Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '10

 
Kategori
Güncel
 

(4) Referandumda 'hayır' demenin gerekçeleri; kendi eğiliminde siyasallaştırma girişimi

Anayasa değişikliği ile ilgili eleştirilerin altında yatan genel temalardan biri, hükümetin amacının yargıyı ele geçirmek olduğudur. Buna verilen cevap, yapılan değişiklikler önemli ve köklü olmadığı için, hükümetin yargıyı ele geçirmek gibi bir sonuç yaratmayacağıdır. Yani çok önemli bir değişiklik getirmemektedir, sadece kurulların seçimi ve kadrosu değişmektedir. Zaten, bu yapılan değişikliklerin, eksik olduğu, yeterli olmadığı da belirtilerek, bunun daha iyisi yolunda bir adım olduğu söyleniyor. Bazıları ise bunu daha aleni bir şekilde, "statükonun", "vesayetin" kırılması yolunda sembolik anlamı açısından anlamlı görüyor.

AYM'nin, yetkisi dışında, siyasal kararlar verdiği iddia edilen bir şey. Üyelerin keyfiyetlerinin dışında bunun kökenine baktığımızda, anayasa metninde iki madde arasında bir bağdaşmazlık olduğunu görüyoruz:

4. madde ile 148. madde arasında. 148. Madde'de, sıradan yasa değişikliklerini AYM'nin esastan inceleyebileceğini, ama anayasa ile ilgili değişiklikleri sadece usülen inceleyeceği söyleniyor. Çünkü, anayasayı yapan kişileri, bir kanunla sınırlamamak gerekiyor. Bu sınırlama olursa, sonsuz bir döngü olur, kimse anayasayı değiştiremez, ve o dogmatik bir metin haline gelir. Bu nedenle, yasa yapan siyasal iradeyi, serbest bırakmıştır anayasa metni.

Ama aynı anayasa, 4. maddesinde de anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesinin teklif edilemeyeceğini söylüyor.

AYM, önüne gelen bir anayasa değişikliği konusunda, bu iki madde arasında çelişkiye düşüyor. Bir yanda, 'usülden bak' komutu var, diğer yandan, bununla bağdaşmayacak şekilde, 'değiştirilemesi teklif edilemez maddeleri koru' komutu var.

Pisliği halının altına süpürerek temizleme yöntemine sahip olan bazıları diyor ki, bu 4. maddedeki 'koru' komutu, sadece ilk üç maddenin lafzına yönelik bir değişiklik yapılırsa geçerli olur. Onun dışında her madde değiştirilebilir. Bu bakış açıkça yanlıştır. Çünkü, bu ilk üç maddeye aykırı anlamlara gelecek tonla anayasa maddesi eklenebilir. Bu hem, AYM'yi içinde çıkılmaz durumlara sürükler ve hem de özünde bu değiştirilmesi teklif edilemez maddeler dolaylı olarak değiştirilmiş olur.

Buradaki çözüm, bu iki maddenin birbiriyle bağdaşık hale getirilmesidir.

Doğru olan değişiklik, anayasanın değiştirilmesi teklif edilemez maddelerinin olması gerektiği anlayışının ortadan kaldırılmasıdır. Çünkü, bu sonsuz bir döngü yaratır ve anayasa metnini dinsel bir metin haline sokar. Ya da bu madde lehine 148. maddenin düzenlenmesi gerekir. Bu da bir çözümdür. Ama dogmatiktir.

Şimdi diyelim ki, 50 yıl daha geçti. Çok farklı devlet tipleri çıktı. Ve bütün dünya canı gönülden bu sistemleri benimsiyor. Artık siz de bu gelişime uyarak bu devlet sistemine geçeceksiniz doğal olarak. Salt bu anayasaya bağlı kalırsanız, bunu asla yapamazsınız. Mecburen, anayasanın bu emrine uymayıp onu ihlal edeceksiniz. Bu ihlalin hiçbir hukuki dayanağı olmayacak ve hukuka da aykırı olacak. Ama tabi bu hiç bir sorun yaratmayacak, çünkü buradaki kural ihlalini herkes hoşgörüyor olacak.

