Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Haziran '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yükselen olgu; Bağnazlık

Yükselen olgu; Bağnazlık
 

Bağnaz insan


Kimdir bağnaz? Olaylara dar bir çerçeveden bakarak, birine taraftarlık edip kendi fikir ve dinini çok üstün tutup başka fikir ve dinden olanlara karşı düşman olan mıdır? İlkel zihniyetin bir belirtisi midir? Öne sürülen düşüncelerde eleştiri kabul etmeme veya kendi düşüncelerini katı bir yöntemle doğru olarak kabul etme tavrı, Bağnazlık olarak tanımlanabilir mi? Bağnazlık, hiçbir yeniliği kabul etmez mi? Hoşgörünün karşıtı bir tavır mıdır? Bağnazlığı besleyen hoşgörüsüzlük mü? Bağnazlık sadece dinlerde mi vardır? Farklı fikir ve ideolojilerde de bağnazlık yok mudur? Bağnazlığın her türü bireyin insanca yaşamasını, toplumların gelişmesini engeller mi? Bağnazlığın temel nedeni nedir? Bilgisizlik midir? Çağdaş toplumlarda bağnazlık olmaz mı? Özgürsüzlük hali de, bağnazlığın temel nedeni sayılabilir mi? Toplumlardaki hızlı yapı değişiklikleri bağnazlığı artırır mı? Bağnazlık neden yükseliyor?

Bağnazlığın kelime anlamı; bağnaz olma durumu, bağnazca davranış, fanatiklik, taassup, fanatizm, Bir düşünceye, bir inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başkasını düşünememe durumu, taassup, kendi görüşü dışında doğru, gerçek kabul etmeme durumu, körük örüne inanma, kesin inanççılık, orta dereceli düşünce bozukluğu olsa da midenin işi sindirmek, beynin işi düşünmektir. Ancak, o mide tek bir besini sindirebiliyor, diğerlerini ret ediyorsa, o beyin; tek bir düşünceyi, inancı algılayabiliyor, ötekileri püskürtüyorsa her ikisi de hastasıdır. İşte beynin bu hastalığına, sertleşip katılaşmasına bağnazlık denir.

Bağnazlık hastalığının belirtileri; özsüz, içeriksiz, aşınmış yargılarla, inançlarla biçimlenen, mekanikleşen zekâ bönleşmiş, zorba bir otizme teslim olmuştur. Tıka basa doludur, ne ışık saçar ne ışık geçirir, toptancı ve tekelci yargılar, ilkel boyutuna kutsal söz, mitos katına çıkmıştır. Tabu gibidir, eleştirilemez. Varsa yoksa mutlak doğru odur. Çok boyutlu gerçeğin bütünü üzerinde tasarruf iddiasındadır. Tek yargıya, tek inanca tapınmak serbest, ondan kuşkulanmak, düşünmek yasaktır. Kim ki bu yasağa uymaz, hemen haydut Prokrustes’in demir yatağına yatırılır, boyu kısa ise uzatılır, uzunsa kesilip kısaltılır. Amaç tek görüşlü, tek inançlı, tek yargılı, tek boyutlu bir örnek, neme lazımcı, uygitsinci kul-insan üretmektir. Önüne çıkan engelleri kan dökerek, “Vurun Kahpeye” diyerek zorbalaşarak acımasızca yok eder ve amacına doğru ilerler. Engizisyondur, isterse dünya güneşin çevresinde dönsün, Galileo’yu mahkûm eder. Ateştir, Bruno’yu diri diri yakar. Bıçaktır, Nesimi’nin derisini yüzer. Yağlı ilmiktir, “Her çiçeğe bal eyleyen” Pir Sultan Abdal’ın gül boynuna Hızır Paşa’nın kirli elleriyle dolanır. Bağ testeresidir, Kubilay’ın başını koparır. Fırsatçıdır, sinsidir, Makyavelisttir, oportünisttir. Tarihin en ışıklı dönemlerinde bile gizlendiği yerden çıkmasını başarır. College de France’taki derslerin birinde Michelet’nin “Büyük yüzyıl Baylar, 18.yüzyıldan söz ediyorum” dediği yüzyılda bile, dinsel bir tören alayını selamlayan ve Voltaire’nin Felsefe sözlüğünü öven bir şovalyenin önce dilini koparmış, sonra başını kesmiş, cesedini yakmıştır. 20.yüzyılda Hitlerdir; 20 milyon insanı yok ederek 23 Ağustos 1572 gecesi Sanit-Barthelemy kıyımına taş çıkarmıştır. Çünkü bağnazlığın her döneminde tapınma bekleyen putları, tapınan kulları olagelmiştir. Onlarla tartışılmaz! O yüzden de, Guizot ve Miçhelet’yi Üniversiteden kovan, yıldızlar düşmez diyen Prinelli’yi kırbaçlatan, dünyalar çoktur diyen Campanella’yı 27 kez sorguya çeken, kan dolaşımının gizlerini çözen Herve’ye işkence eden; Pascal’ı din, Montaigne’i ahlak, Moliere’i din ahlak adına aforoz eden de yine odur.

