Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '16

 
Kategori
Kitap
 

"Romancının Dünyası" Kerime Nadir

"Romancının Dünyası" Kerime Nadir
 

Benim kuşağımın roman okurları Kerime Nadir'i iyi bilir.


Benim kuşağın roman okurları Kerime Nadir’i iyi bilir.

O bizim gençliğe adım attığımız yıllarda yani kanımızın kaynadığı yıllarda kitapları popüler olan bir yazardı. Rahat okunan, özellikle genç okurların yüreğine dokunan romanlarıyla ülke çapında haklı bir üne sahipti.

Biz çizgi romanlardan Kemalettin Tuğcu yapıtlarına, onlardan Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun, Feridun Fazıl Tülbençi’nin yazmış olduğu tarihi kahramanlık romanlarına ve sonraları da aşk romanlarına geçmiştik.

On beş, on yedi yaşlarındaydık. Duyarlıydık.

Van İl Halk Kütüphanesi"nden, rahmetli kütüphane müdürü Hakkı Yakupoğlu'nun elinden alır okurduk kitapları. O bakar, inceler; yaşımıza uygun olmayan kitapları vermezdi.

Kerime Nadir benim coşkuyla okuduğum yazarlardandı. Elime aldığım kitaplarını bir türlü bırakamıyor, kısa sürede bitiriyordum.

İstanbul’un görmediğim, bilmediğim semtlerinin isimleri içimde farklı duygular uyandırıyordu. Okurken Suadiye, Beylerbeyi, Çamlıca, köşkler ve oralarda yaşanan hikayeler mıknatıs gibi çekip içine alıyordu.

Gözlerimin zarar göreceğini düşünerek roman okumamı yasaklayan babama yakalanmamak için yorganı başıma çeker köşeden bıraktığım küçük aralıktan gelen ışıkla okumamı sürdürürdüm.

Yıllar sonra kitap satışı yapan bir internet sitesinde onun “Romancının Dünyası” adlı kitabını görünce hemen aldım. Kırk yıldır Kerime Nadir okumamıştım. Sitedeki tanıtım yazısında içeriğin yazarın yazarlık fikirleri ve anıları olduğu belirtilmişti.

Daha önce aynı siteden yine o yıllarda keyifle okumuş olduğum biraz muzır konularda yazan bir Fransız yazarın yine o yıllarda baskısı yapılmış ikinci el kitaplarını bulup almış, keyifle okumuştum.

Kerime Nadir’in kitabını da hemen aldım.

Bu kitabını da çok kısa sürede okudum.

Kırk yıl sonra yazarın çocuk denecek yaşta yazmaya başladığını, genç yaşta üne kavuştuğunu, o dönemin önemli yazar ve şairleri ile tanıştığını; ilk basılan romanı Hıçkırık’ın Tan Gazetesinde tefrika edilmeden önce Nazım Hikmet tarafından kısaltıldığını öğrendim.

 

Kerime Nadir’in de gençliğinde keyifle okuduğu ve çok sayıda roman yazmış olan Burhan Cahit Morkaya adlı bir yazar olduğunu da öğrendim.

 

Okuma aşkını Jules Verne’in kitapları ile kazandığını ama asıl babasının kitaplığındaki hatıra kitapları ile çoğalttığını ifade ediyor.

 

Kerime Nadir sayfa başına 1 Lira olan ilk telif hakkını Yarımay Dergisinden almış.

 

Benim kitap okumamı yasaklayan ailemin okuma aşkımı büyüttüğü gibi, Kerime Nadir’in de hikâye, roman yazmasını yasaklayan ailesinin yazma aşkını büyüttüğünü de öğrendim ve yasakların bazen mucizelere neden olduğunu düşündüm.

