Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '17

 
Kategori
Güncel
 

Türkülerden Bilin Bizi

Türkülerden Bilin Bizi
 

 
"Bir başkadır benim memleketim" derken çok doğru söylüyordu rahmetli Ayten Alpman.
 
Havasına, suyuna, taşına, toprağına, insanına kurban olsunlar. 
Bir toplumun çeşitliliğini, karakterini, hislerini, değerlerini, yaşamı algılayışlarını ve hayata kattıkları tat ve rengi en çok nereden anlarız? 
Benim için üç temel ölçüt var. 
Mutfağı, halk dansları ve türküleri...
Hepsinde de parmakla gösteriliriz. 
Bizdeki zengin içerik kaç millette var? 
Elinizi vicdanınıza koyun bir...
Samimiyet, zekâ, doğallık, estetik, mizah, isyan, hüzün, mutluluk hepsini yansıtırız biz. 
Hepimizin bildiği türkülerden örneklendireyim dedim, başlıyorum :
 
" Minareden at beni / İn aşağı tut beni..." 
 
" Manda yuva yapmış söğüt dalına / Yavrusunu sinek kapmış gördün mü ? " 
 
Şu bilmece gibi sözlere, mesajlara bakın hele...
Nereden, kimin aklına gelmiş ki bunlar acaba ? 
 
Ya şunlara ne demeli ?
Adam soruyor : "Akşama geleceğim, akşama geleceğim / Hacı baban evde mi? 
Cevap: " Tavukları pişirmişem, hacıyı da çarşıya göndermişem " 
 
" Bir taş attım pencereye tık dedi / Anası çıktı kızım evde yok dedi
Armut dalda kız balkonda sallanır/ Şeker yemiş dudakları ballanır " 
 
Amanın şu türkülerdeki pervasızlığa, rahatlığa bakın ! 
Halkın en çok sevdiği, en çok dinlediği türkülerdendir ama. Anadolu' nun en muhafazakar ilçelerinde bile düğünde çalar, göbek atarlar bunlarla.
" Rakıyı da şaraba katalım mı ? " 
Vay vaaaay ...! 
Çoğunluğu müslüman ülkede rahatça soruyor ve kimse de " vayy bu ne rezillik " demiyor, tempo tutuyor birlikte. 
Ne güzel...
 
Kadın- erkek, aşk, evlilik, aile ilişkilerini de yansıtır türküler.
 
Hani derler ya, " Aşk, sevgilinin çarpık bacaklarını düz görme enayiliğidir" diye.
Bizde delikanlılar neyse onu görür, istemeye göndermeden de anasına durumu bildirir. 
Misal : 
" Benim yarim çok güzel kız annem/ Azıcık boydan kısa kız annem... " 
Bakmayın son zamanlarda biraz şaşkınları çıksa da hala erkeklerimizin çoğu " delikanlı " dır.
 
Kızlar, kadınlar da yamandır, dobradır bizim memlekette. 
Canına tak etti mi her şeyi göze alır, tehditi savurur.
 
" Eğdirme fesini yar yar kalkar giderim / Evini başına yar yar yıkar da giderim " 
 
Kullanılmaya, aldatılmaya, aptal yerine konmaya da gelemez.
Anlar karşısındakinin niyetini.
 
" Tukettin gençliğimi, yaşlu bırakup kaçtun / Sen beni saçı uzun akli kisa mu sandun ? " diye kafa tutar. 
Tabancasız, tüfeksiz hakkını alır ,hamsi paluğu gibi de hop hop oynatır hani...
 
Toplum ve mahalle baskısı da türkü sözlerinde yerini bulur.
 
" Kara basma iz olur / Güzellerde naz olur
Gece gelme gündüz gel / Eller duyar söz olur 
 
" Cama da vurma cam şıngırdar sevdiğim / Babam duyar anam görür/ Beni de döger sevdiğim " 
 
Sevdaları da büyüktür, acıları, hasretleri de bizim insanlarımızın. 
Evladına,ailesine, sevdiğine, toprağına, vatanına bağlıdır. 
Vefalıdır ve gözü yaşlıdır kızların, anaların...
 