Bağnazlık, her zaman kişi zamirinin birinci tekili ile konuşur ve tutum takınır. Kapalılığın, gizliliğin gevşek ve sahte şişkinliğini salgılar, ama hiçbir şey üretmez. Sürgit aynı küvette, aynı suyla yıkanan bir yaratık gibi kirlidir. Farklı kanaat, inanç ve görüşlere tolerans göstermemek esas olup, temel noktada, fikri düzeyden hoşgörüden mahrum oluştur.

Bağnazlığın temel nedeni bilgisizliktir. Bilginin insana zararı olmadığı gibi, insanı rahatlatır ve kendi kendisiyle barışık yapar. Hoşgörü, bilgili insanda kendiliğinden gelişir. “Bilge” ve “Kültürlü” insan başkalarını zorla iknaya çalışmaz. Bağnazlar, başkalarının bilgisizliğine ve saflığına dayanarak kendilerine güç sağlama çabası içinde bulunurlar. Çıkar kaygısıyla ve haklılıklarına olan güvensizlikleri nedeniyle hoşgörü kavramından nefret ederler. Bağnazlığın ortadan kaldırmanın yolu; nitelikli bir eğitimle insanlar arasında bilgi ve kültürü yaymakla mümkün olabilir.

Herhangi bir inanç ve kanaate sıkı sıkıya bağlı olan bir kişi pekâlâ hoşgörü sahibi olabilir. Din ve ideolojilerin, dolayısı ile toplumun çürüme kurdu bağnazlıktır. Yüksek değerler bağnazlığın aleti olarak kullanılmış, tarih boyunca nice filozof ve bilim adamı bu yüzden işkencelere, cezalara maruz kalmışlardır. Bağnazlığın arka planındaki görüşler insanın hoş göremediği davranış, fizik veya toplum planındaki görünüşlerdir. Bağnazlar, çok defa eksiklerini örtmek ve hatta bazı çıkarlar sağlamak için bir toplum içinde idealize edilmiş dokunulmaz değerler oluştururlar. Sonra bunların gölgesine sığınıp onlar aracılığı ile açıkça karşısına çıkamadığı inanç ve kanaatlere saldıran ilkel bir anlayış belirtisi gösterirler.

Karanlık tehlike, bağnaz kişi veya yönetimler, kendi görüşünü, din adına ya da bir ideoloji adına egemen olduğu topluma dayatabilirler. Demokrasi, özgürlük, adalet, ahlak ve insan hakları gibi kavramlar; çağdaş dünyanın önemsediği değerlerdir. Dünya barışı için, insanlar arasında hoşgörüye daha çok ihtiyaç duyulmaktadır. Bağnazlığı yok edecek bilgi ve ondan doğacak hoşgörü, ulusal ve uluslararası düzeyde ortaya çıkan, iç ve dış barışı ciddi biçimde tehdit eden pek çok sorunun çözüm kapısını açan çıkış anahtarıdır.

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..