Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '18

 
Kategori
Üniversiteler
 

Üniversite Neydi? Üniversite Emekti...

Üniversite Neydi? Üniversite Emekti...
 

Önceki yazımda üniversite tercihi ve meslek hayatına ilişkin bilgiler vermiş olup, bu yazımda daha çok üniversitedeki eğitim süreci üzerinde durmak istiyorum. Tercih süresinin sonuna gelirken eminim adayların heyecanları doruk noktasında. Bu heyecan kimi zaman adayların bazı hatalara düşmesine neden olabiliyor. Kendimce adayların en fazla düştükleri hataya bir açıklama getirmek istiyorum.

 

Üniversite nedir? ne işe yarar? Sokaktaki vatandaşa bu soruyu sormanızı ve mini bir anket yapmanızı rica ediyorum. Bu kadar vaktim yok diyorsanız sonucu söyleyeyim. Maalesef ki vatandaşlarımızın büyük kısmı üniversiteleri bir “meslek edinme merkezi”nden öte görmemektedir. Yani belli bir bölümü okursunuz, diplomanızı alırsınız ve muhtemelen,- kesinlikle diyemiyorum- bölümünüzle ilgili bir iş kolunda çalışırsınız. Bu da sizin hayat boyu ekmeğinizi kazanacağınız “altın bileziğiniz” olur. Doğru mu? Kısmen! Evet üniversitede bir alanla ilgili temel dersleri alır ve diploma sahibi olursunuz ama üniversite sadece bu değildir. Üniversite bir yaşam şeklidir. Üniversite, toplumun en parlak zekalarının toplandığı eğitim kurumlarıdır. Üniversite tıpkı kelime kökenindeki gibi üniversal, yani evrensel bir hayat tarzını destekler. Üniversite; gençliktir, entelektüelliktir, bilimdir, sanattır, felsefedir, güldürüdür aynı zamanda. Üniversite demek fikri ve ahlaki zenginliğinizin yücelmesi demektir. Bunlarsız üniversite, üniversite değil ancak bir beton yığınıdır.

 

Neler mi yapabilirsiniz? Anlatayım. Öncelikle bölümünüz ne olursa olsun daha ilk yıldan kendinize sistemli bir çalışma düzeni oluşturmalısınız. Mesleğinizle ilgili kongre, konferans ve proje çalışmalarını mutlaka takip etmelisiniz. Bunun için bölümünüzdeki hocaların çalışmalarına katkı verebilirsiniz. Hocalar genelde lisans öğrencileriyle çalışmaktan imtina edebilirler ama siz azminizi gösterirseniz neden olmasın? Böylece hem akademik hem de mesleki camiada fark edilmeye başlarsınız. İleride hangi alanda çalışırsanız çalışın isminizin duyulmuş olmasının faydasını görürsünüz. Tabii ki bunun size en büyük artısı mesleki görgü ve pratiğinizin de bu sayede artacak olmasıdır. Bu tip teorik ve uygulamalı çalışmalar kariyeriniz adına önünüzde yeni fırsatların doğmasını sağlayacaktır.

 

Ayrıca başta alanınızla olmak üzere geniş bir okuma listesi oluşturmanız lazım. Önce mesleğinizin tarihsel ve kuramsal gelişimi ile başlayın. Bunun yanında felsefe, sosyoloji ve insanlık tarihi gibi genel kültür ve size entelektüel derinlik katacak alanlardan da okuma yapın. Edebiyatı mutlaka takip edin. Edebiyat dediysem süslü aşk romanlarını değil, Yaşar Kemal (özellikle sosyal alanlarda okuyan öğrenciler için), Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Tolstoy, Kafka, Steinbeck ve daha adını anamadığım pek çok değerli yazardan oluşan okuma listeniz olsun. Arkadaşlarınızla okuma kulüleri kurun, böyle çalışmalar varsa katılın, aktif olun. Okumanın size katacağı derinliğin mesleğiniz ne olursa olsun size fark katacağından kuşkunuz olmasın. Bununla birlikte İngilizce ve ikinci bir yabancı dili mutlaka iyi seviyede öğrenmeye bakın. Kurslara gidin, dersler alın, pratikler yapın. Hem, artık hangi bölümde olursa olsun yüksek lisans şart gibi bir şey. Çünkü lisans diploması artık herkeste var. Okumak ve kuramsal bilgi kazanmak yüksek lisansa girişte size çok yardımcı olacaktır. Yüksek lisans mülakatında ağzında bir şeyler geveleyip hiçbir şey söyleyemeyenleri de gördüm, öte yandan Socrates’ten alıntı yapanı da. Tercih sizin.

