Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '17

 
Kategori
Güncel
 

Ütopik Kent-2

Ütopik Kent-2
 

Birçok insan doğanın insana ait olduğunu ve onu yenmek gerektiğini düşünüyor. Hâlbuki doğan bir bütündür, içinde insanların yanı sıra diğer canlılar için bir yaşam kurgulanmıştır. Kurgulanan bu yaşamda denge biri lehine bozulursa diğeri lehine de bozulmaya başlar. Bu tahterevallideki denge gibidir. Biri zirveye çıkarsa diğeri düşer…

Çeşitli düşünce akımlarına bilimsel onca gelişmeye rağmen bir zamanlar filozofların dediği; “insan düşünen hayvandır” teorisi yakın zamanda; “insan köle olduğunu bilmeyen irade sahibi olduğuna inandırılan modern köledir” teorisi birçok insan tarafından hissedilmeye başladığında dünyada insanlar arasında bir geri-çekilme, hayata bir başka pencereden bakma uğraşı içerisinde olan insanların sözde modern hayatın karmaşasından çıkma uğraşı denilebilecek önemli bir birleşme, yaşama yeni bir yön verme uğraşı olarak görünen “ütopik kentte” yaşam devam ediyordu.

İnsanın dengeli beslenmesi için bin bir türlü reçeteler sunan uzmanlar çoğu zaman insanların nasıl olup da “11., 12.,13’üncü asırda” hayata yön veren birçok filozof, düşünür tıp adamı yetiştiren hatta modern hiçbir araç yokken yıldızları keşfeden, mikropla ilgili tanımlamalar yapabilen insanlık son yıllarda ne kendine ne de ailesine yetiyordu. Hayat sanki seri üretimmiş gibi,  uzmanlık alanlarının, bilimin doğadan ayrılmaması gerektiğine karar veren hepsi düşünebilen varlıklar olduklarının farkında olan “ütopik kent” sakinleri aynı zamanda ayrılmış parçaları birleştirmek üzere buradaydılar.

Bir hukukçu, bir doktor, bir felsefeci, bir din adamı, bir makineci, bir öğretmen, bir çiftçi, fizikçi, kimyacı, biyolog veya bir fırıncı birbirinden ayrı olmak zorunda değildi. Birbirlerine ihtiyacı olan insanlık işte tüm bilgiçlik taslamaya yarayan modern şehirde ben şuyum veya sen benim kim olduğumu biliyor musun manasına gelebilecek tüm kimliklerinden samimiyetle arınmış olarak bir araya gelmişlerdi. Modern şehirde asla olmayacak her şey burada mümkündü. İnsanlar yeni bir hayat deniyorlardı. Denemek, deneyim, pratik yapmak burada en anahtar kelimelerdi. Önyargı öldürülmüş, cenazesi buradan çok uzaklara gömülmüş, yakılmış ve buraya cesedi dahi getirilmemişti.

İnsanlar yeteneklerini istedikleri için gösteriyorlardı ve mutluluk içinde işlerini yapıyorlardı. Bir hâkim canı istediği ve bu işten zevk aldığı için bir inekten süt istiyordu. Karpuzun ağaçta yetişmediğini, domatesin de kendince bir ağacı olduğu ve canlıların hepsinin birbirinin devamı için birlikte dengeli olarak bir arada bulunmak zorunda olduğu bir yerde insanlar ezberlemiyorlar, deneyim ile öğreniyorlardı.

Sınıflar arasında farklar olmadığı için hemen herkes birbirine rakip değil destek oluyor ve herkes bir başkasından bir şey öğreniyordu. Modern hayat böyle miydi? Kapı komşusundan uzaklaşmış, kimse kimseden habersiz, ilgisiz hatta şüphe içinde modern kale gibi inşa ettiği hapishanelerinde huzur arıyor, hâkimler en azılı suçluları istihdam etme kabiliyetinde olanları dışarıda tutarken, en masumları çocukları ve en korunmaya muhtaç masumları hapsediyordu. Ütopik kent gerçek olması gerektiği kadar hem hayal, hem mantıklı, hem de insaniydi, insani olduklarını iddia edenlere inat.

Burada insanlar gereksiz asla bir şey ödemek zorunda değil. Misal fosil yakıtlı araca ihtiyaç var mı? Yok, o halde kullanmıyoruz. Doğayı kirletmiyoruz. Burası modern denilen bir şehir veya kasaba olsaydı, hemen herkesin son model arabası olmak birbirlerine bunlarla hava atmak, üstünlük sağlama hissiyle çıldırma noktasına gelmek, çıldırana kadar kıskançlık ve açlık hissi ile yaşamak zorundaydılar. Maddi olarak hesap ortada bir kasabada bin aile yaşar. Bin ailede bin araç, bin araçlık otopark, bin araçlık sigorta, bin araçlık servis ve yedek parça, bin araçlık benzin veya dizel, bin araçlık yol gerekiyordu. Şimdi burada bin araç yok. Gerek de yok. Herkes gitmesi gerektiği yere yürüyerek gidebiliyor, hızlı gidilmesi gereken yerler için hidrolik araçlardan faydalanıyoruz. Köleliği bize dayatan yüklerden sadece kişisel araçlarımız olan otomobil anlamında kurtulursak ütopik kentin yıllık tasarrufu inanılmaz boyutlarda.

Elbette bu düzenleme modern kentleri kuranların tüm projelerini alt üst edecek ölçüde onların planlarına en büyük tehdit. O yüzden fazlaca basında yer almak, gündeme gelmek istenmiyor. Modern kentin kurucularının elindeki silahlar ütopik kenttekileri bir anda terör grubu, ihtilal orduları, gizli tarikat gibi birçok ağır suçlamalara maruz bırakabilir ve bir anda modern kentin kurucularının elindeki devletlerin emrindeki demokratik, demokratik olmayan tüm güçleri devletleri ve ellerindeki silahları üzerine yönelterek bir darbeyle yok edebilir. O yüzden kimsenin buradan asla haberdar olmaması gerekiyor. Gizlilik şart! Bildiklerinizi unutun.  Öğrendiklerinizi buradan dışarı çıkarmayın, buradan sır çıkarmayın. Unutmayın! “ütopik kent” diye bir yer asla yok. Buradakiler şehir yaşamından sıkılmış romantiklerden başka bir şey değil. Burada konuşulan burada kalır…

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..