Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Abartmak ve sahip çıkmak

Abartmak ve sahip çıkmak
 

Bu yazımın, aynı konu üzerinde yazılmış diğer yazılardan farklı olacağını çünkü benim de mensubum olduğum Türkiye Ermeniler toplumuna yapacağım eleştrilerden ibaret olacağını şimdiden söylemek isterim. Bendeniz genelde herhangi bir konu hakkında fikir sahibi olmadan önce, "madalyonun arka tarafına" da bakmayı sevdiğimden, bu konuya da eleştrel bir gözle bakmaya çalışacağım.

Herşeyden önce Agos gazetesinin tirajları hakkında birşeyler yazmak istiyorum. Agos gazetesinin; Türkiye Ermenilerinin kendilerine karşı yapılan haksızlıklara son vermeye çalışmak ve bunu dile getirmek için kurulduğunu, anadilinin yazı boyutundan kopan Ermenilerin kendi cemaatinden "kopmaması" için de Türkçe ağırlıklı olarak yayın hayatına başladığını belirtmek isterim. Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı yerde satışa sunulan gazete senelerin artmasıyla da tirajını arttırmayı başardı ancak Hrant Dink öldürülmeden önceki tirajı bence olması gerekenin çok altındaydı. Bunun nedeni her ne kadar gazetenin "tek" bir kişinin alıp, "birden çok" kişinin okuması olarak da açıklanabilir, ancak bence asıl etken gazetenin "sola meyilli" olmasından kaynaklanmaktadır. Zira bunu anlamak o kadar güç değildir, gazetenin eski sayılarında kullanmış olduğu "Tıbrevank'ın(bir okul adı) sol yanı" buna örnek olarak da gösterilebilir.

"Abartı" fikrini bende uyandıran başlık ise, Hrant Dink'in katledilmesinden sonra gazetede kullanılan "Surp" ve "Hrant" kelimelerinin yanyana kullanılmış olmasıdır. "Surp" kelimesi aziz anlamına gelmektedir ve merhum Hrant Dink de azizler mertebesine yükseltilmiştir. Bence "abartı" da tam olarak burada başlamaktadır, çünkü ben kendisinin "aziz" olarak nitelendirilmesini doğru bulmamaktayım. Kuşkusuz; kendisinin öldürülüş şekli, öldürülüş nedeni, yaşarken sahip olduğu olumlu birçok yanı ve belki de en önemlisi söylediklerinin çarpıtılışı ve haksız yere olumsuz sıfatlar yüklenmesi; "Surp" kelimesinin niçin kullanılmış olduğuna dair sebepler içinde yer alabilir; ancak ben sebep her ne olursa olsun, kendisinin "Surp" seviyesine yükseltilmesini ve tabir-i caizse "ilah"laştırılmasını doğru bulmadığımı kendi adıma doğru bulmadığımı açıklamak isterim. Ayrıca bu "Surp"un yaşarken, niçin yaşarken Türkiye Ermenileri, -başta gazete tirajlarını yükseltmek olmak üzere- çeşitli yollarla desteklememiştir? Kuşkusuz bunda, ulusal medyanın onu "günah keçisi" ilan etmiş olması her ne kadar belirleyici bir rol oynamış olsa da, Hrant Dink'in cemaati tarafından gerektiği kadar sahip çıkılmamış olduğu gerçeğini değiştirmez.

"Abartı" fikrini bende oluşturan diğer bir yazı ise Oşin Çilingir'in kaleme aldığı "Yüzyıllık Yalnızlık" adlı yazısıdır. Bu yazıda ise Hrant Dink ile Krikor Zohrab kıyaslanmaktadır. Her ikisinin öldürülüş sebepleri arasındaki ortak yönün "kimliklerine karşı duyarlı" olmaları; aşağı-yukarı aynı ideolojiye sahip kişi(ler) tarafından Krikor'un başının ezilerek, Hrant'ın ise başından kurşunlanarak ölümleri arasında paralellik kurulmaktadır. Bunun yanı sıra aralarında olmayan ortak özellikler de(mesela Krikor'un Osmanlı Parlamentosunda üç dönem milletvekillik yapmış olması gibi...) ortaya çıkarılmaktadır. Kimliklerine karşı duyarlı oldukları sözümü açacak olursam, her ikisinin de cemaatlarında var olan sorunları dile getirmeyi kasttetmişim olduğumu da belirtmek isterim.

Buradaki "Abartı" bence Hrant'ın Krikor'un seviyesine çıkarılmasında yatmaktadır. Kuşkusuz bunu demekle, Hrant'ın cemaati için hiçbirşey yapmadığını söylemek istemiyorum. Örnek vericek olursam, kendisi, vakıfların haksız birşekilde elden çıkmasından bir okulun para sıkıntısından kapanmak üzere olduğunu defalarca haber yapıp kapanmasını önlemesine kadar, sayısız yararları dokunmuştur. Ancak, ben yine de, kendisinin Krikor'un seviyesine çıkarılmasını uygun bulmuyor, her iki aydının yaşadıkları dönem içinde değerlendirilmesinin doğru olduğuna inanıyorum.

"Abartı" konusuna son olarak başka bir örnek verecek olursam, Aris Nalcı'nın "Agos gazetesi okurlarının diğer gazete okurlarından farklı olduğunu" belirten yazısıdır. Zira, ben buna inanmamaktayım, çünkü haftada bir kere 2YTL vermeyi alışkanlık haline getiren herkes Agos okuyucusu olabilir. Kuşkusuz, bu noktada yazı sahibinin, gazetenin ileride baş gösterebilecek "belirsizlik" durumunu önlemek için, abone sayısını arttırmaya yönelik olduğu açıktır, ancak seçilen yöntem yanlıştır.

"Sahip çıkmak" konusuna gelecek olursam; Agos'ta Hrant'ın öldürülüşü sonrasında deyim yerindeyse tam olarak bir "yazar enflansyonu" yaşanmaktadır. Bu durum; cemaatin -Hrant'ın kaybedilişinden sonra olsa bile- ve gazetenin yayın hayatını sürdürebilmesi açısından sahip çıkması açısından olumludur, ancak yazarlığı ispatlanmayan yani yazıları başka platformlarda yayınlanmayan kişilerin var olan yazıları açısından olumsuz bir durumdur. Agos'un yaklaşık 5 senelik sadık bir okuru olarak, bu gazetenin eski halini özlediğimi de itiraf etmem gerekir.

"Sahip çıkmak" hakkında belirmek istediğim son düşünce, "sahip çıkmanın yöntemi" şeklindendir. Başka bir deyişle, biz Türkiye Ermenileri, Hrant'ın katledilişinin her yıldönümünde "ahlar, vahlar" şeklinde onu anmak ve sahip çıkmak yerine; onun toplumumuz için faydalı olan düşüncelerini ortaya koymak(örnek olarak Türkiye toplumundaki şeffaflık yazı dizisi), geliştirmek ve uygulamak şeklinde olmalıdır. Zira, "medeni cesareti" oldukça yüksek olan bu yazarımızın, saptadığı düşünceleri geliştirmek ve uygulamakla beraber, hem onu daha iyi bir yöntemle anar ve sahip çıkarız hem de kendisine bu davranışımızla "değerli bir hediye" vermiş oluruz.

Hrant Dink'e destek bir tık ötede

http://www.hrant-ve-biz.org/

 
Toplam blog
: 112
: 3643
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

İstanbul'da doğdum. Metalurji ve Malzeme Mühendisliği mezunuyum. Felsefe, sanat tarihi, müzik özel i..