Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '18

 
Kategori
TV Programları
 

"Nefes Nefese" Kafası Karışık Bir İş Olmuş...

"Nefes Nefese" Kafası Karışık Bir İş Olmuş...
 

Nefes Nefese de; aksiyon dizisinin içine komedi dizisi kaçmış gibi...


Hem de ne kafa karışıklığı...
Öyle böyle değil.
Adeta aksiyon dizisinin içine komedi dizisi kaçmış gibi...

Hemen başa dönelim ve Nefes Nefese'nin yola nasıl çıktığına bakalım. 

Nefes Nefese ; Suriye ayağı olan, teröristli, MİT'li, kaçakçılık hikayesinin anlatıldığı, yüksek tempolu ve sert bir iş  olarak yola çıktı.

Peki sonra ne oldu?
Devreye bundan yirmi yıl öncesinin dizi matematiği ile düşünen bazı karar mercileri girdi.
Sonra "yok böyle olmaz, biz işimizi garantiye alalım, içinde her şeyden biraz olsun" mantığıyla, bir tutam Yeni Gelin, bir tutam Asmalı Konak hikayesini içene koyalım dediler. 

Ve kantarın topuzunu kaçırdılar.  
Zira gelinen son noktada, "konak eşrafı asıl hikayeyi yiyerek beslenir" hale geldi.

Yani...
Şu sektörden bir türlü gitmek bilmeyen örümcek beyinli karar  mercileri halt ettiler.  

Aslında bu tip işlerin çok basit bir mantığı var.
İşi yapan, çeken, yayınlayan tarafta olanlar nasıl bunu göremiyor gerçekten anlamakta zorlanıyorum.

Tam saymadım ama konakta diyaloglu, ana karaktere yakın cast sayısı yaklaşık on iki civarlarında.

İki de çocuk var ve onlar da diyaloglu.
Diyaloglu olmalarının dışında, onlara özel sahneler yazılmış  diyeyim, siz gerisini düşünün.  

Şimdi sen daha ilk üç bölümde; ana erkek ve ana kadın karakterin için harcayacağının zamanı, bu castlara harcarsan, PAT-LAR-SIN!   

Zira seyirci daima  ana kadın ve ana erkek karakteri takip eder.
Takip etmesi için de, izleyicinin onlarla özdeşleşmesi gerekir.

Net bilgi!
İzleyici 7-8 bölüm beklemez...
Kanal yönetimleri hiç beklemez.
İlk üç bölüm yaptın yaptın, olmadı güm...
Bay bay...

Tabi ki yan rollerin de topa gireceği zamanlar gelecektir ancak sen daha dantelin merkezini örüyorsun.   

Önce örneği çıkaracaksın.
Seyirciye bak ben bu "ana fikri", bu ana kadın ve bu ana erkek karakterin duygusuyla sana anlatacağım diyeceksin.

Yan karakterler en az ilk üç bölüm sadece bu iki ana karakterin içinde olduğu sahnelerde destek görevinde olacak.
Yani yan karakterleri, ana karakterin olmadığı bir sahnede görmeyeceksin.
Hani mutfakta kadınlar konuşur, enişte kömürlüğe gider gibi...
Bu sahneler OLMAZ.

Sonra o dantel büyür, ana karakterlerin tutulur, işte o zaman yan hikayelere açılırsın.

Daha üç bölüm oldu; evin çalışanının oğlunun evin küçük kızına duyduğu aşkı, eniştenin aldattığını, kuzenin kilolarının evde dalga konusu olduğunu, görümcenin gelini kıskandığını öğrenmelere doyamadık.  

Sonra mutfak sahneleri bitmek bilmedi.

Tekrarlıyorum; böyle yapılırsa "konak eşrafı asıl hikayeyi de, ana oyuncuları da yiyerek beslenir" hale gelir.

Diziyi yapanların ve yayınlayanların kesinlikle matematik problemi var.

Size ikinci bölümden bir olay örgüsü ile örnek vererek anlatmaya çalışayım.  
Melisa Şenolsun'un canlandırdığı Rüya karakteri, Şükrü Özyıldız'ın canlandırdığı Yusuf'un aile evinde tutsak.
Kaçmak için fırsat kolluyor.
Ezgi Şenler'in canlandırdığı evin küçük kızı Mercan, Rüya'ya yemek getiriyor.
Rüya fırsatını bulup Mercan'ın kafasına tepsi geçirip kaçıyor.
Yusuf Mercan'ı yakalamak için peşine düşüyor.

Soru şu; burada merak unsuru ne?
Yusuf, Rüya'yı yakalayabilecek mi?

Bu nedenle de kurgu yaparken KESMEDEN; Rüya'nın yakalanma korkusu içinde kaçmasını ve Yusuf'un Rüya'yı elinden kaçırma endişesi içinde kovalamasını verirsiniz.

Aksiyon bunu gerektirir.
Çünkü merak ve heyecan yani daha izlenilir olan "etli kısım" burası.  

Peki Nefes Nefese ne yapmış?
Bu kovalama sahnesinin içine tamamen ritmi ve heyecanı düşürecek şekilde kafasına tepsi yiyen Mercan'ı sıkıştırmış.

Yani Rüya kaçar, Yusuf kovalar, Mercan baygınken kendine gelir, bir iki konuşur, başından ince ufak bir kan akar, Rüya kaçar, Yusuf kovalar.

