araştırma Komisyonu ne oldu bir bilenimiz var mı!? Bana göre özellikle siyasi iktidarlar ile o iktidarların yakın çevreleri ve kimi sermaye sahiplerinin işi kılıfına uydurmak yolu milyonlarca kişinin canı, malı ve işi oynanmış olduğunu hiç kimse unutamaz. Elbette ‘askeri darbeler’ ile askeri ya da siyasi kimi ‘aba altından sopa gösterme’ yolu ile işe giremeyenler, işinden gücünden olanlar ile yurt dışına kaçmak ya da göçmek zorunda kalan milyonların vebalini kim, nasılödeyecek!?

Kimi iktidar sahipleri ile onların yanlışlarına çanak tutanlar da ‘sütten çıkmış ak kaşık’ değildir

Ne ki atalarımızın 'deveyi yardan uçuran bir tutam ottur' benzetmesinde de olduğu gibi kimi kesimlere aylık bir kaç kuruş bağışlanarak ve kimi kutsal değerler de kullanılarak SİYASETÇİLERİN OY DEPOLARI sürekli olarak diri tutulmaktadır. Oysa o İKTİDAR SAHİPLERİ bu toplumun alın teri göz nuru yanında ŞEHİT KANLARI ile koruduğu KUTSAL TOPRAKLARIMIZ ile nice DEVLET KURUMLARI'nı KÜRESELLEŞME adlı ekonomik, siyasi ve askeri yayılmacılığa günü geldiğinde teslim etmekte bir an için bile tereddüt etmemişlerdir. İşte benim görebildiğim TÜRKİYE budur. Oysa kendi kutsal varlıkları için bu tür bir gidişi ne JAPON ne ÇİN ne HİNDİSTAN ne RUS ne İTALYAN ne İSPANYA ne ABD ne İRAN ne ALMANYA ne de İNGİLTERE siyasi iktidarları yapmıştır!..

Peki bu gibi olaylar ve gelişmeler için şu an emeklilik günlerini yaşayan Sayın demirel ne diyor dersiniz. Umarım ülkemizi nice olumsuzluklara sürüleyen bu konularda da Sayın Demirel ‘bir bilen’ olarak gerekli açıklamaları yapacaktır. Umarım sayın Demirel ileride DP’nin bir devamı olarak ortaya çıkan ADALET PARTİSİ’nin ilk başbakanı olarak Rahmetli Celal BAYAR gibi o da ‘Ben de yazdım’ diyerek bu konulardaki görüşlerini bizimle paylaşacaktır.

Bir bilen olarak Sayın Demirel’in açıklamaları çok kısa da olsa önemlidir

İşte bu bakımdan Sayın Demirel’in açıklamaları bu bakımdan çok büyük önem taşıyor. Bu nedenle onun bu konudaki görüşlerini bir kez daha okumak gerekmetedir bence.  Bu konudaki bilgileri Hürriyet Gazetesinden Gazeteci Turan YILMAZ’ın ilgili haberinden az da kısaltarak, bir alıntı olarak dikkatlerinize sunarım:

Yarın da bugünkü yanlışları, bir başkası araştırır

TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu dün ilk randevusunu Güniz Sokak’taki konutunda ziyaret ettiği 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i dinleyerek gerçekleştirdi.

Demirel: Bugünkü çamaşır dünkü güneşte kurutulmaz

Siyasetin ‘Bir bilen’i Demirel, darbe iddialarıyla ilgili soruşturmaları değerlendirirken, “Bugün siz geçmişteki bazı eylemleri, yanlışları araştırıyorsunuz, yarın da bugünkü yanlışları bir başkası araştırır” dedi ve şöyle konuştu: “Dolayısıyla herkes hukuk içinde kalmalıdır. Bir yanlışı araştırırken yeni mağduriyetler yaratılmamalıdır. Bu süreçlerde en çok mağdur olmuş biri olarak bunu benim kadar kimse bilemez. Orta yerde bir darbecilik iddiası varsa elbette mahkeme edilir ama bu herkesin hukukunu koruyarak yapılmalıdır. Yeni mağduriyetler yaratacak işlem ve eylemlerden kaçınılmalıdır.” Demirel, “Dün dündür, bugün bugündür demeyeceğim, o çok konuşuldu. Bugün şunu söyleyeceğim, ‘Bugünkü çamaşır dünkü güneşte kurutulmaz’ ” diye de konuştu.

