Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '18

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yüce Türk Milleti Kitap Okumadığı Halde Nasıl Her Şeyi Biliyor (1)

Yüce Türk Milleti Kitap Okumadığı Halde Nasıl Her Şeyi Biliyor (1)
 

Bilgi, kendisinden yeni bilgiler üretildiğinde daha değerli olmaktadır.


ABD yönetimi, “Türkiye’de eğitim dili İngilizce olduğu zaman, kitap şirketlerimize ne kadarlık bir pazar olur?” konusunda bir araştırma yaptırır. (1)

Türkçe konuşulan bir ülkede, eğitimin İngilizce yapılmasının kendileri açısından getirisini bugünden gören Amerika, yakın gelecek için bugünden hazırlık yapmaktadır.

Bu konuda yaşanacakları erkenden görmüş olmalılar ki, gelişmiş bir Avrupa ülkesinde en tanınmış 300 eğitimci ve yazar halklarını ve devletlerini uyarmak adına bir bildiri yayınlarlar.

Uyarı çok önemli olduğu için önce bildiriyi aktarıyoruz:

11 Temmuz 1992 tarihli Le Monde gazetesinde “Çağrı-Fransız Dilinin Geleceği” başlıklı bir bildiri vardı. ülkenin en tanınmış eğitimci ve yazarlarından 300’ü tarafından imzalanmış metin şu değerlendirme ile başlıyordu:

“Fransa değişiyor. Bazı açılardan gelişiyor. Diğer bazı açılardansa. geriliriyor. Örneğin dili açısından… Birkaç seneden beri bazı kesimlerde-büyük yatırımlar, reklamcılık, bilimsel araştırma, audio-visuel(=sabit resim, film ve ses bantları kullanarak yapılan aktif-‘öğretim metodu)-ve ‘devlet mekanizmasının’ içine kadar bazı karar vericiler, kendi dilini reddetme ve yerine İngilizce ya da daha çok Amerikanca konuşturma girişiminin başına geçmişlerdir.

Herkes bu sonucu şimdiden değerlendirebilir. Fransız ülkesi içinde sayısı giderek artan girişimler, personellerini İngilizce konuşmaya zorluyorlar. Kamu kaynaklarıyla düzenlenen seminerler sadece İngilizce kullanıyor. Bilim kurumlarının araştırmacıları İngilizce yayınlanmadıkça mesleklerinin etkisizleştiklerini görüyorlar.

Orta eğitimde durum giderek daha zor, hatta bazı kolejlerde İngilizceden başka dil öğrenmek imkânsız hale gelmiştir, sanki sinemalarda ve Fransız televizyonlarında Amerikan filmlerinin ya da televizyon filmlerinin oranı (toplam olarak yüzde 60) yeterince çok değilmiş gibi, büyük kısmı, hatta tamamı Fransız, sermayesiyle çevrilen filmlerin İngiliz diliyle seslendirilmesini bir avuç prodüktör mecbur tutuyor. Plaklardan ve radyolardan ise bahsetmeye gerek yok. Ne de reklamlar ve de dükkan tabelalarından. Halen Paris’te Kanada’nın başkenti Montreal’den daha çok İngilizce sözcük görülüyor.

(…) Bu İngilizce oburları izah ihtiyacında kalınca bazı etkenlik sebepleriyle ticari sebepleri ileri sürüyorlar. (…) acele önlem almazsak, eskiden sadece Fransa’da konuşulan Kanada’daki Quebec bölgesinin otuz yıl önceki durumuna döneriz.”

1994’de Fransa’da pekiştirilen 1635 yılına ait bir yasayla Fransa dili “Fransa’nın kişiliğini ve ata mirasını kanıtlayan unsur’ olarak nitelendi. Böylece reklam levhalarından film isimlerine kadar kamuya yönelik, bütün metinlerde ve medya dilinde Fransızca kullanılması gerektiği ve başka dillerden -tabii özellikle İngilizceden- alıntıların cezalandırılacağı ilan edildi.

Fransızca bile İngilizce ya da Amerikancaya teslim olurken Türkçenin etkilenmemesi beklenemezdi.

Amerika’da uzun süre yaşamış uluslararası ünlü bilim adamı Oktay Sinanoglu, “Bye Bye Türkçe” isimli kitabında, 1962 den beri yabancı dille eğitimin tuzak olduğunu savunmuştur.

Türkçe karşılığı çok daha anlamlı iken yerlerine İngilizce deyimler kullanılmasını eleştirir. 1998 de Kenan Evren Vakfı nın düzenlediği bir Atatürk Balosu’nda topladığı gelirlerle Muğla’da İngilizce dilli bir kolej kurulmasına tepkisini belirtir:

Türk çocuklara İngilizce öğretilecek, dükkanların üstüne İngilizce adlar yazan sokaklarda göğsünde Amerikan bayrağı gömleklerle dolaşacak, açık seçik düşünemeyecek, milliyetini, zaten artık bilemeyeceği kültürünü şerefli tarihini inkâr edecek bir nesil yetişecek...” (2)

Peki, bizler, aydını, akademisyeni ve siyasetçisi ile bu durumun farkında mıyız?

Niçin okumuyoruz?” sorusu yöneltilen üniversite ve yüksek okul mezunlarından alınan yanıtlar şöyle: %33’ü televizyon ve interneti izlemekten, % 15’i geçim şartlarının ağır oluşu, % 10’u kitapların pahalı olmasından, %19’u okullar ve üniversiteler kitap okuma alışkanlığı kazandırmadığından, %23’ü ise diğer sebeplerden…

Bağımsız Eğitimciler Sendikası Başkanı Gürkan Avcı, gençliğin kitap okumamasına karşılık her konuda bilgi üretmesinin şaşırtıcılığına temasla ekliyor:

-Bir yılda (2006 yılı için) -ders kitapları hariç-Amerika da 72 bin,

-Almanya’da. 65 bin,

-Brezilya’da 13 bin,

-Türkiye de ise 6.031 kitap yayınlandı.

Ayrıca kitap okuma imkânı sağlayan halk kitaplıklarının:

-Almanya’da 11.332,

-İspanya’da 5.209,

-Fransa’da 4.800 olduğunu,

-Türkiye’de 267’i kapalı, 1,433 kitaplık bulunduğunu, ama bunlardan sadece 400’ünün kütüphane standardına uygun olduğunu ekliyor…

İskender Aruoba da:

-İngiltere ve Fransa’da toplumun yüzde 21’i,

-Japonyada 14’ü,

-ABD’de 12'si düzenli kitap okurken, bunun

-Türkiye de on binde bir olduğunu hatırlatıyor.

Japonya’da bir kişi, yılda 25 kitap okurken Türkiye’de 6 kişi bir kitap okumaktadır.

Bu durumda, hiç okumadığı halde Yüce Türk Milleti nasıl oluyorsa her konuda bir “uzman!” seviyesinde konuşabiliyor?

Diğerleri hiçbir bilmediği için olabilir mi?

 

www.canmehmet.com

Devam edecek

 

Resim: Tarafımızdan hazırlanmıştır.

Kaynaklar

(1)Oktay Sinanoğlu,(Aktaran: Orhan Koloğlu, “Osmanlıcadan Türkçeye okuryazarlığımız.”

(2)Osmanlıcadan Türkçeye Okuryazarlığımız, Orhan Koloğlu. İstanbul, 2015, Tarihçi Kitabevi

(3) Metin Küçük, Vakit, (Aktaran: Orhan Koloğlu)

 

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..