Böylece olayın ritmi sizlere ömür.
Ruhuna El Fatiha...

Halbuki iddianız aksiyonsa ki öyle, kovalamacayı verir, sonucuna vardırır, sonra Mercan'a ne olmuşa dönersiniz. 

Zira...
Hafif bir tepsi darbesiyle Mercan'a bir şey olmayacağını, hele hele ana kadın karakterin böyle bir şey yapmayacağını hepimiz biliyoruz.

Yani orada merak yok.
O zaman ritmi düşürmenin alemi ne?

Oysa; "Yusuf Rüya'yı kovalar, yakalar, konağa geri getirir ve kardeşinin yeni ayılan halini görür" şeklinde olsaydı kurgu dizilişi, ritm düşmeyecekti.  

Mesela...
Yusuf eve Rüya ile gelir, kardeşini görür, panikler, kardeşinin iyi olduğundan emin olmak için bir şeyler yapar, atıyorum kardeşini kucaklar doktora götürelim der gibi kurgulansaydı,

O zaman yukarıda yazdığım gibi; ana karakterin içinde olduğu, kardeşinin başına gelen durumun da, ana karakterin duygusunu, ana karakterin aile bağlarını ortaya çıkaran bir sahneye dönüşürdü.

Yani ana erkek karaktere yarardı.  
Böylece ağabeyinin kardeşine ne kadar düşkün olduğunu görür, izleyenler ile ana erkek karakter arasında başka bir bağ kurmuş olunurdu.

Demem o ki; senaryo yazmanın, dizi çekmenin matematiği aslında çok basit.
Tüm sahneleri ve yan karakterleri, ana karakterler için kur.
NOK-TA..!

Dizinin tutmasını istiyorsan, bunu hiç değilse üç bölüm yap.

Ki şimdiden söyleyeyim bir süre sonra evin küçük kızı Mercan, nişanlısı aracılığıyla teröristler için kaçırılacak.
Bunu ilk üç bölümü izleyip anlamamak mümkün değil.

İşte o zaman yukarıda yazdığım sıralama ve sahne, Yusuf'un kardeşinin kaçırılmasında bir robottan çıkmasını sağlayacaktı.
Köşeye sıkışmışlığını daha iyi hissedecektik.
Çünkü onu nasıl pamuklara sardığını görecek ve kaçırılmasının ardından kardeşinin; nerede, ne halde, neler yaşadığını düşündükçe delirmesi, daha gerçek ve daha ikna edici olacaktı.     

Sonuç?
Aksiyon dizisi bu kurgu ile çekilmez.

Bu arada tahmin yürüttüm ya, dizinin bir diğer genel sorunu da her yapılan hamlenin önceden gayet net hissediliyor olması. 

Sürpriz yok.
Merak yok.
Üçüncü bölümde tırın içine pick up sokma sahnesinde, o tırın içinden Yusuf ve Rüya'nın çıkmayacağı belliydi ki, öyle de oldu.

Ayrıca bir de MİT konusu var.
Diziye sözde milli istihbarattan birini koyuyorsunuz, böyle bir iddianız var, o zaman farklı bir şeyler yapmanız gerekir.

Bu haliyle Şebnem Hassanisoughi 'nin canlandırdığı Selma karakteri hiç inandırıcı değil.
Yani polis olsaydı ne değişirdi?
Hiç...

Sözde MİT mensubu ama üç bölümdür hava alanında Yusuf ile Rüya'nın video görüntülerine bakıyor. 

Rüya'nın spor bir kıyafetle tuvalete girip,  çarşafla çıktığını anlamaları için üç bölüm geçmesi gerekti. 

Polis bugüne kadar çok yapıldı biz MİT yapalım, daha havalı olur demişler gibi bir hamle var ortada, ama altı bomboş... 

Yazık...

Ez cümle; Nefes Nefese'nin sahneleri ve diyalogları bayağı ötesi.
Kopuk kopuk ve zorlama bir senaryoya sahip.

Kurgu sıkıntılı.  
Bekleyip duruyorsun şimdi bir şey olacak diye, ama bir türlü olmuyor.

Mantık hataları çok fazla.
Evin reisi teröristlerin elinde ama herkesin keyfi yerinde.
Yalandan iki ağla, sonra gül oyna takıl durumu söz konusu.
Öyle ki evin küçük kızı küs olduğu nişanlısı ile suratında kocaman heyecanlı bir gülümseme ile görüşecek kadar umursamaz.

Uğur Yücel 'in canlandırdığı Atmaca karakterine hiç çalışılmamış. Karakter üç bölümdür bir gıdım ilerlemedi. Oysa dizinin üç ana karakterinden biri. 

Yani Nefes Nefese'nin işi zor.
Hatta imkansız.

Aslında Star TV yönetimi de, dizinin işinin zor olduğunu biliyor.
Kışın girmesi gereken dizi, tam da bu nedenle rakipleri güçlüyken yayına sokulmadı.
Boşlukta kendine bir kitle edinebilirse devam edecek.
Ancak şu an aldığı reytinglerle de devam etmesi zor.
Karşısında doğru düzgün dizi yokken bile ancak 4-5 bandında kalıyor.

Sezonda Çarşamba günü karşısına gelecek dizileri şöyle bir düşünün.
Mesela "Sen Anlat Karadeniz",  mesela "Diriliş"...
İM-KAN-SIZ..! 

 

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..