- Kategori
- Deneme
Unforgiven
Hiç unutmam
Yıl dokuzyüzdoksanbir
Boğucu bir ağustos gecesinin sessizliğine daha uyanıyordu sabah
Müzik tanrılarına yakarıyordu devrim bekleyen aç ruhlar
Ayın onikisi sabahına uyandı gökyüzü ve güneş daha parlak sızıyordu yol bulabildiği tüm çatlaklardan
Derken..
İnceden damarlarda başlayan karıncalaşmalar ve ardından ritmik basınç tınısında beyine ulaşmayı başaran metalik oyuncak askerlerin selam duruşları
Kazanılmayı bekleyen bir savaş servis edilmişti asi ruhlardaki açlığa
Kasıkları yırtarcasına bağıra çağıra taze bir kan, bir can “black“ albüm doğuyordu listelere
Evet…siyah belki o yılda modada hafiften esen bir rüzgardı ama “black” bir rüzgardan fazlasıydı, kasırgaydı esip geçtiği her yerde
Sonunda Tanrılar yakarışları duymuş olmalı… olmalı ki
Pas sökücü yağmurlara tutunmuş on iki asker ile yıkanmıştı kulaklar
Adı “unforgiven“
Bence ayın onikisinde doğan on iki askerin içindeki en rütbeli general
Birdi zamanla iki oldu iki de yetmedi üçe bölündü ve yolunu kaybetmiş uykusuz savaşçı yıldızların işaretçisi ve aç ruh metallerin tokluğu oldu
..........
İnsanlık elbette farkındaydı dünyanın fabrika ayarlarının bozulduğunu
İşte tam da bu yüzden
Affedilmeyen bendim,
Sendin,
Bizdik aslında
Uzaktık birbirimize ve bin bir tuzaktık geleceğimize…
ilhanaşıcımayısikibinonyedi