Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '15

 
Kategori
Anılar
 

Yaşanmışlıklarım - 3(B): Fındık kız, bohçasını alıp bana kaçtı...

Yaşanmışlıklarım - 3(B): Fındık kız, bohçasını alıp bana kaçtı...
 

Fındıkla başladı ve fındıkla bitti...


KİMSYE ETMEM ŞİKAYET AĞLARIM BEN HALİME...

...Bir hafta, nasıl geçti anlamadım...Lise hayatımın en başarısız bir haftası idi...Ne ders çalışabildim ne de, sözlü ve yazılı sınavlarda başarılı oldum...

Cumartesi saat 13.00'te kapılar açıldı...Maç sonunda stadyumdan dağılan insanlar gibiydik. kapıdan her çıkan bir tarafa yöneliyordu...

Ben de Kadıköy İskelesine doğru yöneldim...Her hafta, herhangi bir aksilik olmazsa aynı vapur denk geliyor ona  biniyordum.

Vapur geldi. Bindim...Hava güzel olduğu için vapurun üst katına çıktım...Bir simit parçası için vapurla birlikte uçuşan beyaz martılar eşliğinde Karaköy'e geldik. İndim, Galata Köprüsü'nün öbür tarafına geçerek, kalmak üzere olan Haliç vapuruna bindim...Genelde hep 4 numaralı vapur denk gelirdi..

Bu sefer, evimize en yakın Ayvansaray iskelesinde indim...Semtimizin en eski kiliselerinden olan Panagia Ayazması'nın ana kapısından girdim ve evimize yakın diğer kapısından çıktım.(x)

Eve geldim...Kapı, her zamanki gibi açıktı. Tahta merdivenlerden sofaya çıktım. Evde annemden başka kimse yoktu...Bir iki laflamadan sonra, kıyafetimi değiştirdim, tekrar sofaya çıktım. Bu arada annemim hazırladığı yemekten biraz atışyırarak sokağa fırladım.Arkadaşlarımla görüştüm.

Akşam oldu. Evin  kadrosu tamamladı. Konuşmalar, gülüşmeler, bağırmalar, çağırmalar...Akşam yemeği. Biraz radyo dinlemek...Sonra yatak..

Sabah kahvaltı...Bahçeye çıkmak yok...Orasını kendime yasak ettim.... Bahçenin sebze ve meyve sorumlusu iki-üç haftadır, bir numara büyüğüm ağabeyime ait....

Ertesi gün...Annem babam bir iş için dışarı çıktılar.. Ağabeyimle birlikte evde kaldım...Radyo dinliyorduk...Çok sevdiğim bir şarkıyı söylüyordu Müzeyyen Senar...

"Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime

Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime...

Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime

Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime(xx)

Tam bu sırada. "Tak...Tak...Tak..." diye sokak kapısı çalındı... Ağabeyimle merdivenle ikişer üçer atlayarak aşağı koştuk...Ağabeyim kapıyı açtı..

Kapıda, elinde bohçası ile Fındık kız ve yanında annesi... Kız ağlıyor..Annesi ise kızgın...

Ağabeyime, "alın bu kızı, sizi istiyor!" diyerek bağıdı...Ağabeyim şaşırdı. Bana baktı, "bu ne ulan?" diye o da bana bağırdı...

Ağabeyim, kızın annesini ikna etmeye çalıştı..."O daha küçücük kız, onun ağlamasına sızlamasına bakılır mı?" dedi.

Daha bir şeyler konuştular ama, ben onları dinlemedim yukarı koşarak sofaya çıktım...Biraz önce dinlediğimiz şarkının sözleri geldi aklıma, "Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime"...

Ağabeyim, Fındık kızı ve annesini göndermiş olmalı ki yukarı çıktı..."Ne yapacağız ulan şimdi?" dedi.

-- Annemler gelince ne diyeceğiz, onlara?

Bende ses yok..."Abi, ben okula mı gitsem acaba, annemler gelmeden önce." dedim...Ağabeyim, "otur oturduğun yerde!" dedi, kızarak.

Vakit, öğleni geçmişti...Annemler geldi...Öğle yemeği yedik...Laf, "ne yaptınız, ne ettiniz"e geldi...Ağabeyin olanı biteni anlattı. Babam köpürdü. Bağırarak üzerime yürüdü. Annem onu tuttu, "dur bakalım iyice bir anlayalım durumu" dedi...

