Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '17

 
Kategori
Dünya
 

"Yalnızcılık"tan Dünya Hâkimiyetine Amerika ve Almanya'nın Hayat Sahası

"Yalnızcılık"tan Dünya Hâkimiyetine Amerika ve Almanya'nın Hayat Sahası
 

ABD, kurulduğu 1776’dan 1890’a kadar, “yalnızcılık” ve “Avrupa’nın işlerine karışmama” siyasetini benimsemişti. Ta ki Deniz Harp Okulu’nda hoca olan, tarih-coğrafya’cı Alfred Mahan (1840-1914), “Deniz Gücünün Tarihe Etkisi: 1660-1783” adlı kitabını yazana kadar.(1)

Mahan burada, kısaca, “denizlere hâkim olan dünyaya hâkim olur” fikrini savunuyor.

13 Kasım akşamı, saat 21:18’de Milliyet, şu verdiğim resim eşliğinde bir haber yayınladı: “Son Dakika: Amerikan Donanması savaş Düzenine Geçti”.

Haberin görüntüleri TV’lerdeydi… Uçak gemilerinin güvertesindeki uçaklar sinek gibi görümüyordu. Hesap edin artık, o gemilerin nasıl gemiler olduğunu!

Aslında, haberdeki, “Son Dakika” ibaresi fazlaydı… Çünkü Amerikan Donanması 1890’dan beri, 127 yıldır “savaş düzeninde”!

Çünkü ABD, o yıldan beri “beka”sının denizlerden geçtiğini düşünüyor. Varlığını, dünyaya hâkim olmakla sürdürebileceğini ve bunun da yolunun denizlere Hâkim olmak olduğuna inanıyor. Dolayısıyla, ABD üst aklının üzerindeki akıllardan biri, Mahan’ın “Deniz Hâkimiyet Teorisi” 1890’dan beri ABD üst yönetimine yön veriyor.

Bir “üst akıl” olan Amerika’nın üstünde olan diğer bir akıl, 1981-1989 arasında Türkiye’de de büyükelçilik yapan Strausz-Hupe (1903-2002)’tur. Hupe, “Orta Avrupa, Baltıklar ve Ege’yi içine alan bölgeyi ele geçiren gücün Avrupa’ya hâkim olacağı”nı ifade etmektedir.

Hupe, Amerika için hayatî önemde bir şey daha söylemektedir: “Avrupa kıtasının tek bir gücün hâkimiyetine girmesinin ekonomik ve teknolojik dengeyi bozmanın yanı sıra, ABD’nin güvenliği açısından da tehlikeli olacağı”na işaret etmektedir.(2)

Daima ABD ile hareket eden İngiltere’nin, Avrupa Birliği’nden neden ayrıldığı, ABD’nin Avrupa’nın bütünleşmesini neden istemediği şimdi daha iyi anlaşılıyor mu?

Hem ABD hem de onun stratejik müttefiki İngiliz yönetimlerini etkisi altına alan diğer bir üst akıl, Mackinder (1861-1947). Mackinder, “Teknolojinin gelişmesiyle karaların daha fazla önem kazanacağı” görüşüyle, şu öngörülerde bulunuyor: 1) Doğu Avrupa’yı ele geçiren anakara’ya (Heartland’a) hâkim olur. 2) Heartland’a hâkim olan Dünya Adası’na (Avrasya’ya) hâkim olur. 3) Avrasya’yı ele geçiren dünyaya hâkim olur. (3)

İşte, bu öngörülerin etkisiyle ABD-İngiliz ortaklığı bizim de içinde bulunduğumuz bu coğrafyadan ellerini asla çekmiyorlar.

Son olarak, Almanya’nın üzerindeki “üst akıl” nedir, ona bakalım:

Alman kuramcı Frederich Ratzel (1844-1904) ile “jeopolitik” kavramını ilk kez kullanarak literatüre sokan İsveçli Rudolf Kjellen (1864-1922), “bir devletin sınırlarını genişletmesini normal bir olgu olarak” görmektedirler.

Ratzel, Kjellen ve Hitler’in danışmanlığını yapmış olan Karl Haushofer (1869-1946)’in şekillendirdiği teori Alman yayılmacılığının fikrî temelini oluşturmuştur.

Haushofer, “Alman jeopolitik düşüncesi, ulusunların yeterli hammadde, sanayi ve pazarlara ulaşabilmek, büyük bir nüfusa ve özellikle ‘Lebensraum”a (Hayat Sahası-yeterli toprak parçası) sahip olabilmek amacıyla sınırlarını genişletmelerini normal karşılamaktadır.”(4)

Demek Hitler, dünyayı kendiliğinden kana boyamadı. Bu kuramcıların, bilhassa danışmanı Hauashofer’in etkisinde kaldı.

Hitler’ler öldü. Hatta ona fikir verenler, ABD ve İngiltere’ye akıl verenler de öldü.

Ama fikirlerin öldüğünü kim iddia edebilir?

O fikirler, “üst akıl”ın da üstünde yaşamaya, yönetimleri yönlendirmeye devam ediyor!

--------------------

(1), (2), (3), (4): Uluslararası İlişkiler Kuramları, AÜ yayınları, S.65-71

 
Toplam blog
: 1412
: 1241
Kayıt tarihi
: 04.06.10
 
 

Ücret karşılığı hiçbir yerde çalışmıyorum. Sandıklı'da doğdum. Kuleli Askerî Lisesi, Kara Harp Okul..