Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Kasım '15

 
Kategori
Öykü
 

'Bu günden sonra - yarından önce' arası

'Bu günden sonra - yarından önce' arası
 

(Tamamen kurgusal...)
 
Bir sonbahar yazısı...
 
Sığ bir uykuyu geride bırakarak uyandım bu sabah... 6.30 civarı.
Yaklaşık 12 saat önce bir mesaj ile haftanın ilk gününün nasıl&ne zaman başlayacağını öğrenmiştim.
Karamsardım ve de karanlık... o hislerle, biraz daha yatakta kaldım... çıkmak istemedim hiç. Hiçbir zaman!
Doğruldum... giyindim vs.
-Dün mesajı aldığımda üstümü değiştiriyordum. Mesajla birlikte öylece kaldım. Sanırım 1 saat kadar giyinmeden oturdum öylece... düşündüm neler olabileceğini. Yeni bir adım atıyor olmak pek iyi hissettirmemişti beni, bu çok belliydi. Karmaşıktı her şey; üşüdüğümü, hatta donduğumu çok geç fark ettim.
Neyse...-
Salona gittim... 'günaydın'sız bir giriş... annem kahvesini yudumluyor. Günaydın, dedi; ben, sessiz.
Gittim, kahvemi yaptım biraz daha koyu... iyi de geldi.
Aklım karışık... N'olacaktı yarın, ne yapacaktım orada vs. diye düşündüm.
Dışarı çıkmak istedim&hazırlandım... kaşlarım çatık, alın mimiklerim kırışık ötesi... biliyorum.
Annem, 'bak göreceksin iyi olacak... bu başlangıçla, her şey güzelleşecek&aydınlanacak fazlasıyla!' dedi, yüzünde gülümseme... Ben, 'hı hı!' diyerek geçiştirdim, asık yüzle... 'hadi ben gittim...'dedim&çıktım dışarı.
Başladım yürümeye...
 
*
Yürüyordum.
Hemen hemen her gün geçtiğim yerlerden geçtim, aynı yolları adımladım. Her yeri selamladım içimden.
Konuştum kendimle.
Gökyüzü yoğunlukla griydi... Dükkanlara baktım, geneli kapalı...
Her noktaya biraz daha derin baktım... Hafızama aldım, bi' daha bu sıklıkta geçemeyecektim oralardan.
'Zaten burası hiç benlik bir şehir değil, bir de bu yabancı başlangıç hiç iyi olmadı...' dedim kendi kendime. Gözlerim doldu... rüzgâr değince gözlerime daha da güçlendi yaşlar, ama ağlamadım. Gereksizdi... yani, aksa ne olacaktı. Boş yere dökmüş olacaktım yaşlarımı... Ağlamak doğaldı da şimdi yeri de değildi, hiçbir şey de değişmeyecekti.
Yürüdüm... devam ettim... birkaç kapalı dükkanla konuştum. Açık yerlere göz attım. Kedilere&solmaya yüz tutmuş çiçeklere tebessüm ettim...
Aklımda bir şarkı geziniyordu, Bob Dylan ~ One More Cup of Coffee... özellikle birkaç cümlesi,
' ... your heart is like an ocean, mysterious&dark ... '
 
