Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '14

 
Kategori
Estetik / Güzellik
 

Türk kadını güzel...

Türk kadını güzel...
 

Pazartesi günü, o kadar farklı bir psikolojim vardı ki benden beklemediğiniz ölçüde hafif, yani gündem deyimiyle “light”, bir konuda yazdım.

Bundan 3 yıl evvel bu mevsimde sadece bir sözleşme imzalamak için Yeni Zellanda’ya uçmam gerekti. 5 dakikalık iş için gidiş-dönüş toplamda 70 saatlik uçmuştum. Sözleşmeyi imzaladıktan sonra ayıp olmasın mantığıyla bir de öğle yemeğine çıkmıştık işyeri sahibi John ile!  John’un iş dışı ilk cümlesi Türk Bayan Voleybol takımının çok güzel kadınlardan oluştuğuydu. Açıkçası afallamıştım nitekim ben, samimiyetle söylüyorum, bizim kızlara o gözle bakmamıştım. O akşam kızların maçını seyrederken John’un ne kadar haklı olduğunu gördüm. Örneğin Neslihan resmen seksi bir kadındı.

Geçtiğimiz şubat ayında gerçekleştirmiş olduğum Moskova ve St Petersburg gezilerinde, şunu net bir şekilde gözlerimle gördüm: Makyajsız ve üşümemek için ful giyinmiş bir Rus kadını –inanmayacaksınız ama- sıradandı. Ve dedim ki kendi kendime, şayet Türk kadını, Rus kadını gibi giyinse, dünyanın hali ne olur? Abartıyorum muyum? Tabii ki!

Bizim gençliğimizde güzel kadın görmeniz o kadar zor ve imkansız bir hadiseydi ki yıllarca güzel kadın deyince aklımıza Türkan Şoray, Filiz Akın ve Hülya Koçyiğit gelirdi. Ve bir çok düzeltmeden sonra Emel Sayın hayallerimizi süslerdi.

Arzu ile karşılaşmamızı hiç unutmuyorum! THY’ye işe başladığım günden itibaren onun hikayelerini duymuştum. Bir akşamüstü al kırmızısı yepyeni Renault Rainbow’unun önüne atmıştım kendimi. Beni ezmemek için ani fren yapmak zorunda kalmıştı. Ne olduğunu anlamadan şoför camını açtırmıştım ona: “Merhaba ben Anıl, İşletme Mühendisi, Malzeme Tamir Bölümüne yeni başladım.” Kızcağız ambele olmuştu. Bu ne cüret ve cesaretti! Aslında benimkisi doğaçlama bir davranıştı! Ertesi gün benim odama kadar geldi ve kapıdan girdiğinde kalbim duracak sandım. Hayatımda o güne kadar gördüğüm en güzel kızdı: İri ve kara gözler, dolgun dudaklar, minicik bir burun, 168 cm boy, 49 kilo ve 90-60-90 bir beden. Halen bile daha güzel bir Türk kadını ile karşılaşmış değilim!

Ertuğrul Özkök’e çok kızmama karşın, ben de, her erkek gibi, güzel bir kadının görselliğini coşkuyla karşılarım. Evet, ona bir sanat eseriymiş gibi bakıp hayatına dair anlamlar yüklerim. Onu kategorize eder ve arka planını mistik hikayelerle boyarım. Ve o güzel kadının karizmatik bir diva olduğu gerçeğine inandırmak isterim kendimi!

İnsan büyüdükçe güzel kadınların mistik hikayelerinin olmadığını öğreniyor. Üzeyir Garih’in bahsettiği gibi, tarak, kozmetik ve kuaför üçlüsünün ideal kadını yarattığının tanığı olup genelde bu tür insanların mutsuz olduğunun farkına varırsınız. Mesela Adriana Lima boşandığından beri yok oldu kadıncağız. Yüzüne baktığımda acısını gönlümde hissedebiliyorum; bakışlarının feri kayboldu ve dolayısıyla güzelliği de, keza öyle! Tüm güzelliğine rağmen, mutlu değilse kişi, kendini doğaya doğasıyla ifade edemez. Tıpkı bugünkü Lima gibi!

Evet, kadının güzelliğine duyulan hayranlık, kadını duygusal yönden beslemiyor, sanılanın aksine! Her insan gibi, onun anlaşılmaya ve sevilmeye ihtiyacı var!

Lisedeyken Bahar isminde, son derece gösterişli ve güzel ancak biraz tembel bir arkadaşım vardı. Aramızdaki tüm çekime rağmen, hiçbir zaman, Bahar’ı elde etmeye çalışmadım. Çünkü Bahar’ın karakterini sevmiyordum… Ben her zaman bir meleğin peşinde koştum; o var olmayan güzel-peri kadının peşinden! Hem anaç, hem kısrak, hem de ihtişamlı, hem de Pamuk Prenses’ten bile daha iyi biri!

Oysa hepsi bir arada nasıl olsun? Mümkün değil! Meryem Ana ile tanışmak isterdim ve mümkünse, İsa’ya hamileyken, acaba nasıl biriydi?

Brezilya’da Coppa Capana plajında uyuya daldığım bir öğle vaktinde uyandığımda, yanımda sere serpe yatan bir kadın olduğunu fark ettim ve çok korktum. İngilizcesi, alışıldık olmadığı ölçüde çok akıcıydı ve hapisten yeni çıktığını söylüyordu. Alkollüydü. İsa ile ilgili bir hikaye anlatmasına rağmen, kafamı toparlayıp bir türlü onu dinleyemiyordum. Kafamdaki en büyü soru ondan nasıl kurtulacağım sorusuydu. Hızlı düşünüp Hz. Muhammed ile ilgili birkaç hikaye anlattım ve aslında tüm dünya insanlarının kardeş olduğunu, bizim de farklı dinden olmamıza rağmen, kardeş olduğumuzu yeniledim. “Sen iyi bir insansın” dedi ve ben de ona kardeşçe sarılıp “sen de öylesin“ dedim. “Ama” dedim, “benim şimdi gitmem lazım!”. Kalbim küt-küt atıyordu!

Son iki senedir gözlemlediğim kadarıyla, Türkiyemde kadınlar, kendilerine gerçekten özen gösteriyorlar. Hemen, hemen, 20-35 yaş arası büyük bir çoğunluk, gayet fitler. Ve genç nesil de kabul etmeliyim ki güzelleşiyor. Galiba güzelliğin yeme- içme ile doğru orantısı var. Ülkenin gelişmişlik düzeyi artıkça, aynı şekilde güzellik katsayısı da artıyor.

Ve asıl bu sene beni şaşırtan ise, TOPUKSUZ ayakkabı modasına, Türk kadınlarının kısa boylarına rağmen, rağbet etmesiydi.  Bu durum da onların ne kadar cesaretli olduklarının göstergesi!

Evet, kadını kadın yapan anne oluşu mu? Yoksa Afrodit’ten geliyor oluşu mu? Ya da şeytani zekası mı?

Türk kadınları mı? Bence gayet güzel gözüküyorlar! 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..