Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

AB'ye girmesek olmaz mı?

Bugun Avusturya'da ana haber bulteninde 5 dakika boyunca Avusturya'da yapilan yeni otobanlari, otobanlarin yaninda bisikletseverler icin yapilan ve otobani aratmayan kaymak misali bisiklet yollarini, ormanlari, dereleri, dogal guzellikleri, kisacasi Avusturya'nin insanlarin rahat yasamasi icin insa edilmis her kesitini gosteren bir haber yapildi. Spiker haberi ballandira ballandira sunarken ekranda da tum bu guzelliklerin goruntuleri birer birer gecti. Spiker konusurken sesindeki gururu duyabilmek mumkundu. Kendi ulkesinde yapilan guzel ve dogru isleri cumle aleme gostermek istercesine coskuyla sundu bu bolumu. 

Ben Turkiye'de yapilan guzel ve dogru isleri ekrana tasiyan bir televizyon veya sayfalarina tasiyan bir gazete hatirlamiyorum. Bunun sebebi olarak aklima iki ihtimal geliyor: 

1. Turkiye'de iyi ve dogru hicbir is yapilmiyor. Yapilan hersey kotu ve yanlis, dolayisiyla medyada ve sokakta surekli ne kadar berbat bir ulkede yasadigimizdan bahsedip duruyoruz, veya 

2. Turkiye'de de iyi ve dogru isler yapiliyor ancak biz hep bardagin bos kismini gormeyi tercih ediyoruz. Yapilan iyi ve dogru isleri ya gormezden geliyoruz ya da "tabi canim, bunlar da yapilsin artik!" diyerek gereken ovguyu esirgiyoruz. 

Yillardir Avrupa Birligi'ni tartisip dururuz. Biz girmek icin habire ittiririz, Avrupa ulkeleri de bizi almamak icin her tur mazereti yaratir. Gerci once AB bizi davet etti (sanirim 1970'lerde Ecevit zamaninda), o zaman Turkiye Birlik'e girmek istemedi. Sonra biz girmek istedik, simdi de onlar bizi istemiyor. Kedinin fareyi kovalamasi gibi. Bugun AB'ye girmeyi neden bu kadar siddetle istiyoruz? Avrupa'ya neden bu kadar oykunuyoruz? 

Avrupa'ya imrenme Osmanli doneminde baslamis. Osmanli zamaninda Fransa ve Fransizca kulaga cok hos geliyormus. Turkce'ye Fransizca'dan kelimeler girmis. Ancak, mesela, Bulgarca'dan hic kelime girmemis. Aksine Bulgarca'da Turkce'den bircok kelime var (Bulgaristan imparatorluk sinirlari icinde oldugundan olsa gerek). Gucu yeten aileler cocuklarina Fransiz veya Alman murebbiyeler getirtmis veya cocuklarini Avrupa'ya egitime gondermis. Benzer bir durum bugun de gecerli. Simdi Ingilizce daha gecer akce oldugu icin dilimize Ingilizce'den kelimeler aliyoruz, cocuklarimizi Amerika'da egitime gonderme fikrine cok sicak bakiyoruz. 

Bati'nin gelismis ulkelerinin kulturlerini sevdigimizi sanmiyorum. Mesela hicbir zaman bir Turk'un soyle birsey dedigini duymadim: "Ah, onumuzdeki ay bir denk getirip Viyana'ya gitsem de Opera'da Romeo ve Julyet'i seyretsem!". Aksine duydugum seyler ya Avrupa'nin ne kadar yesil oldugu veya otobuslerin ve trenlerin nasil tak diye tam zamaninda duraga geldigi veya kisi basina dusen milli gelirin bizimkinin 10 kat ustunde oldugu. Hani zenginin mali zugurdun cenesini yorar misali :) 

Bu baglamda dusundugumde karsima cikan tablo su: Avrupa, tarihinden, yeni dunya duzeninden ve toplumsal ic dinamiklerinden kaynaklanan bir kaos icinde. Iki dunya savasinin basladigi ve neredeyse yok ettigi bir kita, savaslardan sonra tekrar kullerinden dogan bir kita, dolayisiyla disleri ve tirnaklariyla kaziyarak yarattiklari birikimi kaybetmemek icin ellerinden geleni artlarina koymuyorlar ve yarattiklari bu zenginligi kendi yandaslari haric baska hic kimseyle paylasmak niyetinde degiller. Avrupa Birligi'ni cesitli sebeplerden dolayi kurdular. Kagit uzerinde yazili "resmi" sebepler disinda AB'nin kurulma sebebleri soyle: 

1. Bir daha birbirleriyle savasmamak icin,  

2. Berlin Duvari sonrasi olusan yeni dunya duzeninde, Sovyetler Birligi'nin cokmesiyle iyice basi bos kalan Amerika'ya karsi alternatif bir guc olusturmak icin 

3. Kendi iclerinde birbirlerinden hic haz etmemelerine karsin "bir elin nesi var, iki elin sesi var" diyerek bir "aile" haline gelip savaslardan sonra yarattiklari zenginligi koruyabilmek icin. 

Tum bunlarin ustune bir de Avrupa'nin genlerine islemis olan "irkcilik" duygularini ekledigimizde Avrupa Birligi'nin aslinda Turkiye gibi bir ulkeyi icine almak uzere programlanmadigini, hatta tarihsel gercekler isiginda Turkiye'nin Avrupa Birligi icin hazmedilemeyecek bir lokma oldugunu gormek zor degil. 

