Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

ZİNCİR

ZİNCİR
 

Tülün ardından üzüntü ile bakıyorum. Sürekli kendi etrafında dönüyor, sürekli haykırıyor... Kısacık ve boynundan bağlanmış zincirinden fazla uzağa gidemiyor.


İşte yine o feryat...

Her gun mutemadiyen o sesi duyuyorum.

Bir şey hızla kopup yer değiştiriyor ve ince bir sızı oluşturuyor içimde.
Nasıl bir manzara ile karşılaşacağımı bildiğim halde elimde olmadan yerimden kalkıp pencereye doğru ilerliyorum.

Göreceğim şeyin bana acı vereceğini biliyorum.Tülü hafifçe aralıyorum ve görüş mesafemden iki kat aşağıda olan karşı apartmanın çatı katına bakıyorum.

Onun o acı feryatlarını, kurtulmak için verdiği mücadeleyi görmemezliğe, duymamazlığa gelerek ve sessiz kalarak ona o acıları yaşatan insanın girdiği günah kadar ben de günaha giriyorum biliyorum.

 

Geceleri yatağımda,uyumaya çalıştığım zamanlarda bile, sesini işittiğimde nasıl bir halde olduğunu tahayyül edebiliyorum... 
Düşünmemek, sesini duymamak için başımı yastığa gömüyorum.
Göz yaşlarım akıyor durmaksızın...
Bir trajediye şahit olmak, bir cinayete şahit olmak kadar ızdırap veriyor bana...

Tülün ardından üzüntü ile bakıyorum.
Sürekli kendi etrafında dönüyor, sürekli haykırıyor... 
Kısacık ve boynundan bağlanmış zincirinden fazla uzağa gidemiyor.
Yerler pislik içerisinde.

 

Ara sıra, yüzünü göremediğim bir adam görüyorum.Bazen de bir kadın...
Hortumu takıp, yerleri yıkıyor, önüne bir tas yemek bırakıp çekip gidiyor.
Ardından defalarca haykırıyor başını yukarıya kaldırarak.
Haykırıyor, haykırıyor, haykırıyor...
Evde olmadığım zamanlarda dahi gün boyu onun orada haykırdığını biliyorum, görüyorum.

Sekizinci katta balkon demirine bağlı bir hayat yaşamaktansa, sokaklarda aç, sefil, soğuktan titreyerek yaşamayı tercih edecek bir köpeğin acısına şahit olmak ve özgürlüğe kavuşması için hiç bir şey yapamamak, hapis ve köle hayatı yaşayan zincirle bağlanmış o köpek kadar aciz olmak, bir insan olarak içimde derin bir acıya sebep oluyor.

Sahi, siz hiç sekizinci katta, üzerinizde tente bulunan bir çatıda yaşadınız mı? Bulutlar yok, kuşlar yok... güneş yok, çimenler yok... senden, senin gibi olan bir canlı yok... Hiç bir şey yapamıyorsun.
Seni oraya zincirle bağlayan insanın sana bahşettiği özgürlük kadar özgürlüğün...
"Yat"diyor, yatıyorsun,
"Kalk"diyor, kalkıyorsun...
Yemek veriyor,yiyorsun, su veriyor, içiyorsun...
Orada sadece sen varsın, tek başına, bir başına.. Karanlığa dek, gün ışıyana dek, yapayalnız....

Evet, bir hapishanede yaşamayı tercih edebilirsiniz. Makuldür.

Hapishane sen ve senin gibi suç işlemiş kişilerin cezalarını çekmeleri için kapatıldığı bir cezaevidir... Sohbet edersin,çay içersin, kitap okursun, mektup yazarsın, bulmaca çözersin, oyun oynarsın... bir şekilde zaman geçirirsin...

Ve size soruyorum, siz!
Bir düşünün bakalım!!
Yapacak başka bir yer olmadığı için oraya buraya yaptığınız dışkınızın,idrarınızın üzerine basıp, ayaklarınıza ve üzerinize toplanan sinekleri, zincirle bağlı olduğunuz için, kendi etrafınızda sürekli dönüp, zıplayarak, havlayarak kovalamak zorunda kaldınız mı hiç!? Aman, Allah korusun!..

Her gün ve her gün... 
Ve her gün... 
Her gün... 
Her gün...
Her tanrının günü!
Sonunun gelmesini istediğiniz, beklediğiniz her gün...
Bir balkon demirine bağlı bir hayat yaşamaktan, sesinizin, umudunuzun tükendiği oldu mu?!

Onun, ne suç işlemiş de buraya, bu adamın eline düşmüş olabileceğini düşünüp, böyle acı içerisinde feryat ettiğine adım gibi eminim.

 

Bir ben görüyorum/duyuyorum sanki onu ve onun sesini, bir de yukarıdaki!...
Bazen şahit olmak, çok fenadır. İyi değildir yani. Zan altına sokar.Vicdani sorumluluğa sürükler.Ruhunu yaralar.
Bir gün, zincirinden kurtulup, intihar etmesinden korkuyorum.
İşte o gün bir cinayetin musebbibi olacağım...
Güzel Allah'ım korusun, kollasın!

 

 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..