Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '17

 
Kategori
Kitap
 

Yoksulluk Kader Değildir

Yoksulluk Kader Değildir
 

Ortadoğuda, örneğin ülkemizde yoksulluğa kader gözüyle bakılır. Zengine Allah vermiş, fakire Allah vermemiştir. Hiç zengin sömürmüş mü, fakir sömürülmüş mü denilmez, üstüne düşünülmez. Bunun içindir ki, bu coğrafyalar zenginle fakir arasında uçurumlar olan yerlerdir. Ve bundan kimse rahatsız değildir. En çok yoksullar rahatsız değildir. Çünkü yoksulluk kaderdir onlara göre.

Ortadoğuda din gerçekten ekmek-su kadar önemlidir. Din sayesinde adaletsizliklere, haksızlıklara boyun büktürülebilir. Bir de bu coğrafyalarda yaşayan insanların geneli yoksul olduğu için özgür düşünceye bir o kadar uzaktır. Dini benimseyişleri bile kulaktan duyma bilgiler ve çocuklukta ailesinden öğrendikleriyle sınırlıdır. Dini holiganca savunanlar, dini az bilen böylelerinin içinden çıkar. Mesela böyle yerlerde dini cemaatler kısa zamanda yaygınlaşabilir. Şeyh, hacı, hoca takımı popülerleşebilir.

Yoksulluk, insanı özgür düşünceye uzaklaştırır; özgür düşünceden uzaklaşan insan da, adaletsizliğe-haksızlığa dini bir boyut getirir, çabuk kabullenmesini sağlar. Doğar böylelikle 'Yoksulluk kaderdir' anlayışı.

Ortadoğudaki dini cemaatler, şeyh, hacı, hoca takımının ve yöneticilerin büyük çoğunluğu aşırı zengindir, halk ise aşırı yoksuldur. Alan razı, veren razı hesabı herkes halinden memnundur, şikayetçi yoktur.

*

'Komşusu açken tok yatan bizden değildir' hadisi İslam dünyasının en garip hadisidir, Maun Sûresi de en garip sûresi...

İkisini de garip konuma düşürenler, İslâm'ı içlerinden çıkaran Araplar'ın ta kendisidir. Ama hiç sorgulanmaz. Sorgulayanlar ise ben gibi üç-beş cılız seslerdir.

Mesela şu hiç sorgulanmaz İslâm dünyasında:

'Biz aşkla şevkle Hâcc'a, Umre'ye gidiyoruz, oralara kucak kucak paralar döküyoruz; ama orayı yönetenler, lükse-israfa tapan, yoksul İslâm ülkelerini görmezden gelen, üstüne üstlük Allah'ın kanunlarıyla yönetiyoruz diyen âdi insanlar... biz iyi gidiyoruz ama bu ibadetlerin Allah katında durumu nedir?'

*

Yoksuluz hepimiz.. Kölelik bitmemiştir bizde, sadece şekil değiştirmiştir. Eskiden kölelik bedensel bir iş olarak görülürdü, ama şimdi ruhlara yansıdı. Yoksul insanların maalesef ki çoğunluğu ruhları köleleşmiş insanlardır. Kölenin en büyük düşmanı kölelerdir diye bir söz vardır ya; maalesef ki yoksulun en büyük düşmanı da yoksullardır.

*

İngiliz yazar George Orwell'dan nefis mi nefis bir kitap okudum. Adı: 'Paris ve Londra'da Beş Parasız'

George Orwell, Paris ve Londra'da sefillik içerisinde geçirdiği gençlik yıllarını yazmış, bence kurgusal bir romandan daha güzel. Samimi bir üslup, kucaklayıcı bir dil...

Bence bu kitabın yanı, Knut Hamsun'un 'Açlık' romanının yanı. Gene bence, 'Açlık'tan daha güzel...

*

Eşref adında bir kardeşim var. Çok okuyan, çok gezen, kültürleri hap diye yutan bir kardeşim... 'İyi ki tanımışım' dediklerimden biri. Ahmet Kaya'yı yâd edercesine, birbirimize 'gözüm veya iki gözüm' deriz.

Aylar önce William Golding'in 'Sineklerin Tanrısı'na yazdığım, anılarımla ve bazı bilgilerle renklendirdiğim yazıya nefis bir yorum yapmıştı Eşref, izniniz olursa alıntılamak isterim, şöyle:

"Senin o anlatım dilin, o ifade yeteneğin hayranlık uyandırıcı, seni sevenler için gurur verici, okumayı sevenler için inanılmaz bir haz. Okudukça okuyası geliyor insanın. Nedendir bilmiyorum ama bu anlatım tarzın, inan bana, çoğunlukla George Orwell'i anımsatır dostum. Belki tarzlarınız tam olarak uyuşmuyor ama Orwell'i de okudukça okuyasım geliyor.. Mustafa'm, lütfen güzel bak kendine, ki ömrünün de her anı güzel olsun dostum."

Kendimin asla böyle bir iddiası yoktur; ama Orwell'i okurken Eşrefin benzetmesi aklıma geldi, onurlandım valla. Şereftir iki gözüm...

*

Orwell'in 1984'ünü ve Hayvan Çiftliği'ni de okumuştum, ama 'Paris ve Londra'da Beş Parasız' gibi beni etkilememişti.

*

George Orwell'in ömrü 47 senede değil de 57 senede tamamlansaydı, Nobel Edebiyat Ödülü alanlar listesinde kesin onun adı da olurdu.

*

Türkçe'ye Berrak Göçer tarafından 2015 yılında çevrilmiş, Can Yayınları'ndan çıkıyor. Türü, roman. Sayfa sayısı, 244.

*

Kitabın arka kapak yazısı:

"Beş parasız kalmaktan o kadar çok bahsetmiştiniz ki; eh, işte beş parasız kaldınız ve hâlâ ayaktasınız."

Paris ve Londra'da Beş Parasız, 20. yüzyılın en büyük romancılarından George Orwell'in, Avrupa'nın iki büyük şehrinde, Paris ve Londra'da yaşadığı sefaleti olanca gerçekliğiyle anlattığı, son derece önemli bir eser.

Bir gün Paris'in orta yerinde meteliksiz kalan genç yazar, yoksulluk ve açlıkla mücadele etmeye başlar. Rehineciler, iş bulma kurumları, umut tacirleri, karın tokluğuna günde on yedi saat çalışılan karanlık otel mutfakları arasında sürüp giden Paris macerası, yazarın güç de olsa kendini Londra'ya atmasıyla sona erer ama Londra'da onu çok daha ağır şartlar beklemektedir.

Orwell, modern insanın ısrarla görmezden geldiği bir dünyanın kapısını aralıyor. İşsizlik, evsizlik, açlıkla damgalanan bu dünyanın insanları izbe pansiyonlarda, berduş barınaklarında yaşıyor, hayata bir ucundan tutunmaya çalışıyorlar.

Paris ve Londra'da Beş Parasız, köleliğin hiçbir zaman, modern zamanlarda bile ortadan kalkmadığını, sadece görünüm değiştirdiğini anlatıyor."

*

Bana sorarsanız, kesin okuyun!

-Mustafa Yıldırım - 14.09.2017

 
Toplam blog
: 480
: 715
Kayıt tarihi
: 03.11.12
 
 

Konyalıyım. Edebiyat okudum. Amatör yazar ve şairim. ..