Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '14

 
Kategori
Anılar
 

Uzayıp giden tren yolları

Uzayıp giden tren yolları
 

netekeyif net


Bursa Eğitim Enstitüsü’nü bitirince Gazi Eğitim Enstitüsü’nde kuralarımız çekildi. Tüm eğitim enstitülerinden haziran döneminde mezun olan edebiyat grubu öğretmen 200 kişiydi. O yıllarda bizler yatılı okuduğumuz için kurada çıkan yere gitmek zorundaydık. Ancak, çektiğin yer, başka bir öğretmen için uygun olursa yer değiştirme şansımız vardı. Çekilen kuraları okumak için içimizden bir aday sahneye çağrıldı. İlk çektiği kurada Hüseyin Başdoğan, Muş/Varto Ortaokulu deyince salondan bir alkış koptu. Bu alkışın anlamını yıllar sonra anladım.( Bu okulun adı da yoktu; ben yazdım. O yıllarda Varto Kaymakamı, sonra da Erzurum Valisi olan Emrullah Zeybek kendi elleriyle asmıştı.)Doğuya gitmekten kurtulmanın sevinciydi. O yıllarda; mezun azdı, ülkenin her tarafında öğretmen gereksinmesi vardı. Sözgelimi, Ayvalık, İskenderun, Ödemiş… gibi yerler de vardı kurada. Bunu okuyan öğretmen adayları bizi şanslı görebilirler; ama öyle değil. O yıllarda Muş/ Varto’ya gitmek için Arapgir’ den Malatya’ya kamyonun üstünde geldim. Muş’a kadar trenle gideceğim. O yıllarda kömürle işleyen -kara tren denilen-trenlerle yolculuk yapılıyor. Tren, birtakım tünellerden geçiyor. Muş’ta trenden indiğimde; kömür ocağından çıkmış gibi her tarafın simsiyah olmuştu. Kömür kokuyordum.(Şimdi kömür işçilerinin işlerinin ne kadar zor olduğunu daha iyi anlıyorum).

Kara tren türküsünün öyküsü:

Yıl 1915, Osmanlı İmparatorluğunun birçok cephede savaşmak zorunda olduğu ve her türden malzeme gerekli olduğu gibi her şeyden önce de savaşacak askere ihtiyaç vardı. O dönemlerde büyük Osmanlı İmparatorluğunun son günlerinin yaşadığı ve çok acı kayıpların verildiği günlerdi. Savaşa gidenlerin geri dönmediği pek çoğunun akıbetinin bilinemediği günler. Geride kalanlar sadece yaşlı çoluk çocuk ve kadınlardı. Onlar da istasyonlarda sabahlayarak o dönemin en önemli iletişim ve ulaşım aracı olan kara trenlerden gelecek haberleri bekliyordu. Fakat ümitle beklenen kara trenler kara haber getiriyor çoğu zaman. Anaların, bacıların, eşlerin, gözleri ağlamaktan fersiz düşmüş çaresiz bekleyişi... Bekledikleri bir defa ölmüş ama o her kara tren gelişinde bir defa daha ölen kadınlarımız. Yorgun, bitkin ve başı eğik kara tren acı bir çığlık atarak uzaklaşıyor. İnadına yaşatılmaya çalışılan ümitleri, o korkunç bekleyişleri bir ağıta dönüşüyor;

Kara tren gecikir belki hiç gelmez...
Dağlarda salınır da derdimi bilmez
Dumanım savurur halim hiç görmez
Gam dolar yüreğim gözyaşım dinmez.
(www.ilimrehberi.com › Bilgi Bankası  › K Harfi)

Gam, keder yüklüdür; Anadolu insanı. Savaşlar, savaşlar… Geçmişte hangi yaşlıya sorsan savaşa gitti, demez; seferberliğe gitti, bir daha da dönmedi, der. Çilelidir Anadolu insanı. Köylüsü, kentlisi; askeri, öğretmeni, işçisi de… Yıllardır savaşlar bitmez; içimizde, çevremizde. Bir de savaşı dile getiren “Muş Türküsü” var.