Turkiye aynasindan bakinca da durum farkli degil bence. Kacimiz Avrupa tarihi ve kulturuyle ilgili elle tutulur bilgiye sahibiz? Genel anlamda Turkiye'de Amerikan kulturu Avrupa kulturunden cok daha baskindir. Universiteye veya master'a Amerika'ya gitmek daha makbuldur. Turkiye'ye en cok yatirim yapan ulke Almanya olmasina ragmen Almanca yerine Ingilizce ogrenmek daha akillicadir. Avrupa kapi komsumuz olmasina ragmen Yeni Dunya bize gore Eski Dunya'dan daha havalidir ve ilgi cekicidir. Peki hakkinda bu kadar az bilgi sahibi oldugumuz bir Birlik'in icine neden girmek istiyoruz? Neden hic tanimadigimiz bir ailenin uyesi olmak icin bu kadar can atiyoruz? Bence cevabi basit. Biz, bizde olmayana kolay yoldan ulasmanin yolu olarak goruyoruz AB'yi. Saniyoruz ki AB'ye girince gokten basimiza demokrasi yagacak. Saniyoruz ki AB'ye girince basimizdan asagi euro'lar sacilacak. Saniyoruz ki AB'ye girince o Avusturyali bisikletciler icin yapilan bal-dok-yala yollar Turk bisikletciler icin de aninda dosenecek. Ve de en onemlisi saniyoruz ki AB'ye girince biz de kendi ulkemizi Avrupalilarin kendi ulkelerini sevdigi gibi sevecegiz ve kendi ulkemizle gurur duyacagiz. 

Avrupa'da olup da bizde olmayan cok sey var. Demokratik standartlar, insan haklari, sosyal devlet, vs. Ancak iskaladigimiz nokta Avrupa tum bu standartlari disini tirnagina takip sadece kendisi icin gelistirmis ve bunlari hic ama hic kimseyle paylasmaya niyeti yok. Demokrasisi sadece kendisine, azinlik haklari deyince bana gore tamamen sinifta kaliyor. Bugun Isvicre'den baslamak uzere her yerde camiler yasal olarak yasaklanirken Avrupa kalkmis Turkiye'deki kiliselerin islevlerini yerine getiremediginden ve bunun da Turkiye'deki %1 - %2 azinliga yapilan buyuk bir haksizlik oldugundan dem vuruyor (bugun Viyana'nin %30'u musluman). Tutturmuslar bir Kurt sorunu, Kurtlere ozerklik, azinliklarin anadili diye. Bugun Almanya'daki okullarda okutulan ek Turkce derslerini kaldiran eyaletler var, unutmayin ki Berlin Istanbul'dan sonraki ikinci buyuk Turk kenti. Isvec'te yasayan muslumanlarin %95'i Turk. Ve Isvec Radyosu ulkede yasayan Turklerin artik sen sakrak Isvecce konustuklarini bahane ederek radyonun Turkce yayinina son veriyor ancak Kurtce yayin hala bangir bangir devam ediyor. Sosyal devleti de sadece kendi vatandaslari icin kurmuslar. Uye ulkeler AB ortak fonundan para koparmak ugruna gelen butun iltica taleplerini isleme sokuyorlar, dosya isleme girdigi icin fondan parayi aliyorlar, sonra bu dosyalar sonuca baglanmadan raflarda yillarca tozlu bir sekilde bekliyor. Ilticacilar sokaklarda, siginma evlerinde veya tanidiklarinin yaninda siginti gibi yasayarak "kagitlarinin cikacagi gunu" bekleyerek bir omur geciriyorlar. 

Her neyse, demek istedigim su: Avrupa'dan ogrenmemiz gereken "nasil zengin olunur" degil, onun yolu zaten belli. Calip cirpmayi birakip kendi aramizda paylasmayi ogrendigimiz gun refah seviyemizi arttirmamamiz icin hicbir sebep yok. Bizim Avrupa'dan ogrenmemiz gereken asil sey ulkemizi nasil sevmemiz gerektigi ve cikarlarimizi nasil kollamamiz gerektigi. Ulkemizle gurur duymanin yollarini bulmaliyiz ve bunu baskalarinin yardimiyla degil kendimiz basarmaliyiz. Haberlerde kotu olaylar kadar iyi olaylara da yer vermeliyiz. Yani kendimizi sevmeyi ogrenmeliyiz ve kendimize guvenmeyi ogrenmeliyiz. Bu arada Avrupa'nin da bizden ogrenecegi seyler var. Aile baglarinin nasil korunmasi gerektigi, cocuklari uyusturucudan ve kotu aliskanliklardan uzak tutmanin yollari, misafirperverlik, hosgoru. 

Yazimin basligi olan "AB'ye girmesek olmaz mi?" sorusunun cevabina gelince. Bence bugunku Turkiye bugunku AB'nin bir uyesi olamaz, olmamali. Cunku AB sadece ekonomik bir birlik degil; AB kendi icinde muthis acmazlari ve kisirdonguleri olan, cok icine kapanik ve kendi icinde celiskilerle dolu bir aile. Bugun Turkiye'nin AB'ye girmesi sadece tek tarafli bir askin tetikledigi bir evlilik olacak ki bu tip evliliklerin sonu ister istemez husran olur. Amacimiz AB'ye girmek degil, AB'yi basamak olarak kullanip istedigimiz refah ve medeniyet seviyesine ulasmak olmali. Bunu AB'yle veya AB'siz yapabilmenin yolunu buldugumuz gun AB Turkiye icin sadece bir teferruattan ibaret olur. 

Kafasinda kirk tilki dolasan ve kirkinin da kuyrugunu birbirine degdirmeyen Aydede'den sevgiler ve mutlu yillar :D 

 
Toplam blog
: 26
: 1889
Kayıt tarihi
: 25.12.10
 
 

Uzun zamandir farkli diyarlarda dolastim, bircok insan tanidim ve de anladim ki insan her yerde ayni..