Ne yapacaktım, silahı var

Konuklarını, “Allah size kolaylık versin. Zor bir işle görevlendirildiniz” diye karşılayan Demirel, 3 saat süren görüşmede, darbelerde en büyük mağduriyeti siyasetçilerin yaşadığını söyledi. Demirel, “Neden önlemek için girişimde bulunmadınız?” sorusuna, “Ne yapacaktım, adam eline silahı almış, gelmiş. Nasıl karşı çıkacaktım? Siyasetçiler ne yapacaklardı, herkeste bir korku durumu vardı” diye karşılık verdi.

Zücaciyeye giren fil gibi

“Darbe tıpkı bir filin zücaciye dükkanına girmesi gibidir. Fil nasıl dükkanı dağıtırsa, darbeler de milleti dağıtır, zarar verir” diyen Demirel, “Her hal ve şartta darbeler kötüdür ve bir daha asla böyle dönemler yaşanmasın. Çünkü 60 ihtilali olmasaydı, Türkiye bugün farklı bir yerde olurdu. Eğer ülke başbakanını asmış olmasaydı” dedi.

 Halk hiç sahip çıkmadı

“Halk iradesiyle gelen halk iradesiyle sandıkla gitmeli” ifadelerini kullanan Demirel, darbelerde halkın da hiçbir zaman seçtiği iktidarlara sahip çıkmadığını söyledi. Demirel, “12 Mart Muhtırası Meclis’te okunurken tek bir kişi ayağa kalkıp itiraz etti, yani Meclis de buna itiraz etmedi. (DEP’lilerin Meclis’ten yakapaça götürülüşüne de itiraz olmadığı söylenince) Haklısınız, evet o zaman da maalesef sahip çıkmadı” diye konuştu. 

 ABD’nin dahli yok

Darbelerde kesinlikle ABD’nin bir dahlinin olmadığını belirten Demirel, “kontrgerilla” ve “gladio” için, “Benim bunlarla ilgili bir bilgim yok”, “derin devlet” için de “Türkiye’de bir devlet vardır, başka devlet arıyorsanız o TSK’dır, darbeleri yapan da askeriyedir” dedi.

Asker MGK’da önlem istedi

28 Şubat için, “Postmodern ya da başka türlü darbe ya da muhtıra değil” diyen Demirel, “Nerede durdunuz?” sorusuna, “Devletin yanındaydım” yanıtını verdi. Erbakan’ın, 28 Şubat’ın ABD kriptosuyla başladığı iddiası için, “Kripto görmedim, bana gelseydi de reddederdim” diye konuşan Demirel, “28 Şubat öncesi Türkiye rahat değildi” dedi ve Hizbullah cinayetleri, tarikat iftarı, Kudüs gecesi örneklerini verdi. 4 Şubat’ta Erbakan’a mektup yazarak, “Neler oluyor” dediğini belirten Demirel, askerin de MGK’da “Bu irticadır” diyerek önlem istediğini söyledi.

MGK kararları son derece yasal

18 maddelik MGK kararları arasında dindar insanlara yönelik hiçbir düzenleme olmadığını da belirten Demirel, AK Partili üyelerin, “Bunların altında Erbakan’ın imzası yoktu” itirazları üzerine, MGK Genel Sekreteri’nin, Erbakan’ın “MGK tavsiyelerinin uygulanmaya başladığı, yönetmelik ve genelgelerin uygulamaya konulduğu” söylediği 14 Mart tarihli yazısını gösterdi. MGK kararları için “son derece yasal” diyen Demirel, “Yasaya aykırı hiçbir yönü yoktur, Erbakan da istifa edinceye kadar 3 ay 18 gün bunları uygulamıştır” dedi.

İstifa et demedim

Demirel, Erbakan’ın, “Durum gergin, gerginlik devam etmemeli” diyerek istifa ettiğini söyledi. “İstifa et demedim. Edene de niye diye soracak halim yok, ben noter değilim” diyen Demirel, “Görevi neden Çiller’e değil de Yalım Erez’e verdiniz” sorusuna “Cumhurbaşkanı olarak kimin kuracağına inanırsam ona veririm, çoğunlukları olmuyordu, doğru da yaptım” yanıtı verdi.

 Darbeyi önledik

Demirel, 28 Şubat kararlarını işaret ederek, “Eğer bunlar gerçekleşmemiş olsaydı darbe de yapılabilirdi. Hükümetin de imzası olan bu kararları uygulayarak parlamentoyu korumuş olduk” dedi.

 (Alıntı yeri: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20717910.asp)

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..