Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '10

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Abbas Güçlü ve Konuşmayan Gençlik...

Abbas Güçlü ve Konuşmayan Gençlik...
 

İki gün önce,Abbas Güçlüyle Genç Bakış proğramını izledim...

İTÜ Türk Müziği Konservatuarı öğrencilerinin çoğunlukta olduğu bir proğramdı...

Proğramın sabaha karşı , 01.20 sularında başlamasının dayanılmaz stresi ve yorgunluğu gençlerin vücut dilinden anlaşılıyordu.

Başlangıçta ,orkestranın çaldığı güzel ve anlamlı müzikler,biraz da olsa uykuların açılmasını sağladı.

Her ne kadar Türkçesinin düzgün olmadığı;yönetimde sıkıntılar yaşadığı söylense de...

Abbas Güçlünün yıllardır,bıkmadan usanmadan başarıyla yürüttüğü ve gençlerin sesini duyurduğu tek eğitim proğramı olması nedeniyle ,Genç Bakışın yeri bir başkadır.

Okan Bayülgenin katıldığı ve sanatı derinlemesine işlediği, Genç Bakışın tadı damağımdadır.

İTÜ Konservatuarının müdürü olan beyefendi,genç,kültürlü ve değerli bir akademisyen keman sanatçısı.

Keman çalarak proğrama renk katması alışılmışın ötesinde,güzel bir sürprizdi.

Proğram ortalarında,Hitit Müziğinden ve otantik çalgılardan örnekler sunulmasıyla ;halk dansları ve solo müzik sunumlarıyla bir konser havası esti.

Genç Bakışın hedefi, adından da anlaşıldığı üzere,gençlerin eğitim sorunlarının tartışılmasına ve çözümler üretilmesine yöneliktir.

Bu proğramda ,Türk Müziğinin ve müzik eğitiminin sorunlarının tartışılacağını umarak ekran başına geçmiştim.

Fakat,heyhat...Gençler tartışmıyor,konuşmuyor,ağızlarını bıçak açmıyordu...

Kendi aralarında fısıldaşıyorlar;fakat düşüncelerini yüksek sesle dile getirmiyorlardı.

Gençler adına konuşmak isteyen eski mezunlardan olan bir sanatçının da ne dediği tam anlaşılamamıştı. Hatta Abbas Bey tarafından sık sık sözü kesilerek adamın konuşmasına fırsat verilmemişti.

Konservatuar müdürü seri ve güzel Türkçesiyle okulunu ve kendisini ustaca tanıtıyor,anlatıyor;gelen minik sorulara da kendi üslubunca yanıtlar veriyordu.

Salonda bine yakın gençten bir iki cılız ses çıktı...Onlar da pedagojik formasyon talepleriyle İngilizcenin zorunlu olmamasını dile getirdiler.

Gençler konuşmuyor...Halk suskun...Öğretim üyeleri sessiz...Otorite ,rahat ve konuşkandı...

Kız öğrenciler fısıldaşıyor ;ama sesleri çıkmıyor...Erkek öğrenciler söz istemiyor...Konuşma yok...Saz sesi var;insan suskun...

Halbuki,yemekhanede,mutfakta,barda,kafede ne çok ses çıkar...Oralarda bu kadar sesli ne konuşulur acaba...

Düşündüm de...

Çok şey bilen ;ama derdini anlatacak kelime hazinesine sahip olmayan bir gençlik mi yetiştirildi...

Yoksa baskılar sonucu;içe dönük,korkak bir nesil mi türettik...Korku imparatorluğu gerçekten kuruldu mu...

Kendi sorunlarını hep başkalarının dile getirmesini bekleyen bir halkın seçme ve seçilme hakkını ne denli sağlıklı kullandığı tartışılır

Konuşmayan gençlik karşısında Abbas Güçlünün şaşkınlığı da dikkate değerdi...

O gece, bir suskunluk vardı...Sanki ülkenin genel havası buraya sinmişti...

Halbuki İTÜ de düzenlenen bu tip tartışma proğramları ne kadar renkli geçerdi...

Salonda öğretim üyeleri ön sıraları doldurmuştu...Onlar da konuşmuyordu...

Öğrencilerin çoğu - konuşursam ağzıma su kaçar- diyen kurbağanın korkusu içinde olabilirdi.

- Konuşma,konuştukça sıra sana gelecek - ...-Söz gümüşsa;sukut altındır.- anlayışı egemen gibiydi...

Gençler ne yapsındı...Gelecekleri,rektörlerinin,müdürlerinin,hocalarının iki dudağı arasındaydı...

Mezuniyette öğretmen olamamanın sıkıntısı da vardı...

Başbakan da söylemişti ya: -Biz ,her üniversite mezununa iş bulacak değiliz.- diye...

Gençlerde,gelecek korkusu dillerine yansımıştı sanırım...Halbuki,ülkemde onların yerinde olmak isteyen milyonlarca genç vardı.

Müzik eğitmeni ve uzmanı yetiştiren ,bir asırlık üniversitenin pedagojik formasyon veremeyecek halde olması çok acıklıydı.

Ülkemde, işsizlik; fukaralık, vurgunculuk, tefecilik ,tarikatçılık,adam kayırma,rüşvet vb. çok önemli sorunlar aysberg gibi karşımızda dururken herşeyi türbana,çarşafa dolaştıran siyasetçiler ve medyaya söylenecek çok şey vardı.

Üniversite demek ,üniversal olan ;yani uluslararası arenada sözü kabul gören bilim yuvalarıdır.

Yüzlerce üniversitesi olan ülkemde ,hangi üniversite senatosu vardır ki yukardaki sorunlara çözüm üretmektedir.

Makam ve ünvan peşinde koşmaktan bilim üretmeyen ;siyasileşmeyi erdem sayan ;politikacıların bürolarından çıkmayan bazı rektörlerin,dekanların ;öğretim üyelerinin bu ülkeye fayda yerine zarar verdikleri bir gerçektir.

Genç Bakış proğramı da ortadan kalkarsa ,ortalık emekli askerlerden; hafıza ve konuşma sorunları nüksetmiş emekli büyükelçilerden ;demagojik reklamsever çalçene gazetecilerden geçilmez olacak...

Gençler,bu yaşlılar ölünce ne yapacaklardır acaba...

Ülkeler ,susarak yönetilmez ki...

Demorasi,konuşmadan,tartışmadan;üretmeden yaşamaz ki...

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..