Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '18

 
Kategori
TV Programları
 

"Kızım" Bir İntihar Vakası!

"Kızım" Bir İntihar Vakası!
 

Kızım dizisi ile ilgili iki sorum olacak;

1)  TV8 bu diziyi neden Çarşamba gününe koyar?

2) Küçücük çocuğa neden koskoca kadın muamelesi yapılarak senaryo yazılır?

İlk soruyla başlayalım...

Yahu "Sen Anlat Karadeniz"in ve bir süre sonra başlayacak olan "Diriliş Ertuğrul"un karşısına dizi koymak, kimin fikriydi gerekten merak ediyorum.

Hele hele,,, Sen Anlat Karadeniz 'in yeni sezon ilk bölümü ile aynı güne denk getirmek, büyük başarı...

Ayakta alkışlıyorum.

Hem de dizi anlamında henüz rüşdünü ispat edememiş, bu nedenle de dizi seyircisinin elinin alışık olmadığı bir kanal da yayınlanıyorken...

Enteresan...

Hani hiç uğraşmayalım, baştan çuvallayalım demek gibi bir şey...

Ya da küçük denizde uzun uzun çırpınacağımıza, okyanusta hemen ruhumuzu teslim edelim kafası...

Bir çeşit intihar vakası...

İnsan daha rahat ve daha çok insana kendini gösterebileceği günü seçer değil mi?

Bu sayede yavaş yavaş dizi takipçilerini kendine çeker.

Ama yok...

Bu arkadaşlar kendine güvende zirvedeler ya, herhalde Sen Anlat Karadeniz'i, Diriliş Ertuğrul 'u kısa veya uzun vadede geçeriz diye düşündüler.

Yani akıllarını peynir ekmekle yediler.

Hemen bu noktada Kızım dizi reyting bilgilerini de vereyim;

Kızım dizisi dün akşam yayınlanan ilk bölümüyle Total'de 3.89 reyting ile dördüncü, AB'de 4.76 reyting ile ikinci sırada yer aldı.

Ha tabi bu noktada, kötü ötesi reytinglerine rağmen 22 bölüm devam eden Maral, En Güzel Hikayem yolculuğu düşünülürse, TV8 Kızım'ın da arkasında duracaktır.

Yani Kızım için TV8 büyük bir şans olacaktır.

Ama...

Bile bile lades yapıldı, net bilgi.

Daha doğru bir günde, daha rahat bir şekilde kendini gösterebilirdi.

Gelelim 2. soruma...

Beren Gökyıldız 'ın canlandırdığı Öykü karakterine öyle bir senaryo yazılmış ki, çocuk çocukluktan çıkmış, sevimsiz bir hale gelmiş.

Hacıosman Yenikapı metro hattında dolaşmasından, taksilere yalnız başına binmesinden ya da iki yaka arasında gezinmesinden falan bahsetmiyorum.

Zira oraları geçiyorum, hatta görmemezliğe geliyorum.

Ama Öykü'ye yazılan tüm diyaloglar ve tavırlar, anlayamadığım bir nedenle sanki koca bir kadın hayal edilerek yazılmış gibi...

Hani büyümüş de küçülmüş diye bir tabir vardır ya, bazı çocuklar arada şahane çıkarımlar yapar ama sonuçta çocuk olduğu hissedilir.

Burada öyle bir durum yok.

Oraya 30 yaşında hiç tanımadığı babasını bulan kadını da koysanız aynı lafları eder, aynı tavırları sergiler.

Evet, etrafındaki büyükler çocuk gibi olunca, bazı çocuklar böyle erken büyümek zorunda kalıyorlar ama yaşadıkları karşısında çıkarımları olgun bir insan kıvamında olmuyor.

Dertlerini de yine çocuk gibi anlatıyorlar.

Hele hele bu hikayede okula başlayana kadar teyzesi yüzünden devamlı adres değiştirmek zorunda kalan, etraftakilerle konuşma uyarısı alan, bir nevi a-sosyal bir hayata zorlanan bir çocuktan bahsediyoruz.

Garip...

Elinizde şahane bir çocuk var, neden onu bu şekilde mundar ediyorsunuz gerçekten anlamakta zorlanıyorum.

Bu arada neden Anne dizisi gibi, Kızım'a da başlanmış onu da anlamadım.

Aynı çocuk oyuncu, aynı hallerde...

Bir ara Cansu Dere bir yerlerden çıkacak diye bekledim.

O derece yani...

Teyze kimse ile iletişime geçmiyor, okula çok kez çağrılmasına rağmen gelmiyor, Öykü herkesten kendi hayat hikayesi ile ilgili ayrıntıları saklıyor ve hatta hayal dünyasını kompozisyona döküyor ama okul çıkışında nasılsa arkadaşının annesi, "teyzen nasıl, gene geç mi geliyor eve" diye soruyor.

