Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

"Buz Kovası Hareketi", "Bee Challange" ve C. Süreya…

"Buz Kovası Hareketi", "Bee Challange" ve C. Süreya…
 

Görsel kaynak: www.cnnturk.com


  Bu sosyal medya gerçekten çok ilginç... Eylemleri, o eylemlerin tarz ve biçimleri ile sonrasında alacağı şekillerin (bürüneceği kılıkların) önceden hiç belli olmadığı, gündelik popüler yaratıcılığın uçsuz bucaksız sanal mekânı… Fakat şu da bir gerçek ki, sosyal medya üzerinde eğlence unsuru da barındıran bu türden ('viral') çalışmalar, bireyler üzerinde (gerek marka gerekse sosyal sorumluluk çalışmaları açısından) klasik duyuru çabalarına göre çok daha etkili olmaktalar.

ALS hastaları için düzenlenen ve tüm dünyada büyük ilgi gören buz kovası meydan okumaları an itibariyle çok farklı yeni bir bir boyuta geldi. Bir grup genç kızın başlattığı "Bee Challange" (kaba bir çeviriyle "arı iddiası/mücadelesi") hareketi, twitter başta olmak üzere internet âleminin yeni popüler olayı oldu. Bu kez de hedefte Alzheimer, prostat kanseri ve Ebola hastalıkları olduğu söylenmekte... Sutyenlerini çıkarıp göz hizasında kafalarına takarak bir arı yüzünü andıran görüntü oluşturan yarı çıplak kızlara her dakika yenisi eklenmekte... Kadınların "üstsüz selfie" çektikleri yeni bir akım da denilebilecek olan i nternetteki bu seksi harekete bazı erkekler de destek vermekte...

Bilindiği gibi buz kovası iddiasının mucidi, bu yıl 16 Ağustos’ta yaşamını yitiren ABD’li Corey  Griffin’di. Griffin’in öncülüğünde, yakın arkadaşı Peter Frates’in Motor Nöron Hastalığına (ya da ALS adıyla bilinen hastalığa) yakalanmasından sonra bu hastalığa dikkat çekmek amacıyla başlatılan “ice bucket challenge” (kaba bir çeviriyle "buz kovası iddiası") ABD’den sonra dünyada ve ülkemizde bir fenomen haline gelmişti. Özellikle medyanın yoğun ilgisiyle an be an ünlülerin (veya ünlü olmayanların) başlarından aşağı buzlu su kovalarını boca ettikleri videoları ekranlarımızı doldurmaya başlamıştı. Bu medyatik/ popüler kültür eyleminin formatına göre; öncelikle kimin meydan okumasını kabul ettiğinizi açıkladıktan sonra ALS hastalığı hakkında bilgi vermeniz ve ALS derneğine 100 dolar bağış yaparak/yapmayarak yeni birilerine meydan okumanız gerekiyor. Buzlu su dolu kovayla gününüzü bir anlamda şenlendirdikten sonra videonuzu sosyal medya üzerinden paylaşıyorsunuz…

Yukarıda gelişim ve özetini verdiğim popüler kültürün bu sanal ve (yüzeyselleşme eğilimi içeren) güncel seyrine karşın, bizim topraklarımızın usta bir şairinin, Cemal Süreya'nın yine bir acıdan -hem de büyük bir acıdan hareketle- kaleme aldığı şiiri geldi aklıma… Çünkü bu yeni yetme kız çocukları -teknolojinin de olağanüstü desteğiyle- son derece yaratıcı, ilginç bir şey yaptıklarını (hatta keşfettiklerini) sanarlarken bu işin, " Yaranın iyi tarafı olur mu?" diye sorup "Benim için olmuştur, şiirdir yaranın iyi tarafı" diyen  usta bir şairimizce... Günümüzden 40-45 yıl önce, sadece kağıt-kalemle, çok daha estetik, duyarlı, dramatik ve ironik bir şekilde yapıldığını hiç mi hiç bilmiyorlar!

