Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '14

 
Kategori
Deneme
 

Zerreyi geçti,tonlarca günah edindik...

Zerreyi geçti,tonlarca günah edindik...
 

Az ile yetinmesini ne zaman öğrenir insan, ne zaman doyuma ulaşır tam anlamıyla.
Ne zaman kendinden başka insanlarında var olduğunu umursar hayatta.

Ne zaman çıkarlarına bir ara verir ve yardıma muhtaç insanlara menfaatsiz bir şekilde yönelir.
Gerçekliğini yitirdi artık yaşam, sahte dostluklar, sahte sevmeler, hatta mutluluklarımız bile sahteleşmeye başladı artık. İnsanların adeta kendilerini kaybederek yaşamı bu kadar ciddiye almalarınada  şaşıyorum ben, öteki tarafı hiç umursamayan halleride oldukça düşündürüyor beni. Ben bu dünyaya odaklı yaşamaktan çok , diğer dünyanın günün birinde kapısını çalacak olmamızla ilgileniyorum. Hiç birşeyi hırs edinmekten yana değilimdir kendime, olabildiğince sade, basit ve huzurlu bir yaşam sürmeye çalışıyorum böylelikle.  Dualarımda bile istemekten yana değilim, çünkü bilirim ki bu dünyada istersem, diğer tarafta hiç bir nasibim kalmaz! Bu yüzdendir ki yüce Rabbime yöneldiğim vakit kısa tutarım dualarımı. Hakkımda herşeyin hayırlısını istiyorum senden! Nitekim bu benim için kafi, işin garip yanına gelince, hiç bir şeyim olmamasına rağmen, şayet Rabbimiz bu dünyada istememizde bir mahsur görmemiş olsaydı dahi, yine içimden gelerek, şuyum olsun, buyum olsun derdine düşmezdim herhalde. Ben yaşamı en aza indirgeyerek yaşamasını bilmek ve öğrenmekten yanayımdır nitekim. Zira milyonlarca kötü şartlarda yaşayan insan var iken yeryüzünde nasıl sadece kendi lüksüme ve zevkime odaklanarak yaşayabilirim ki hayatı ben.Oysaki düşünecek olsa insan,  bir cadırda barınak olabilir insana, bir kulubede  önemli olan nasıl bir niyetle yaşadığıdır insanın. Nasıl bir kalbi taşıyorsun bağrında, başkasının kederini paylaşıyormusun mesela, başkasının uğradığı haksızlığa tavrını net olarak koyabiliyormusun ortaya. Günümüz zamanı yalancı ve şahitlerini barındırıyor maalesef hayatta, bakacak olursak, özellikle yalandan dilleri ve kendine ait olmayan fikirleriyle doludur çevrelerimiz. Üstelik bu insanlar işlerinin başkaları tarafından kolaylıkla görülmesine o kadar çok alışmışlardır ki, yalandan bir dilide  felsefe edinmekten kaçınmazlar etraflarına. Karakter olmalı bir insanda,önemsediğim şey bu, kişilik olmalı, haysiyet olmalı, yalanların ve yalancıların arasında kalsada duruşunu hiç bir zaman bozmamalı. Zerreyi geçti işte, tonlarca günahlar edindik hatta çok daha fazlasını edinmekteyiz, ve günün birinde ödeyeceğimiz bedellerin yüküyle yaşıyoruz şimdi. Çoğu kimse bu durumları düşünmeden yaşıyor olmalı ki, bu gibi kimseler hayatı, doğmak, yaşamak ve ölmek olarak alıgılıyor ne yazık ki. Oysaki, ortada işlenmiş tonlarca günah vardır, ve günü gelince çekilmesi gereken binlerce çile. Hiç bir şey kolay değil, yaşamakta bunların en başında gelir. İyi bir sınav vermeye ihtiyacımız var bizim.  İyiye de ,kötüye de yönelmek bizim elimizde, başkalarının nasıl yaşadığıyla o kadar çok alakadar ediliyoruz ki , yozlaşmada bu gibi durumlar sonucunda  çıkıyor ortaya. İnsanlar kişiliklerinin ayaklar altına alınmasını umursamıyor artık, söz konusu kazanmak olduğunda, kimse bu değerlerine  tutunmuyor, ruhlarını bozmalarına ve bozulmalarına zemin hazırlıyorlar böylelikle. Bu dünyada hep daha fazla kazanma hırsı, diğer tarafı daha kolay bir şekilde kaybetmelerine sebep oluyor halbuki .  Ve umursamıyorlar, oysaki düşünmeli insan,nasıl hesap verilir, nasıl utanç duymadan bir insan Rabbinin karşısında sual verebilir. Kelimelerimizi yitireceğimiz, utançtan ölmeyi dileyeceğimiz günler elbet gelecek, ve cehenneme, tabiri caizse iştah açan bir menü olarak sunulacağız belkide. Kimi suçlamayı ve neyi suçlamayı düşünüyoruz o dakikalarda, sahi kime sığınılacak, kime el açılıcak, pişmanlık nede acıdır, ve insanı en aciz bir duruma düşüren pozisyondur aslında. O gün geldiğinde, o kadar çok keşkeler edineceğiz ki kendimize, üstelik bu gibi durumların farkında olmalarına rağmen az hatayla ilerlemeye çalışan insanlar bile koca bir kaosun ortasında çırılçıplak bir vaziyette acınası bir halde bulacak kendini belkide. Yeterli değil,  günahlardan arınmak bile yeterli değil, Rabbin bağışlayıcılığı ve büyüklüğü ortada lakin, bizler bu bağışlanmayı gerçekten hak eden kullardan olabilecekmiyiz. Bir düşünsenize, Rabbin katındaki meleklerin insanoğlunun iyiliği için şuanda bile tesbih çekip dua etmelerini, ne büyük ve yüce bir fedakarlıktır onların ki. Acaba değiyormu bizler gibi kendini ve nefsini kaybetmiş insanlara demeden de geçemiyorum ben.

Günün birinde, kıyamet saati geldiğinde çoğumuzun hayatında koca koca pişmanlıklar devreye girecek ya işte en çokta ona takılıyorum ben. Günün birinde tam anlamıyla bağışlanabilmemiz dilediğiyle, Rabbin sevgisini kalbimizden bir an olsun bile çıkartmamak dileğiyle. Üstelik ölüm bu kadar yakınımızda kol gezmekte iken.
İnsan yalnızca akılcı bir bakış açısıyla huzura erebilir nitekim...
Gerçekleri bile bilede olsa daha dikkatli yaşayalım hayatı...

Ve ben,  inandığım şeyi bir kez daha söylüyorum şimdi, ben hakkımı bu sahte ve yalan dünyadan yana istemiyorum , sonsuzluktan ve güzellikten yana istiyorum hakkımı...

"Kim zerre miktarı kadar bir iyilik yaparsa karşılığını görür; kim de zerre miktarı kadar bir kötülük yaparsa karşılığını görür...

Yazan-Edibe Toğaç- 
Denemeler- Gerçeklere Bakış-

 
Toplam blog
: 153
: 534
Kayıt tarihi
: 14.02.12
 
 

28.05.1988 Adana doğumluyum ve Adana'da yaşamaktayım! Yazar&Şair '' Başka türlü seviyorum ben seni'..