Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

01 Eylül '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

TÖVBE

TÖVBE
 

internetten alıntıdır


Allahım, üç gündür saatteki kilometresi ve gücü yüksek rüzgarlar yerini daha ılık ve sakin zamanlara bıraktı yine. Tekne, deniz, güneş, pazar alış-verişi yordu evdeki herkesi, hepsi uyuyor. Yazlıkların çoğu zaman sebebiyle karanlık, bahçeler sessiz, ben yine yazma hissiyle doluyum. Uzun süredir, hep aklımda ama sana tövbe edemedim. Keşke hırıstiyanlıkta olduğu gibi papaza anlatsak ve günahlarımız silinse. Ne kadar kolay olurdu. Öyle olmadığını biliyorum artık. Yine de şansım varsa sana tövbe ederek bu şansı kullanmak istiyorum bu gece.
 
Çok gençken canım yandığı, kendimi çaresiz hissettiğim zamanlarda, kendimde hak görerek beddua ederdim. Yıllar bana, haklı da olsam kötü dileklerde bulunmamam gerektiğini de öğretti diğer öğrettiklerinin yanında. İnsan, kötülük gördüğünü düşündüğü insanları hayatından çıkardığında zamanla affetmeyi de öğreniyor. Ama söylenen her şeyin gökyüzünde durduğunu, söylenen kadar söyleyeni de rahatsız ettiğini gösteriyor hayat. En azından söylenen bedduaların gerçek anlamlarını, neyi ifade ettiklerini ve  bunlar üzerindeki etkim rahatsız ediyor beni. Evet, hala haklı olduğumu düşünüyorum ama keşke dilimi tutsaymışım. Seninle paylaşmak istiyorum. 
 
Canım çok yanmıştı zamanlar önce öyle gençtim ki kendimi savunmaktan uzak, yaşamanın canımı acıttığı, canımdan bezdirdiği anların birinde "Yaptıkların, söylediklerin ayaklarına dolansın, can veremezsin inşaallah" demiştim birine -o biri ki şu an suratını bile hatırlamıyorum- sanki o canı ona ben vermişim gibi. Can vermenin nasıl bir şey olduğunu bilmeden-düşünmeden hemde. Ben o söylediğim kişiye hakkımı sonuna kadar helal ettim yıllar önce, rahat ölsün vakti geldiğinde. Ben de, elim iş, ayağım yol tutarken, kendi pişirdiğim yiyip de öyle ölmek istiyorum. Ölüm geldiğinde, ölüm bana güzel görünsün bende ölüme... 
 
Başka bir zaman, "Yüreğinden acı, gözünden yaş, bedeninden hastalık eksik olmasın" demiştim. İnsan, haksızlığa ya da ihanete uğradığını düşündüğünde yapanın acı çektiği ölçüsünde, kendi acısı azalacak sanıyor ama öyle bir şey yok. Acıların seni büyütüyor, acı çektiren aynı noktada. Ne yaptığından haberdar ne de ne kadar acı çektirdiğinden. Sen, azalarak, yok olarak çoğalıyorsun-büyüyorsun-katılaşıyorsun sonrasında iyice yumuşuyorsun ama ağzından çıkanlar rahat vermiyor. Yine zamanla, neden söyledim, kendimi bu kadar üzmeye değer miydi diyorsun.  Yok ağlamıyorum, yüreğim taş gibi şükürler olsun ama belim, boynum sık-sık ağrıyor acaba diyorum. Doç.Dr.Sinan (Evcil) Bey sohbetleri sırasında, "Sorunu sahibine teslim edin, o halleder" diyor. Keşke sorunu yaşarken bütün sorunların sahibi olan sana anında teslim edebilecek kadar olgun  olabilsek ama... 
 