 Afyon garındaki küçük kız, C. Süreya ve sutyen,

 Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani,

Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;

Varto depremini düşün, yardım olarak Batı´dan

Gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.

 

Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,

Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,

Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın;

Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi? ..

 

Eşiklere oturmuş bir dolu insan

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

 

Bu anlamlı dizelere yansıyan haliyle şair, hem sevgide hem de sevgilide “doğallık” aramakta… Yani insanın kalbi ve ruhu, dolayısıyla özü, kumaşı sağlam olmalı… Bu sayede de aşklar yapmacık olmamalı… (Başa dönersek, eylemler de öylesi)

Öte yandan C. Süreya’nın bunları bize hazır bilgi olarak verdiği söylenemez. Gerçekte bizleri düşündürmek ve duygusal gerçeği bize buldurmak istemekte… Sanki önümüze bir demet çiçek getirerek onu tanımamızı, bakıp büyütmemizi beklemekte… Tıpkı yukarıdaki post-modern eylem girişimlerinde olduğu gibi… Ama şu bir gerçek ki, çiçekler bir kova buzdan çok daha sıcak ve anlamlı!

Şair, dizelerinde yaşamındaki bir başka ayrıntıyı dile getirmekte: Yıllar önce Varto depremi çok yıkıcı olmuş ve dış ülkelerden de yardımlar gelmişti. Bizim insanımız “kır çiçeği” gibidir. Kendiliğinden oluşmuş, bu toprağın yetiştirdiği doğal renkleri ve güzellikleri taşır. Doğal sütü bilir, hem de ineğin memesinden emecek kadar ama süt tozunu pek bilmez… Kırsalda memeyi bilir de, sütyeni pek o kadar bilmez… Aslında bu farklılık özelinde kent insanı gözüyle komik sayılabilecek görüntüler de oluşmuş olur...

Anadolu’nun binlerce yıllık uygarlık geçmişi var. Özü basit birkaç “uydurma yeniliği” bilmiyor diye bu insanları “cahil ve geri” saymak mümkün değildir. Gerçekte onların öyle güçlü ve zengin bir duygu-düşünce dünyası ve öyle keskin zekâları vardır ki… Asıl zenginlik ve güzellik de kanımca budur: Kirlenmemiş ve işlenmeye hazır doğal bir güzellik! (Ama bu 'doğal güzelliğin' günümüzde özellikle 'siyaseten' son derece kötü ve acımasızca işlendiği de acı bir gerçekliktir!)

Ve “Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?”

Ona göre, Tanrı’nın bile insana en yakın olduğu dönem, çocukluk yıllarımızdır… Verilmek istenen anlam odur ki; yaşadıkça kirlenir ve Tanrı’dan uzaklaşırız.

“Eşiklere oturmuş bir dolu insan

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.”

ABD'de ve Avrupa'da genç kadınlar sutyenlerini göz hizasına getirerek protestolar yaparken Anadolu’da insanlar, özellikle kırsaldaki kadınlar hala kapı eşiklerinde otururlar. Hem evlerinin başında, hem de sokaktadırlar. O güzel; şairin ayrılmak, uzaklaşmak zorunda kaldığı ve şimdi aradan yıllar geçtikten sonra pişmanlık duyarak özlediği güzel, yani özlenen sevgili de “oralarda bir yerlerde” kalmıştır... Bizlere sanki "ruhunla süpür sevgilinin eşiğini, ancak o zaman gerçek aşık olursun." der gibidir! 

Dileğim odur ki;

Güncel, popüler olandan hareketle, acılar, paylaşımlar, bir eylem, gelişimi ve benzerleri derken… Binlerce yıllık uygarlık geçmişi olan Anadolu’muzu, onun çağdaş uzantısı Cumhuriyetimizi, oradaki kazanımları, değerleri, paylaşımları da bilelim ve unutmayalım! 

İ. Ersin KABAOĞLU,

19 Eylül 2014, Ankara

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..