 

Ünlü yazarımız bu kitabında yazdığı romanları o zamanın neredeyse bütün ünlü gazetelerinde, Tan’da, Son Havadis’te, Milliyet’te, Hürriyet’te, Son Posta’da, Tasvir’de, Hakikat'te, Akşam’da, Tercüman’da, Yeni Posta’da ve Kıbrıs’ta yayınlanan Halkın Sesi Gazetesinde, tefrika edildikten (bölümler halinde yayınlandıktan) sonra kitap haline getirilmiş. Dönemin pek çok dergisinde de çalışmaları yayınlanmış.

 

Kendi döneminin önemli film şirketleri romanları beyaz perdeye aktarmak için sıraya girmiş.

 

Filmlerde Türkiye’nin en iyi oyuncuları oynamış, en iyi yönetmenleri görev almış.

 

Tabii bu arada zaman zaman romanların senaryolaştırılması aşamasında yazarı üzen değişiklikler de yapılmış.

 

Sadece kendi döneminin yazarları, ünlü gazetecileri ile tanışmakla kalmamış, en meşhur müzisyenleri, sinema oyuncuları, yapımcıları, rejisörleri ile de tanışmış.

 

Kitabın “Gerçekçilik Yolunda” başlığı altındaki bölümde roman anlayışı ile ilgili şunları yazmış;

 

“Romancı, elması yontan kuyumcu gibi, hayat malzemesini, üslûbunun ustalığıyla her türlü çirkinlikten arıtarak bundan bir pırlanta yapmaya çalışan kişidir. O malzemeyi olduğu gibi ortaya koyan yazar, okurun sevgisini kazanamaz. Sözün kısası, romancı, okurun nabzını her zaman elini tutmasını bilmelidir.”

 

Yine kitabın son bölümünde, “Çıkış” başlığı altındaki metinde de şöyle diyor ünlü yazarımız;

 

“Geçmişe bakarken, her şeye rağmen, içimde derin bir hüzün duymaktayım. Değişen dünya ile beraber kaybolan yıllarda yalnız gençliğimiz değil, sevdiğimiz hemen her şey yok olup gitti. Bu dünya bizim dünyamız bile değil artık! Yaşantımızda başkalarının zevki ve iradesi egemen…”

 

1940’lı yıllardan başlayarak kendi dönemine damga vuran yazarımız bu paragrafta o kaçınılmaz olana, değişim ve dönüşüme işaret ediyor. Onun bir anlamda yakındığı değişimin günümüzde elektronik haberleşme ile birlikte çok büyük bir hıza eriştiği gerçeğini idrak eden bizler de kendi gençlik zamanlarımızı özlemle anmıyor değiliz.

 

1984 yılında 67 yaşındayken aramızdan ayrılan yazarımız doğru yerde, doğru zamanda yaşayıp yazarak, doğru rüzgarları yakalayarak gönüllere taht kurmuştur. Ancak yine de etraflıca düşünülürse kırkın üzerinde kitap yazan Kerime Nadir'in ömrü yazmakla geçmiştir. Kitabın içinde bir yerde yazarın yalnızlığına değinmiştir.

 

Kitabında başka kaynaklardan aktardığı ilgimi çeken iki söz daha var ki sizinle paylaşmadan geçemeyeceğim. Bunlar;

 

Charles Du Bos'un "edebiyat iki ruh arasındaki bir rastlantı noktasıdır" sözü ile aynı zamanda doktor ve öğretmen olan İtalyan yazar Alfredo Panzini'nin "doktorluğum için saygı, öğretmenliğim için de sevgi görüyorum ama yazarlığım için şimdiye kadar hiçbir şey göremedim" sözüdür.

 

Düşünüyorum da, tablet bilgisayarların, akıllı telefonların büyük bir hızla yenilenerek toplum katları arasında yayıldığı günümüz dünyasında gençler Kerime Nadir’i tanıyorlar mı? Tanıyorlarsa ne kadar tanıyorlar acaba?

 

Aradan birkaç yıl geçsin hele, bırakın bizi; bugünün ünlülerini tanıyan, anımsayan olacak mı acaba?

 

 

 

11.02.2016 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..