Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '17

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ütopik Kent-1

Ütopik Kent-1
 

Bir önceki  yazı olan "Ayrılan Hayatlarda" Ütopya niteliğinde bir yerleşke kurulması projesinden bahsetmiştim.

Sistematik olarak büyük şehirlerin karmaşasından sıkılan ve resmi yapıların insanların yaşam alanını kısıtladığını düşünen birçok meslek erbabından oluşan, aralarında her meslekten insanın olduğu bir kooperatif yaşantı şeklini tercih ederek birçok şeyi terk ederek gelen bu insanlar hayatın dümeninde kendileri olmaya karar vermişler. Bu şekilde kendileri ve yaşantıları ile ilgili birçok konuda doğrudan fikir üreten ve hem gönüllü hem de zorunlu olarak çalışan bu insanlar aynı zamanda arınma, insan olduklarının farkına varma mekânı olarak adlandıran yeri kendileri ve gelecek kuşaklar için düzenlemek istiyorlar.

Yerleşkede hemen hiç kimsenin şahsi aracı yok.  Bunun için herhangi bir giderleri de yok. İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde evden çıkıp işe giderken kaybedilen zaman, eşler ve çocuklar için aynı şekilde zaman kaybı yok. İnsan hayatının bir gün içinde yirmi dört saatten ibaret olduğunun bilincinde olan grup üyeleri zaman kaybının da ömürden israf olduğunun bilincinde olduğunu kabul ediyorlar.

İstanbul’dan yerleşkeye katılan birisi; “ben her gün işe giderken iki saat, geri dönerken de iki saat olmak üzere yirmi dört saatimin dört tam saatini işe gidebilmek için harcıyordum. Aslında ben İstanbul’da iken günü yirmi saat ve stres altında yaşıyordum. Bu zamanın aynısını da eşim ve çocuklarım da yaşıyordu. Başta çok tereddüt ettik ama cesaretimizi toplayıp böyle bir ailenin üyesi olduk. Herkes aynı amaçla burada olduğundan somurtmak kızmak, suç işlenmesi hemen hiçbir kazanç ya da kayıp için özel bir hırs yok. Dolayıyla rüşvet, kavga, ileri çıkma kavgası, geri düşme kaygısı yok. Çocuklarım için endişelenmem gerekmiyor. Bilim kurulumuz çocuklarımız için hemen her türlü etkinliği düşünmüş tasarlamış, çocuklara sürekli eğitimler veriliyor. Dikiş dikmeyi de öğreniyorlar, araba kullanmayı da, süt sağmayı, ekmek fırınında ekmek pişirmeyi, saç kesmeyi aklınıza ne gelirse hemen hemen her konuda eğitim alıyorlar. Eğitim teorik ve mesleki eğitim olmak üzere iki aşamadan oluşuyor. Mesleki eğitimden amaç mesleği yapıp yapmaması değil, öğrenmesi amaçlanıyor. El melekeleri, el maharetleri gelişen ve kendilerinin yeteneklerine, yaşlarına uygun olarak buradaki uzmanlarca özel olarak tasarlanan eğitim metotlarını kullanıyorlar. Hiçbir şey kesinlikle öğrenilmeden atlanmıyor, ezberletilmiyor. Örneğin bir fizik kanunu anlatılacaksa bizzat deneysel olarak kanıtlanıyor. Gerçek hayata uygun hale getiriliyor. Yerleşkede şu anda resmi hiçbir görevli ve hiçbir resmi koruma, hizmet görevlisi bulunmuyor. Herkes şevkle işini kusursuz bir şekilde eğlenerek yapıyor, iş aşk olunca kimse yorulduğunun farkında olmuyor diyor.”

Konuya yabancı olan birisi olduğu belli olan adam; peki emeklilik çocukların eğitimlerinin denkliği, zorunlu eğitim, zorunlu ilkokul, ortaokul, lise, üniversite gibi eğitimler konusu, emeklilik konusu var onlar ne olacak diye soruyor?

Adam: “Normal şartlarda bizler devletten bir talepte bulunmuyoruz. Her şeyimizi kendimiz üretiyor ve mevcut düzene göre nereden baksanız on kat verimli iş yapıyoruz. Tasarruf oranımız çok yüksek şu anda bile üretim kapasitemizi önemli ölçüde artırdık. Yani ürettiklerimizle bizim nüfusumuzla aynı oranda nüfusa sahip on yerleşkeye bakabilecek kapasiteye iki yılda ulaştık. Klasik köy ve köylünün aşağılandığı bir aşağılık kompleksi içinde de değiliz. Akıllıyız, akıllı olduğumuzun bilincindeyiz, ihtiyaçlarımızı biliyoruz, tüketimi abartmıyor ve israf etmiyoruz. Bir sofrada alınacak kalori kadar kalori alıyor, gıdayı, suyu, enerjiyi aklınıza ne gelirse tamamını etkin bir şekilde kullanıyoruz. Arta kalanlar maddi bir güç olarak birikiyor, ülkede kişi başı on bin dolar borç varken, burada tüm ihtiyaçlarımız giderildikten sonra kişi başı yirmi bin dolar tasarruf var. Çok yakın bir zamanda üyelerimizi bilimsel araştırmalar ve eğitim gibi konularda daha fazla zaman kalması adına ve çok az maliyetli çalışanlar istihdam edip, işsizliğe çözüm dahi üretiyoruz. Üretimlerimiz tam organik olduğundan pazar sıkıntısı olacağını düşünmüyoruz. Çünkü burada kendi üretimlerimizde asla kimyasal kullanmayız. Dışarıda kimyasallarla üretilen gıdalardan çok daha aşağı fiyatta tarımsal üretim gerçekleştiriyoruz. Kendi icadımız olan araçlar kullanıyor, dışarıya hammadde harici hiçbir şey ödemiyoruz. Aracılara alırken de satarken de en az para ödüyor, alırken fabrikalardan, satarken de son satıcıya ürünlerimizi ulaştırıyoruz. Bu da bize inanılmaz karlar sağlıyor. Köylü domatesini aracıya satıyor bizler son kullanıcıya veren kişiye hatta kimi yerde son kullanıcıya veriyoruz.

Diğeri yine sordu; ancak ben daha fazla zamanım olmadığı için sohbetin geri kalanını anlama imkânından şimdilik yoksun kaldım. Bana ilginç bir yaşantı gibi geldi belki de bir Ütopya!

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..