 

Bu bağlamda öğrenci kulüplerini de mutlaka takip edin. Bir kendi alanınızla bir de hobi amaçlı olmak üzere en az iki öğrenci kulübünde aktif görev alın. Üniversite hayatı fakülte-yurt-cafe üçgeninde sıkışan bir kişi olmayın. Böyle bir öğrenci elinde bir kağıt parçasıyla (artık herkesin cebinde olan diplomalardan bahsediyorum) yıllarını heba eden öğrencidir. Heba olmayın, kendinizi ezdirmeyin. Daima etkin ve üretken olmanın yollarını arayın. Ben eğitim fakültesinin Türk Müziği Korosu’nda görev alıyor, Hat sanatı ile uğraşıyor ve Türk Tarihi ile ilgili bir sivil toplum örgütünde çalışıyordum. Hatta dergi çıkarıp satmışlığımız bile var. Banu Avar’la toplantı da yapmışlığımız… Bunun yanında eğitimle ilgili kongreleri de takip ediyordum ki yüksek lisanstaki ilk hocalarımdan biriyle bu kongrelerden birinde tanıştık. Aynı hocayla iki yıl sonra ortak bildiri hazırlamış ve makale yayınlamıştık. Eğer o kongreye katılmasaydım, eğer o hocayla arada gidip konuşmasaydım bunların hiçbiri olmayacaktı. Kısacası küresel dille söylemek gerekirse “networking” yani meslektaş ağını kurmak bu devirde çok önemli!

 

Bu söylediklerime dikkat ederseniz hem üniversite yıllarınızı en iyi biçimde değerlendirmiş olur hem de mesleki kariyerinize daha lisanstan 1-0 önde başlarsınız. Ancak yine ve yeniden maalesef diyeceğim, yaşadığı şehirden ve ailesinin himayesinden nispeten kurtulan gençlerimizin büyük çoğunluğu üniversite denildiğinde gezmek, tozmak, çılgınlar gibi eğlenmek, sevgili ayarlamak, arkadaş partileri düzenleme, konser konser gezme, sabahlara kadar yurtta dedikodu yapma gibi eylemleri anlıyor. Son sene de harıl harıl KPSS çalışacağım diye uğraşıyor. Bunlar elbet gençliğin getirdiği coşku ve heyecanla olacaktır ama dört yıl da böyle geçmez değil mi? Üniversite yılları ergenlikten yetişkinliğe geçişte en önemli süreçlerden biri, belki de birincisidir.

 

Aslında söylenecek daha çok şey var ama bunların hepsini yazsam bu uzunluktaki bir yazıyı kimse okumaz. Bu yüzden üniversite eğitim hayatı ile ilgili ilk düşüncem doğrudan üniversite öğrencileriyle, yani 5-10 kişi de olabilir çok önemli değil, bir yerde buluşup söyleşi-sohbet tarzında bir program ayarlamaktı. Eğer başta kendi yaşadığım şehir olan Eskişehir olmak üzere bir anlaşma yapabilirsek ve zamanlama bana da uygun olursa güzel bir “network” yaratabiliriz diye düşünüyorum. Böyle bir talep gelmesi halinde bana web adresimden ulaşabilirsiniz. Ayrıca bu yazıyı üniversiteye giden veya gidecek tanıdıklarınıza da ulaştırırsanız sevinirim. Şimdiden hepinize iyi bir eğitim hayatı diliyorum.

 

Erdem Oklay

Öğretmen, doktora öğrencisi

www.erdemoklay.com  

 
Toplam blog
: 3
: 104
Kayıt tarihi
: 01.05.08
 
 

ERDEM OKLAY; 1984 Aydın doğumlu. 2008'de ilk atama ile fen ve teknoloji öğretmeni olarak atandı. ..