Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '17

 
Kategori
Kitap
 

Yemek Sadece Doymak İçin mi Yenir?

Yemek Sadece Doymak İçin mi Yenir?
 



Yemek yemekteki en büyük amaç doymaktır. Doyunca açlık gider, yaşam devam eder. Ama, yemeğin amacı sadece doymak değildir. Diğer amacı da zevktir, keyiftir. Maalesef ki, insanların çoğu bunu göz ardı eder. Afrika gibi açlığın, sefaletin bol olduğu yerler için bunun göz ardı edilmesi son derece doğaldır; ama aynı durumda olmayan yerler için de göz ardı etme durumu geçerlidir. 

Evet, çoğumuz doymak için yer; lezzeti pek önemsemez. Anadolulu anneler, lezzet düşkünü evlatları için, 'Yemek seçiyor' diye eleştirirler. Halbuki o yemek seçenlerin çoğu lezzete verdikleri önemden dolayı her yemeği yemez. Her yemek diye genelleme yapmayayım şimdi. Bazı yemeklerin yapımı iyi değildir veya dünden kalma ısıtma yemektir. Lezzete önem verenlerin seçiciliği genelde bu tip yemekler içindir.

Yemek seçenler eğer küçük yaştaysa, anneler 'Arkandan ağlar bak' deyip duygusal eleştiri yaparlar. Yemek seçenlerin yaşı büyükse, annelerin eleştirileri dini boyut alır: 'Günah günah, nimeti titretiyorsun; bunu bulamayanlar var' gibi. Hiç bu yemek iyi mi kötü mü diye özeleştirel düşünmezler. Tabii, her şeye burun kıvıran tipler vardır, onlar istisna.

Zülfü Livaneli'nin ünlü Hollywood yönetmeni Elia Kazan ile anılarını yazdığı 'Elia ile Yolculuk' adlı kitabında, Anadolu'daki yemek yeme kültürünün sanki bir iş gibi, bir görev gibi algılanmasını, lezzetin, keyfin yadsınmasını eleştiren kısımlar okumuştum. Katılmıştım üstada.

Maalesef, çoğumuz, yemeği karın doyurmak için yeriz. Evet, asıl amaç doymaktır; ama bir de zevk, lezzet boyutu vardır. İşte bunu çoğu göz ardı eder. Misal bizim Konya'nın düğün yemeklerinden biri etli pilavdır. Bazı düğünlerdeki pilavların etleri çok yağlı veya ucuz-bozulmaya yüz tutmuş etten olur, ama çoğunluk kaşık kaşık, tabak tabak yer.

*

Yemek... Aşk ve seksten sonraki en büyük hazdır bence.

Sevgili, leziz bir yemek, bir de eşlik eden şarap... 

Yemeğe karşı gerçekten duyarlıyımdır; damağım lezzete düşkündür. Gerçi bunu, Çin kökenli ABD'li yazar Amy Tan'ın 'Mutfak Tanrısı' adlı kitabında belirtmiştim. Ama kitabın ne mutfakla ne yemekle ilgisi vardı. Şimdi hakkında yazdığım kitaba yakışır o belirttiğim kısım. O kısmı alıntılamak isterim, şöyle:

"Yemek, bence bir sanattır. Yapımını kastetmiyorum. Kesin o da zevklidir. Ama benim ilgim daha çok yemek yemeyedir.