" Çanakkale içinde aynalı çarşı / Anne ben gidiyom düşmana karşı "
 
" Hey on beşli, on beşli/ Tokat yolları taşlı / On beşliler gidiyor kızların gözü yaşlı " 
 
" Eledim eledim hölluk eledim/ Aynalı beşikte yavrum bebek beledim
Büyüttüm besledim asker eyledim/ Gitti de gelmedi yavrum buna ne çare " 
 
Askere giderken türkülerle uğurlanır, dönüşünde türkülerle karşılanır. 
Asker ocağında türkülerle talim yaptırılır. Önde çavuş söyler, ardından askerler:
 
" Ay akşamdan ışıktır yaylalar yaylalar / Yüküm şimşir kaşıktır dilo dilo yaylalar
Komşu kızını zapt eyle yaylalar yaylalar / Bizim oğlan aşıktır dilo dilo yaylalar " 
 
Kızların kınası türkülerle yakılır, türkülerle ağlatılır :
 
" Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar / Arşı arşı memlekete kız vermesinler
Annesinin bir tanesini hor görmesinler / Uçan da kuşlara malum olsun / Ben annemi özledim / Hem annemi hem babamı ben köyümü özledim 
 
Ayrılıkların, kavuşamamaların, zorlukların, imkansızlıkların dile gelişidir türküler.
 
" Bitlis' te beş minare/ Yüreğim dolu yare / İsterim yanan gelem / Cebimde yok beş pare " 
 
" Burası Muş'tur yolu yokuştur / Giden gelmiyor acep nedendir " 
 
" Vardar ovası Vardar ovası / Kazanamadım sıla parası " 
 
Her ne olursa olsun, umut doludur, bilgedir, iyimserdir her daim. Bu yüzden kolay kolay yenilmez. Her derdin, her zorluğun altından kalkar. Zümrüd-ü Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğar. 
 
" Ne ağlarsın benim zülfü siyahım/ Bu da gelir bu da geçer ağlama / Göklere erişti feryadım ahım / Bir gülün çevresi dikenli hardır / Bülbül har elinde ah ile zardır / Ne de olsa kışın sonu bahardır / Bu da gelir bu da geçer ağlama 
 
Varlığının özünü bilir, nerden geldiğini, nereye gideceğini düşünür yine de. 
Aynı ülkede farklı etnik kökenlerden ve inançlardan gelse de uyum içinde yaşamayı bilir.
Dost olur, komşu olur, kızlarını, oğullarını evlendirir hatta akraba olur. 
Paylaşır, çoğaltır birlikte.
Yardımlaşmayı, sırdaş olmayı, dertdaş olmayı bilir. 
 
" Beni hor görme kardaşım / Sen altınsın ben tunç muyum
Aynı vardan var olmuşuz / Sen gümüşsün ben sac mıyım
Ne var ise sende bende / Aynı varlık her bedende
Yarın mezara girende / Sen toksun da ben aç mıyım " 
 
Kaydırıkuppak Cemile' leri, 
Samanlıktaki Zühtü'leri
Bahriyeli Recep'leri,
Haydar' ları,
Kaşları kara Aliş'leri...
Hepsi de bizim içimizden kişiler, bizden hikayelerdir türkülerimiz. 
Sıcak, gerçek.
Çok sesli, çok renkli, çok doğal.
Eğlenceli, 
Hoşgörülü,
Akıllı, duygulu, 
Lafını dolandırmadan söyleyen, 
İçi dışı bir,
Ve hep hür ! 
 
Sazıyla, bağlamasıyla, kavalıyla, tulumuyla, kemençesiyle, davulu, zurnası, tefiyle çok sesli, birbirinden güzel ezgi ve sözleriyle çok renkli bizim türkülerimiz.
 
Bütün bu çalgıların çeşitliliği ve özgürce çıkardıkları sesler, türkülerin yürekten, hayattan, dilediğince ve özgürce çığırılması bizi biz yapıyor ve zengin kılıyor. 
 
Türkülerimizin çoğu anonimdir. Yani yazanı, söyleyeni genellikle bilinmez. O bölgenin ortak sesi olmuştur. Tek bir insanı, tek bir hikayeyi değil, o yörenin rüzgarını dinleyene hissettirir. 
Bu yüzden türküler hem yöresel, hem ulusal hem de taşıdıkları yaşanmışlık ve duygularla aynı zamanda evrenseldir.
Yüzyıllardır bu topraklardaki insanlar birlikte ses vermenin ve dinlemenin tadını ve ayrıcalığını sürmüşler . 
Şimdi çıkıp da 
" Güfteyi de ben yapacağım, besteyi de... Ben ne istersem o çalınıp, söylenecek " dersek olmaz. 
Zira bünye uygun değil, kabul etmiyor ! 
 
 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..