Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ağustos '18

 
Kategori
TV Programları
 

"4N1K" Neden Olmadı?

"4N1K" Neden Olmadı?
 

Dün akşam 4N1K 'nın yedinci bölümü ekrana geldi.

Dizi Total ve AB'de birinci sırada yer aldı ancak reytingleri yine 3-4 bandında seyretti.

Yani...

4N1K  için de; Eylül ayı demek, asıl işler ekrana geldiğinde final yapmak anlamına geliyor demek.

Bu bilgiyi sanırım şimdiden verebilirim.

Yazık...

Uzun zamandır şöyle tatlı bir gençlik dizisi ekrana gelmiyor.

4N1K İlk Aşk bu alandaki boşluğu rahatça doldurabilecekken, önündeki şansı bile isteye elinden kaçırdı.

Nerede Kavak Yelleri, nerede Güneşi Beklerken, nerede 4N1K?

Peki Büşra Yılmaz 'ın kitabından uyarlanan ve aslında ciddi takipçisi olan bir proje, nasıl oluyor da televizyonda çakılıyor?

Cevabı aslında çok basit...

Dizinin "dil sorunu" var.

Evet, doğru duydunuz,  4N1K 'da kullanılan dil HATALI.

Eminin senaryoyu ellerine aldıklarında; yapımcı, yönetmen, oyuncular ve kanal yönetimi diyaloglara bayılmışlardır.

Hatta senariste "nereden buluyorsun bu cümleleri" bile demişlerdir.

Evet, diyaloglar güzel yani eğlenceli.

Lakin sorun tam da burada başlıyor, diyaloglar sadece kağıt üzerindeyken güzel.

Gerçek hayatta karşılığı yok.

Hadi gelin size biraz daha açık bir dille dizinin sorununu anlatayım...

Şöyle bir kendi hayatınıza bakın...

Ne kadar hazır cevapsınız?

Ya da şöyle bir çevrenize bakın...

Çevrenizdeki kaç kişi hazır cevap?

Hani şöyle kriz anında bile, lafı gediğine koyan kaç kişi var etrafınızda?

Beş..?

Üç..?

Bir..?

Bakın,,, hayat matematiğinde biri size amiyane tabiriyle "lafı oturttuğunda" haklı olduğunuzda bile cevap veremediğiniz, sonra "niye cevap veremedim" diye şişip şişip, sabaha kadar uyumadığınız çok olmuştur herhalde.

Yani hayatın olağan rutininde mütemadiyen "laf gömüp oturtan, harika teşbihlerden oluşan cümlelerle" kurulan bir iletişim şekli yok.

Olamaz da...

Kriz anlarında, beklemediğimiz durumlarda ya da derdimizi anlatırken, çoğumuz ışık görmüş tavşana dönüyoruz.

Ve çoğu zaman da gelişine vurarak derdimizi anlatmaya çalışıyoruz.

Yani; kısa cümleler ve belli sayıdaki kelimeler arasında dar alanda paslaşıp duruyoruz.

İşte 4N1K 'nın genel sorunu da bu...

Her diyalog, ben aslında senaryodaki bir diyalogdan ibaretim diye bas bas bağırıyor.

Duvar yazılarından, internette "ergen" başlıklı aramalarda çıkan diyaloglardan alınma bir dile sahip dizi.

Dolayısıyla gerçek değiller.

Dolayısıyla karakterlerin ağzına oturmuyorlar.

Yani başa gelen bir durum halinde, hemen ağızdan çıkacak cümleler değiller.

Bu nedenle de eklektik duruyorlar.

Zaten hikaye gerçek hayatta olmayacak bir çok masalsı unsurla bezenmişken, üzerine dili de bu kafada kurduğunuz da, dizinin seyirci açısından tutulacak yeri kalmıyor.

Örnek mi?
Bana bak seni tavana asarım ağzına smaç basarım ha,

Bunlar öyle bir telaş yaptı ki, Gökhan'ı göreceksin, göz pınarına karpuz koy soğur, yani o derece,

Bak hayatta iki hatam oldu... Bir, Neslihan ile çıkmak. Hatun dubleksti (çok uzun manasında).  Bir beden büyük olsun, seneye de severim dedim. Hataydı... İki,  seni yalnız bırakmak. Bak bir daha bensiz kavgaya gidenin ağzına ayağımı sokarım ha...

Oğlum söz gümüşse geyik beşi bir yerde.

Bu yukarıda yazdıklarım yedinci bölümde, aynı sahnede ve iki dakikanın içinde üç karakter tarafından kuruldu.

Nasıl ama?

Kağıt üstünde eğlenceli değil mi?

Ama sadece kağıt üstünde.

Bu kadar çok benzetmeyi, kelime oyununu peş peşe dizersen olmaz,  inandırıcılıktan yersin.

Diyalog diyalog kokar, hikayeden izleyiciyi koparırsın ki, nitekim de öyle oluyor.

İzlerken hikayenin içine giremiyorsunuz ve her lafa farkında olmadan takılıp kalıyorsunuz.

Bu arada; senaryoda sadece bir karaktere böyle konuşma yeteneğini yüklersiniz, o zaman tamam...

Ama tüm karakterler böyle konuşunca, maalesef kaş yaparken göz çıkarmış oluyorsunuz.

İlk yedi bölümden aklıma gelen bir iki örnek daha...
Gamzene ekmek banayım...
Sen nasıl bir sınavsın ismimi yazıp çıkasım var...
Burun deliklerinle fincandaki kahveyi dalgalandırdın...
Güvendiğim dağlara kış lastiği olmadan gidemedik...
Ağzında askı unutmuşlar gibi sırıtıyorsun...


Ve daha niceleri...
Öğrenciler, veliler, öğretmenler, 4N1K'da tüm karakterler bu kıvamda konuşuyor.

4N1K 'nın bir diğer sorunu da; her bölümde ufak ufak bazı olayların olması lakin ana bir merak konusuna sahip olamaması.

Varmış gibi görünüyor ama yok çünkü izleyiciyi peşine takmıyor.

Dolayısıyla da yanda yürüyen ufak tefek hikayeler, bağlayıcılığı sağlayamıyor ki, sağlaması da zaten beklenemez.

Ve aşk...

O da yok...

Birleşecekler mi denilecek, aradaki engele takılacak bir aşk da yok.

Yani evet var ama o da yok gibi...

Fazla flu...

Dolayısıyla da çalışmıyor.

Sonuç olarak da; neresinden tutsak elimizde kalacak bir proje kalıyor geriye.

Garip...

Bu yaz işlerinin neredeyse tamamı, Erkenci Kuş dışındaki tüm işler, bekleneni veremedi.

Asıl enteresanı, televizyonculuk anlamında en boş yaz sezonunu geçiriyoruz olmamız.

Neredeyse her güne bir dizi düşüyor ve tam da "ne koysan tutar" havası var.

Ama bu rekabetsiz ortamda bile, doğru düzgün bir iş çıkıp, başını alıp gidemedi.

Fenomene dönüşemedi.

Yani demem o ki; dizi sektörünün halini, varın siz düşünün.

 

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..