Prof Dr. Şükrü Elçin’in 1986 tarihinde basılan “Halk  Edebiyatına Giriş” adlı eserinde Türkü şu şekliyle yayınlamış:

Havada Bulut Yok

Havada bulut yok bu ne dumandır

Mehlede ölen yok bu ne figandır

Adı yemendir gülü çemendir

Giden gelmiyor acep nedendir.

Burası Muş’tur yolu yokuştur

Giden gelmiyor acep nedendir.

Kışlanın önünde redif sesi var

Bakın çantasında acep nesi var

Bir çift kundurayla bir de fesi var

Adı Yemen’dir gülü çemendir

Giden gelmiyor acep nedendir

Burası Muş’tur yolu yokuştur

Muş’un yolu yokuş muydu? Anımsamıyorum; ama tren yolu dağları delerek Muş’a bağlanıyordu. Zor bir yolculuktu. Şimdi nasıl, bilmem.

O yıllarda Muş/ Varto arası,otobüs de dolmuş da yok.Jip çalışıyor. Muş’tan Varto’ya dek Nuri Sesigüzel’ den türküler dinleyerek Varto’ya vardım. O yıllarda Varto,2000 nüfuslu küçük bir belde. Deprem evleri kiremit çatılı, diğer evler toprak damlı. Ortaokul Müdürü Hüsnü Özer, çok sıcak karşıladı. Okulda iki öğretmen vardı; biri müdür, diğeri müdür yardımcısı. Müdür yardımcısının tayini çıkmıştı. Müdür tek kalmıştı. Benden sonra Matematik Öğretmeni Mehmet Karamustafaoğlu gelince okul müdürüyle 3 öğretmen olduk. Bekâr iki öğretmen, Kızılay deprem evlerine yerleştik.

Kış geldi, soğuklar başladı. Evin tavanı tahta. Tavanı, soğuğa karşı gazete kâğıdıyla kapladık. Kışın soğuk -21’lere dek düşüyordu. Ev dedimse öyle salonlu, banyolu değil; iki küçük oda. Bir de mutfağa benzer küçük bir yer. Banyo yapmak için beldede tek hamam vardı. Hamam suyu “keven/geven”le( kökü kalın dikenli bir ot) ısınıyordu.

Beldede bir lokanta bir de kebapçı vardı. Her istediğimizi bulamasak da buralarda karnımızı doyurmaya çalışırdık Çoğu kez de Müdür Hüsnü Özer, akşam sofrasında ne varsa bize de gönderirdi. O değerli, seçkin eğitimciyi minnetle anıyorum.

Bu yıllarda İnönü Başbakan,İbrahim Ökten de Milli Eğitim Bakanı’ adı. Öğretmenlerin ek ders ücreti 10 TL oldu. Etin kg’ı 6 TL’ydı. Yeni mezun öğretmen maaşı ders ücretiyle 900 TL’yi buluyordu.Demek ki o günkü öğretmen bir aylık maaşıyla 150 kg et alabiliyordu.Bugün alabilir mi? Alamaz; çünkü etin kg.’ı ortalama 35-40 TL arası.Öğretmen maaşları konusunda Atatürk dönemi nasıldı? İşte yanıtı:

1923’te TBMM’de milletvekillerinin maaşları düzenlenecek...Mustafa Kemal’e soruyorlar; “Sayın Başkanım vekil maaşları ne olsun?”M. Kemal şöyle diyor: “Öğretmen maaşlarını geçmesin.”Peki ya şimdi?Öğretmenlerin halini ne siz sorun ne de ben anlatayım...  (Abbas Güçlü,11.11.2011 Milliyet)

Atatürk ve İnönü; eğitime, öğretmene değer veren devlet adamlarıydı

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..