Sonra, babama dönerek, "en iyisi, biz gidelim kızın evine, şunu bir etraflıca konuşalım" dedi, Fındık  kızın ailesini kastederek.. Giderken de. söyleniyordu; "bacak kadar şeyler...!." diye.

Annemler gidince, ağabeyime, "ben gidiyorum, geldiklerinde burada olmak istemiyorum. Vapur saati de yaklaşıyor zaten..." dedim.

Acele ile giyindim, çantamı aldım ve evden çıktım...

O akşam hiç uyumadım...Ancak sabaha karşı biraz dalmışım. Koğuş sorumlusunun, sopa ile karyolama vurması ile uyandım sabahleyin...

Pazartesi...Salı...Çarşamba geçti. Perşembe günü oldu. Öğlenden sonra, bir hademe geldi ve "ziyaretçin var!" dedi...Önce bir "eyvah!" çektim. "Fındık kız gelmiş olmasın!" diye geçirdim aklımdan...

Ziyaretçi odasına gittiğimde annem ve babamı gürünce çok şaşırdım hem de korktum...İyi görünüyorlardı...Gülüyorlardı..

Ellerini öptüm. Onlarda beni kucakladılar öptüler...İçimden derin bir "ohh!" geçirdim...Demek ki her şey normale dönmüştü...

Oturduk. Annem, yanında getirdiği kendi yapımı olan bez torbasını açtı ve içinde içi dolu bir kese kağıdını  çıkardı ve bana uzattı...Annem, dolu kese kağıdını bana uzatırkem babam da kıs kıs gülüyordu.

Kesekağıdını açtım...İçi "fındık" doluydu...Bir anneme bir de babama baktım...Bu  sefer sesli olarak gülmeye başladılar...Ben de gülümsemeye çalıştım...

Fındıkları arkadaşlarıma dağıttım...

Bir tek fındık yüzünden yediğim dayak ve diğer bir fındık yüzünden çektiğim sıkıntı, bugün bende tatlı bir anı olarak canlı duruyor...

 

cdenizkent

 

---------------------  :

(x) Panagia  Vlahema  Ayazması(Kilisesi) : Bu kilisenin en önemli özelliği, dünyanın her yerindeki kiliselerde Pazar günü yapılan ayinin Cuma günü yapılmasıdır...Bu, 1400 yıl önceki bir efsaneye dayanır. Bu efsaneye göre, MS. 6. yüzyılda, Bizans'ı(İstanbul'u) defalarca kuşatan ama sonuç alamayan Avarlar, 616 ve 617 yıllarında Bizans'ı iki kez daha kuşatırlar. Son kuşatma bir Cuma günü olur. Bizans tam teslim olacakken gökyüzünde Meryem Ana görülür; arakasından büyük bir fırtına ve şiddeti yağmurla başlar. Avarlar dağılır. Bizans teslim olmaktan kurtulur...Kilise bu günü kutsal sayar ve o günden sonra, her Cuma ayin yapılır...Bu ayinler, şimdi de her  Cuma yapılmaktadır.

Çocukken, bu ayinlere biz de giderdik...Hele yaz günleri çok güzel olurdu. Ayinde sonra Kilisenin bahçesinde, daha önceden kurulmuş ve üzerleri yiyecek ve içecek dolu masalarda otururlar ve sohbet ederlerdi...Biz çocukları çok güzel karşılarlardı...Ayvansaray'dan mahallemize giderken kullanabileceğimiz en kestirme yol, kilisenin ön kapısından girip arka kapısında çıkmaktı. Bu nedenle her iki kapı da, gece dışında herkese açıktı.

Kilisenin arka kapısında çıktığımızda, 10 metre kadar yukarıda, bütün Haliç'e hakim bizim evin bahçesi görünürdü.

(xx) O sırlarda, bu şarkının sözlerinin anlamlarını pek anlamazdım. Ama, eskilere dönünce, bu şarkının o zamanlar tam benim halimi anlattığını şimdi daha iyi anlıyorum...Bunun için, şarkının tamamını paylaştım sizlerle...

 

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..