Çok eskiden kızlar -büyükleri-, beni kızdırdığında "Annesiz kalın" diyordum. Ne onlar -ne küçüklerim-  bile iyice büyümeden annesiz kalmasın ne olur. Bütün çocuklar için aynı duamı ediyorum biliyorsun. Her şeye rağmen çok güçlü olmak istiyorum ölene kadar. Onlar beni zaman-zaman katı ve kötü bulsalar da nefesimle-gücümle yanlarında olmak istiyorum izninle. Bütün enerjime -büyük bir şükür sebebi- rağmen bazen kendimi nefes bile alamayacak kadar yorgun hissettiğim halde bu yüzden yaşamak için direniyorum. Sonra geçiyor ve yaşamayı zaten çok sevdiğimi görüyorum. Öyle güzel bir dünya yaratmışsın ve bana öyle cömert davranmışsın ki yaşamdan vazgeçmek sana ihanetmiş gibi geliyor. Sağlıkla, Gizem'in dediği gibi -Kargalar kadar yaşar bu kadın- kargalar kadar uzun değil ama yaşamak ve onların yanında olmak istiyorum. Koca kadın oldum, her şeyimi kendim hallediyorum ama annemin nefesinin ne kadar kıymetli olduğunu bildiğim için de istiyorum bunu. 
 
Son yıllarda, yine canımı yaktıklarında artık eskiden olduğu kadar üzmesem de kendimi, yine de acı hissettiğimde "Allahım, bana nasıl davranıyorsa, yanına geldiğinde sende ona öyle davran ne olur." diyorum ya bunun için tövbe etmiyorum. Dediğimin arkasındayım, tamam biraz da kendimi korumak için beddua etmiyorum ama ben ermiş falan da değilim. Bazıları bilmiyor ama ben tüm hücrelerimle biliyorum ve inanıyorum ki bu babasız kulun gerçek bir sahibi var ve tokadı hiç bir şeye benzemiyor. Hani fıkradaki gibi, "Bu kabağında bir sahibi var..." görsünler istiyorum. Bu inançla, eğer bu güne kadar birine bilmeden yaptığım bir kötülük varsa da tövbemi kabul et ne olur. 
 
Yukarıda belirtiklerim yanında hatırladıklarım, hatırladıklarım yanında unuttuklarım varsa da onlardan da pişmanım. Ne olur affet beni. Tüm acılarıma rağmen düşünmeden söylediklerimi gökyüzünden silmek gibi bir yol varsa yalvarırım silinsin etkileri. Keşke bilgisayarlarda yapıldığı gibi yeniden sıfırlanabilse -ki onlarında silinmediğini-kaybolmadığını biliyorum- insanın söyledikleri.  Hala zaman-zaman ummadığım bir şey yaşıyorum, tam beddua etmek geçiyor içimden çoğu kez susuyorum görüyorsun. Haa, senden saklayacak halim yok, verdiğin kadarla bir tekme savurmak geçmiyor değil içimden bazen ya da okkalı bir küfür savurup, tükürmek istiyorum ama hani "Ruhumu güzelliklerle terbiye etmeme izin ver." demem yüzünden tutuyorum kendimi. Eğer bir yolu varsa, söylediğim tüm bedduaların silinmesi adına, af diliyorum tüm içtenliğimle senden. Yine biliyorum ki, kurşun kalemle yazılanı bile silsen iz kalıyor, kirleniyor sayfalar... 
 
Tüm tövbelerimin kabul edildiğini varsaysam bile yeniden aynı olabilir mi insan? Ne yaparsan yap olmaz. Olmasın da zaten, istemem. Ben bu halime kolayla gelmedim... Ama olur da ummadığım bir anda yanına gelirsem bil ki beddualarım için çok pişmanım. Bu pişmanlık karşımdaki insanları affetiğim-kabul ettiğim için değil, senin adaletini göremediğim içindir. Zamanı geldiğinde hepimiz için ak koyun-kara koyun çıkıyor ortaya nasıl olsa.  Bu gecenin karanlığında kimde hakkım varsa bilerek ve isteyerek sonuna kadar helal ediyorum, kabul et ne olur. Benim ettiğim beddualarımı da sayfalar da iz kalsa da eğer imkan varsa silmeme izin ver yalvarırım. 
 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..