Şimdi gelelim blogun esas tezine. Hükümetin yapmış olduğu yargıya ilişkin kurul üyelerinin seçilme yöntemi ve sayısını artırma değişikliği, anayasa metninde yer alan bu sorunu kesinlikle çözmez.

Bu sorunu çözmediği için de, yargı kurullarının üyelerini 17 değil, isterseniz 1000 kişi yapın, sorun ortadan kalkmaz. Bu sefer 11 kişi, iki bağdaşık olmayan maddenin çapraz ateşinde kalmaz, 1000 kişi kalır.

Ve siz bu 1000 kişiyi, tamamen onurlu ve dürüst insanlardan seçiyorsanız, bu kurul ortaya karar çıkartamaz. Ancak dürüstlüğünü devletin ya da şahsının siyasal eğilimlerine feda edecek olan kurullardan karar çıkar. Bir bakıma, AYM'nin siyasal kararlar veriyor olması, kaçınılmaz olarak ortaya çıkan bir sonuçtur.

Hükümetin yaptığı şey, bu nedenle, özünde, AYM'nin sorununu ortadan kaldırmak yerine, yani bir iyileşme yaratmak yerine, varolan kurullara ilişkin yapıları genişleterek, yeni gelecek kişileri kendi siyasal eğiliminden oluşturarak, bu kurullardan kendi lehine kararlar çıkmasını sağlamaktır.

Başta söylediğim, bu yargıya ilişkin değişikliği destekleyenlerin, bunun çok da önemli bir güç getirmediğini, varolan yapıyı koruduğunu, zaten eksik vs. olduğunu söyleyerek, yapılan şeyin önemini ya farkında olarak ya da angajmanlarından dolayı farkında olmayarak gizlerken, tam da, hükümetin niyetini açık etmektedirler.

Yapılan iş gerçekten önemsizdir, çünkü sorunu ortadan kaldırmaz, ancak bu bir manevra harekatıdır. Eski kurul üyeleri yerine, kurul sayısını artırmak suretiyle, yeni kurul üyelerini getirerek, sorunun, artık kendi lehlerine sonuçlar vermesini sağlamaktır.

Referandumda "Hayır" demenin bir yeni gerekçesi, hükümetin yargıya ilişkin kurul üye sayısını artırmadaki amacı, gerçek sorunu çözmek yerine, sistemi, kendi lehine sonuç verecek şekilde düzenlemesinin bir girişimidir. Başka bir eğilimde bozuk çalışan bir sistem, kadro değişimi ile başka bir eğilimde bozuk çalışan bir sistem yaratacaktır.

'Ha o, ha bu, madem sorun değişmiyor, bu meşru bir hükümet, önünü açalım, buna evet diyelim denemez, ' çünkü hükümet, yaptıklarıyla her alanı kendi eğilimiyle doldurmaya, olguları feci şekilde çarpıtmaya, anti demokratik bir dili çok rahatlıkla kullanmaya ve kendisi gibi düşünmeyeni bastırmaya ve nesnellik gerektiren konularda da açık bir şekilde siyasal davranmaya çok teşne bir siyaset sosyolojisine sahip. Bu yapıdaki yeni siyasallık, eski yapıdaki siyasallıktan çok daha tehlikeli ve keskin sonuçlara yol açar, yukarda belirttiğim teorik nedenin yanında, bu pratik nedenle de, ' hayır.'

6. gerekçe: Parti kapatmaya ilişkin maddenin çuvallaması

5. gerekçe: AYM'nin yeni seçilme yöntemindeki içi boşluk

4. gerekçe: Kendi eğiliminde siyasallaştırma eğilimi

3. gerekçe: Dayatmacılık

2. gerekçe: 12 Eylülcüler'in yargılanması kuru şaka mı?

1. gerekçe: TUBİTAK, TDK ve TRT'deki uygulamalar

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..