Rüzgâr güçlüydü, ince atkımı sardım boynuma... Tamamen hissetmemek olmazdı, severim rüzgârı.
Yerdeki yapraklara baktım. Birkaç tane topladım, büyüklü küçüklü... hepsi kuru. Bi' daha geçtiğimde hiçbiri olmayacak belki, dedim&sarıldım hepsine. Sonra birden hepsini çöpe attım.
Hiçbir yere gittiğim yoktu. Sadece yaşam rutinim değişecekti... ama istemediğim, düşünmediğim&düşlemediğim şekilde... üzgünlük sarmıştı tüm ruhumu. Ben gitmek istiyordum. Burada nefes almak istemiyordum. Burada güvende hissetmiyordum, iyi de hissetmiyordum. Ruhumu teslim edebileceğim hiçbir sığınak yoktu. Şehrin bilindik yanı, tanıdık yüzü iyi gelmemişti hiçbir zaman... His böyleyken buradaki bir 'yeni' ne kadar iyi hissettirebilirdi ki...
Hazin bir hüzünle yürümeye devam ettim...
Sonra...
Sonra 'O' geldi aklıma, parktaki salıncaklara bakarken.
-Hüzünlendim ama tebessüm ettim. Yani, biliyordum dudaklardan dökülecek kelimeleri... gerçek süslerle başlayıp 'ama'lar ile devam edip 'nokta' ile bitecek cümleleri, hissediyordum.
Hüzünlü bir rahatlık mı vardı içimde? Hayır, rahatım diyemezdim. Kabullenmiş de değildim henüz. Hazır mıydım, onu da bilmiyordum. Ne olacaksa olsun, noktasındaydım. Sonuçta, hayata dair bir başlangıcın saatler öncesindeydim&hüznümün ağırlığı bu noktadaydı. Yarından sonra, hangisi beni daha ağır&kötü kılacaktı bilemiyordum.-
Çocuklar gibi sallanmak istedim, durmadan... göğe değdirmek istedim ayaklarımı sallanırken... yükselmek yükselmek... kendi rüzgârımı yaratmak.
Ağlamak istedim bağır çağır, olduğum yere çöküp... şarkı kulaklarımdaydı nakaratıyla, BobDylan&vokali... Yankılanıyordu sonsuz.
Tuttum gözyaşlarımı. Yolumun üstünde 5-6 kedi... selamlaştık, gülümsedim onlara, sevip okşadım hepsini... zaten tanışıyoruz epeydir. Muhabbet güzeldi... attım ânlık da olsa ağırlığı üstümden.
 
Yürümek... iyidir, dedim. Akşam da çıkmalı, diye plan yaptım. Bir daha enerjim olmaz belki, dedim.
Her şeyi, hayatımı, güzel rutinlerimi kaybedecek olma ihtimali ağır gelmişti düşünsel olarak.
-Bi' de onu kaybedecek olmak, sanırım... bilemedim ama bileceğim, çok kalmadı.-
Zaten bu durumun ihtimali oluşalı daha çok okur&yazar olmuştum. Daha çok müzik dinler, daha az uyur, daha çok düşünür... zamanı dolduracak her şeyi arttırır olmuştum.
Yarın zincir kopacaktı, en azından bazı halkalar eksilecekti... bu çok açıktı.
-O, eksilmeseydi... n'olurdu sanki!-
 
Biraz daha yürüdüm...
Bir şeyler aldım, yüklendim&geldim eve.
Annem gitmişti...
Şarkı kulağımdaydı hala, dinlemiyor olsam da.
Kedilerim geldi, kısa bir sevgi gösterisi... naif boğuşmalar... pek yüz veremedim açıkçası. Gelmedi içimden.
 
Odama geçtim&bilgisayarı açtım hemen.
Şarkıyı açtım, dinledim... dinledim. Haberlere göz attım internetten, tablo inceledim. Paylaşım yaptım sosyal medyada, oraya buraya laf attım. Başka şarkılar dinledim.
Öylesine salınmalar evin içinde... düşünceler, kelimeler aklımda&ruhumda... tutamadım içimde.
 
Şarkıyı açtım... tutamadığım kelimeleri yazdım... yazdım... yazdım şarkı boyunca. Defalarca başa sardı Bob, söyledi hiç bıkmadan... ben de dinlemekten bıkmadım.
Bazı düşünceleri atladım, bazılarını ise unuttum... ama yazdım.
Yazdım, durmadım.
 
Şimdi de noktaladım!
 
*
Yarını bekliyorum... sen hep iyi ol&güzel yaşat 'hayat'!
 
Başak GÜZEL
 
Toplam blog
: 51
: 488
Kayıt tarihi
: 12.07.11
 
 

Yazan & Okuyan & Sorgulayan   Burç : Başak Yükselen burç : Koç İlk nefes: 22 Eylül 1983, Perşembe..