Çocuk metroyla Avrupa yakasını bir baştan diğer başa neredeyse geçerek okula gidiyor, arkadaşının annesi "bir şeye ihtiyacın olursa, çık gel bize" diyor.

İyi sıhhatte olsunlar..

Bu arada ben Tugay Mercan ve Buğra Gülsoy 'un performansını beğendim.

Yani Buğra Gülsoy'u; evi o haldeyken,  yaşam şekli darma dumanken, cebinde doğru düzgün para yokken o kadar havalı giydirmeselermiş iyi olurmuş ama neyse...

Lakin hayatı dolandırıcılıkla geçmiş bir adamın ilk kez hapse giriyor olması ve çocuğu var diye hemen hakimin ikna olması enteresan olmuş.

Yani çocuk nüfusa kayıtlı değil, zira Demir bile daha yeni öğrendi kızı olduğunu.

DNA testi falan isteyen de olmadı...

Ne yani,,,

Şimdi ben bir yeri soysam ve yakalansam, bir arkadaşımın çocuğunu benim çocuğum diye yutturup sıyrılabilir miyim?

Hı hı, tabi tabi...

Bayılıyorum bizim senaristlerin şu Türkiye'nin adalet sistemine ve mahkemelerine bakış açılarına...

Ve hayal güçlerine...

Gelelim Leyla Lydia Tuğutlu 'ya...

Açıkçası benim çok başrol olarak sevdiğim bir oyuncu değildir.

Fazla donuk geliyor.

Dolayısıyla da duygusu bana geçmiyor.

Şimdilik Kızım 1. bölüm içinde çok az göründüğü için, net konuşmamak ve bekleyip görmek gerek.

Lakin önce restaurantta Öykü ve Demir ile yollarının kesişmesi, onca insan arasından Öykü'nün fal bakmak için onu seçmesi, nedense 50 TL gibi bir parayı karşılığında çocuğa vermesi, kartını da üstüne eklemesi, bana hadi canım dedirtti.

Sonra...

Öykü'nün tekrar bağlantıya geçmesi için, köpeğin ayağının yaralanması ve kucağında köpek ile çocuğun toplu taşıma araçlarını kullanarak, Avrupa Yakası'ndan Anadolu Yakasına geçmesi güldürdü.

Candan klinikten çocuğu evine getirdi.

Sonra da çocuk evinde uyudu.

Rahatlığa gel...

Hadi Candan çocuğun ailesine ulaşamıyor diyelim...

Polisi neden aramıyor?

İnsan bir düşünür, ya başıma bir iş açılırsa diye.

O yaşta çocuğun tanımadığı birinin evinde ne işi var.

Hadi onu düşünmüyorsun, "çocuğumu alıkoydular" diye kapıya gelseler ne diyeceksin?

Bakınız Nihan Doğan vakası...

Sonra Demir ve Uğur'un Candan'ı dolandıracak olmalarına ne demeli...

Senaryo yazarken olayları mantıklı sebeplerle birbirine bağlamak için hiç uğraşmayın olur mu?

Ardından da Candan'ın resmini, babasının evinde Öykü'nün görmesi, "benim bunu engellemem gerek" demesi var ki, feci ötesiydi...

Yahu bunlar o kadar kolay çözülecek bağlantılar ki, neden yapmıyorsunuz gerçekten anlamıyorum.

Hoş,,,

Mantık da neymiş, ben mantık aramıyorum ki, akşam ayaklarımı uzatıp boş boş televizyona bakıp duruyorum diyen ve dizi beğeni eşiğini diğer Türk dizileri olarak belirleyen büyük bir kitle var ama insan yinede kendine saygısından yazmaz böyle sahneler, çekmez böyle senaryolar.

Yapmayın etmeyin, yazık...

Kendinize yazık.

Sonuç olarak; Kızım dizisi TV8'de ekrana geldiği için en az 13 bölümü görür.

Bence hızlıca günü ve daha da önemlisi senaryo ekibi değişmeli, net bilgi.

Ellerinde kaç hafta hazır bilmiyorum ama belki o zaman yeni çekilecekleri bölümler toparlanabilir.

Bu arada Nefes Nefese ve Çocuklar Duymasın dizilerinin reytingleri yerlerde sürünüyor.

Daha önce de yazmıştım, sezon başlayınca giderler diye...

Yakın zamanda final haberlerini duyarız.

*********************

Blog'uma da beklerim... :)

http://www.bibaksana.com.tr/

 

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..