Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

22 Kasım '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yetişmez (Bu eğitim sisteminde ve yaşam kalitesinde)

YETİŞMEZ…

Bugünkü eğitim sisteminde, sosyal yaşam biçiminde ve din anlayışında bu ülkede, bilim adamı sanatçı, zanaatkar, bestekar şair yetişmez.

Örneğin bu “konservatuvarlarda” sanatkar yetişmez…

Çünkü, bu ülkede her şeyin dönüp dolaşıp geldiği nokta; ticarettir. Dinin “ticareti” yapılıyor bu ülkede, dinin ticarinin yapıldığı bu ülkeden ne bekleyeceksiniz ki?

***

Hala “salam sucuk” siparişi verilir gibi “üniversiteler” açılıyor. Açılan üniversitelerin kalitesi ve eğitim seviyesi ortada, geliştirilmiş lise seviyesi…

İlimin bilimin “ticaret” alanları haline geldiği üniversiteler içlerinden nasıl ilim bilim adamı çıkarır, dünya ilmine bilimine insanlığına katkıda bulunabilir ki…

Ticaret başka bir şeydir her alanın ticareti olmaz, eğitimde özellikle “üniversitelerde” olmamalı yoksa “hiç” olarak gelip gidiyoruz bu yalan dünyadan…

***

Gelişmiş çağdaş ülkeler, “insanlık” adına sayısız katkılarda bulunmak için hem yaşam kalitesini artırıyor hem eğitim sistemlerinde inanılmaz değişim ve yenilenmeler yapıyorlar.

Bizde kendi “egolarını” tatmin etmek amacıyla “derneklere” konservatuvarlara gönderiliyor çocuklarımız…

Bırakın çocuklarımız kendi geleceklerini, zevk alacakları başarılı olacakları sanat müzik alanlarını, dallarını seçsinler, yaptıkları işten, yarattıkları yaşamdan keyif alsınlar…

Hayır! Resmen “işkence” ediyoruz çocuklarımıza…

***

Adalet sistemini eğitim sistemini, güvenlik sistemini ve ne yazık ki sağlık sistemini “ticaret” amacıyla kullanmaya başladık.

Oysa; ticaretin amacı “bireyseldir” rahat, refah içinde yaşamak içindir…

Sanatın bilimin, ilmin, irfanın ticaret amaçlı olarak kullanılmasının neresi doğru…

Külliyen yanlış külliyen “insanlığa” da sanata ilime bilime de “ihanettir…”

Gidin bakın “derneklerin” konservatuvarların hali “içler acısıdır” niye olsun, biz toplum olarak ülke olarak bunlara mı layığız?

***

İşte dünyanın büyük bir beğeni ile izlediği gıpta ettiği Fazıl Say, hala kendisine “sanatçıyım” diyemiyor daha gidilecek çok yolum var diyor. Ama onun tırnağı bile olamayacaklara, eline su bile dökemeyeceklere “doçent profesör” unvanları verilmiş bu ülkede…

Hoş at yarışları sunan adamdan “din profesörü” olduktan sonra niye olmasın, diyeceksiniz eminim…

Haklısınız?

“Bizdenseniz” bırakın doçent profesör olmayı “alim” bile olursunuz. Bu ülkede “cami imamlarına “din bilim adamları” denmeye başladı…

Yapmayın Allah’ın aşkına; sanatın doçenti profesörü olur mu?

Eğer olur diyorsanız şayet hiç kuşkusuz Sayın Fazıl Say profesörün hatta “alimin” altın kaplı “daniskasıdır…”

***

Siyaset ve ticaret iç içe, daha doğrusu vıcık vıcık olduğu sürece bu ülkeden “dünya çapında” sanatçı, bilim adamı ve aydın yazar şair bestekar çıkmaz…

İşte sinemamız; tamamı yabancılardan çalınmış “dizilere” mahkum oldu,

İşte müziğimiz; Fazıl Say olmasa bu ülkede “müzik” yapıldığını anlatacak ispat edecek bir tek “müzik” adamı yok…

Yapılan müziklere bakar mısınız; Amerikan ve Batı menşeili müzikler tercih ediliyor…

***

Özel bir televizyonun birinde “O ses Türkiye” diye bir yarışma var, bugüne kadar “Türk Sanat Müziği” söyleyen bir tek kişi seçilmedi…

Arabesk, Rap, Caz ve yabancı şarkı söyleyenlerin neredeyse tamamı kazandı…

Bu mu Türkiye’ nin sesi…

Türkçe olmayan, bizleri anlatamayan, hatta çoğunun anlamını dahi bilmediğimiz kelimelerden oluşan yabancı şarkılar, nasıl oluyorsa Türkiye’ nin sesini ortaya çıkarıyormuş…

***

Olmaz beyler bayanlar olmaz; bırakalım bu yabancı hayranlığını artık, bırakalım üretmediğimiz emek sarf etmediğimiz şarkılar filmler diziler üzerine kuluçkaya yatmayı…

Yoksa tıpkı “dinimiz” gibi sanatı da sanatçıları da bilim adamlarını da “ticarete” kurban etmeye ve “hayran” olduklarımız tarafından iliklerimize kadar “sömürülmeye” devam ederiz…

***

Bu Pazar Sohbeti tadındaki yazımızı bizdeki “sanatçı” anlayışını ortaya koyan “fıkra” ile sonlandıralım, ama önce her zaman ki gibi yürek dolusu sevgi ve saygılarımızı “sunalım…

***

Genç bir sanatçı adayı kızcağız(?) doktoruna telefon açıp;

Aman doktor bey, demiş randevu almıştım sizden ama gelemeyeceğim…

Doktoru merek etmiş;

“Neden, demiş çok mu hastasınız?”

***

Hayır, demiş hasta falan değilim. Yalnız bugün bir prodüktöre gidip bir rol istedim.

Sonra terzime gittim.

Daha sonra ev sahibiyle kira meselesini tartıştık.

Kısacası doktor bey, bir defa daha soyunacak halim kalmadı!

***

İyi pazarlar efendim…

 

Erdoğan ÖZGENÇ

Adana 22.11.2015 10.45

 

 

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..