Çocukluğumdan beri damağım lezzete âşıktır. Çok duyarlıdır. Tatlara, yemekten alınacak hazza çok düşkündür. Çocukluktan beri çok da seçiciyimdir yemekte. Tabii bu seçicilik kıllıktan, şunu bunu yememekten değildir, ölçütüm daha çok lezzettir. Benim de yok değildir seçtiklerim; mesela sakatadı, mesela koyun etini kaldırmaz midem, yemem, seçerim. Sakatadın kokusundan içim bulanır, koyun etinin hafiften kokusuna ve yağına yüreğim el vermez. Annemle çok kavga etmişizdir seçiciliğim yüzünden. Benim yemeklere dair eleştirilerimi aldıkça ‘Oğlum, nimeti titretiyorsun. Bunu bulamayanlar da var’ der, hâlâ da der. ”Annem ben nimeti eleştirmiyorum, eleştirim yapılışına’ derim ben de. Allah var, çevreye bakarak annemin yemek konusunda iyi olduğunu da görürüm. Bunda az çok seçiciliğimin de katkısı olduğunu düşünürüm.

İmkânlarım el verse, kader beni kazık gibi Anadolu’nun ortasında bir köye çakmasaydı, benden iyi gurme olurdu aslında. Lezzetleri tadar, mekân mekân, şehir şehir gezerdim. Aldığım tatları ve hazları güzel güzel yazardım. İmkânlarım el verse aşçı bile olurdum. Tabii mesleki olarak değil, daha çok zevk için, kendime ve sevdiklerime leziz yemekler yapmak için…

Yemek aşkım beni, kuzenime gastronomi ve mutfak sanatları bölümünü okutmaya bile itti. Aşkla tavsiye ettim. Şansım olsa okurdum diyerek. Mesleki olarak da iyi bir bölüm olduğunu söyleyerek. Gerçekten de öyledir; birçok üniversite bölümüne bakarak gelecek vaat eden bir bölümdür. Şimdi okuyor, o da sevdi bölümünü.

Arkeolojiydi asıl ilgi duyduğum, içimde ukde kaldı. Ağzımda tat, ve lezzetlere bir düşkünlüğüm olsa da, gurmelik de bir hayal. Hiç hesapta yoktu, edebiyat tuttu elimden. ‘Gel sen, ruhların aşçısı ol, yemek aşcılığından daha anlamlıdır bu aşçılık. Boş ver toprak kazıp tarih aramayı, sen yürekleri kaz, şiirler ek, şiirler yaz’ dedi. Var ol edebiyat; sen karşılıksız sevilecek bir sevgili ya da bir tanrısın."

*

Geçen gün Perulu yazar Mario Vargas Llosa'nın 'Ketum Kahraman' adlı kitabı için yazdığım 'Latin Amerika edebiyatı da büyüye dahildir' başlıklı yazımda şöyle demiştim:

"Sandığım kadarıyla Meksika edebiyatından hiç okumadım, ama edebiyatında bir büyü olduğuna okumadan kefil olurum."

Deyişim tazeliğini yitirmeden Meksikalı bir yazardan okudum, öngörümde ne kadar haklı olduğumu anladım.

*

Meksikalı yazar Laura Esquivel'in 1989 yılında çıkarttığı 'Acı Çikolata' adlı kitabını okudum.

Can Yayınları'ndan çıkıyor 1993 yılından beri. İspanyolca'dan Türkçe'ye Havva Mutlu çevirmiş. Türü, roman. Sayfa sayısı, 221.

*

Kitap arka kapağından alıntı:

"Acı Çikolata’da Meksika Devrimi sırasında De la Garza ailesinin en küçük kızı Tita’nın mis gibi kokular yükselen mutfağına konuk olur okur. Tita’nın elinden çıkan geleneksel Meksika yemeklerinin sırrı onun kendi duygularında saklıdır, çünkü herkes bilir ki yemeklerinin tadı ve etkisi, mutfaktakinin ruh haline göre değişir!

Meksikalı yazar Laura Esquivel’in ülkesinin değerlerini, törelerini ve tarihini büyülü bir anlatımla ele aldığı Acı Çikolata, geleneğe başkaldıran evrensel kadın kimliğine de özgün bir yorum getiriyor."

*

Kitap gerçekten güzel. Önerilir...

-Mustafa Yıldırım - 11.09.2017
 
 
 
 
 
 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..