Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '06

 
Kategori
Haber
 

ABD adaletinden Saddam' a düşen pay

ABD adaletinden Saddam' a düşen pay
 

Saddam Hüseyin bu sabah idam edildi.

Onun, ilk duruşmaların birisinde hakime “Sen kimsin, beni neye göre, ne adına yargılıyorsun? Elindeki Anayasayı dahi ben yaptım” dediğini hatırlıyorum. Daha sonra 2005 yılında yeni Irak Anayasası kabul edildi ve Saddam bu yeni anayasa hükümlerine göre idama mahkum edildi.

Hangi anayasa olduğu, hatta herhangi bir anayasa olup olmadığının hiçbir önemi yok. Saddam Hüseyin idam edilecekti çünkü aksi mümkün değildi. Devrim mahkemesinin, devrimin hedefi olan şahsı suçsuz bulduğunu hayal edebiliyor musunuz?

ABD ve İngiltere, Irak harekatına “kitlesel imha silahları depolandığı ve Dünya için bir tehlike oluşturduğu” gerekçesiyle girişmişti. İddia edilen “kitlesel imha silahları” asla bulunamadı.

Böyle bir şeyin gerçek olmadığını “Bush ve Blair eksik olmasınlar” artık hepimiz biliyoruz.

Bir ülkede askeri harekatla yani “zorla” yönetimi deviriyorsunuz, bütün gücünüze rağmen gerekçenizin kanıtını bulamıyorsunuz ve sonra devirdiğiniz rejimin sorumlusunu bambaşka gerekçelerle mahkum ediyorsunuz. Ülke kan gölüne dönüyor ve geleceğiyle ilgili iyimser hiç bir pırıltı da yok!

Bu olacak iş değil.

Saddam Hüseyin’i 20 küsur yıl önce işlediği suçlardan mahkum edecektiyse, ABD ve İngiltere Irak harekatının gerekçesi olarak bunları göstermeliydi. Ama bu mümkün olamazdı çünkü ABD ve İngiltere, ne başkalarını ne de kendi halklarını bu nedenle savaşmaya ikna edemezdi ve bu savaş hiç yaşanmazdı.

Savaş “A” gerekçesiyle yapıldı, “A” gerekçesi fos çıkınca Saddam “B” gerekçesiyle asıldı. Bu uluslar arası bir skandal ama ne var ki yeteri kadar gücü olanların gerekçelerinin doğru ve geçerli olmasına, hatta “gerekçeleri olmasına” gerek yoktur. Evrenin düzeni böyledir. Adalet ise insanların ürettiği bir kavramdır ve onu uygulamak ve uygulatmak için de yeterli gücünüz olmalıdır. Kısacası doğanın yazılı olmayan kanunları, her zaman insan yapısı kanunların üzerindedir.

ABD, Irak rejimini nedense devirmeye karar vermişti ve bu eylemin gerekçelerini sonra düşündü sanki. Kim bilir başlangıçta bu “kimyasal kitle imha silahları” hikayesine Bush ile Blair belki kendileri de inanmıştı. Ama öyle olsaydı bunlar gerçek çıkmayınca bir “hayal kırıklığı” göstermeleri gerekmez miydi? Halbuki bu ikilinin pişkinliklerine bakarsanız sanki Irak’ta her şey onların öngördüğü gibi çıkmıştır. Irak’ta hangi neden ve gerekçelerle askeri harekata girişildiği ne çabuk unutuldu?

Adaleti vs bir kenara bırakacak olursak, aslında BAAS ve Saddam Hüseyin rejimi Irak’ta batı açısından, olabilecek en iyi rejimdi. Irak’ta üç kutup var ve bunların öyle demokrasi ile falan bir arada bulunması mümkün değil. Sünni’nin sadece Sünni’ye, Kürt’ün sadece Kürt’e, Şiinin ise sadece Şiiye oy verdiği bir ortamda demokrasinin yürüyeceğini hayal etmek bile zor. Böyle durumlarda en iyi olasılık “iyi” bir diktatöre sahip olmaktır ve ABD ve İngiltere açısından Saddam Hüseyin “iyi” bir diktatördür.

Bu koşullarda Irak’ta demokrasiyi işletmek istiyorsanız “en azından” ülke bütünlüğünü gözden çıkarmak durumundasınız aksi takdirde seçimler Şii, Sünni, Kürt ve Türkmen nüfus oranlarının sayımına döner. Bu gerçeğin de hemen herkes farkındadır ama bir demokrasi kandırmacasıdır sürer gider nedense. Eğer Irak’ın birliği ve bütünlüğü umurunuzda değilse her toplumun kendi özerk idaresi kurulur ve en azından kendi içlerinde demokrasicilik oynayabilirler. Ama bunun da önünde iki büyük engel var: cemaatler coğrafi olarak ayrı durumda değil ve komşular (Türkiye dahil) bölünmeye karşı.

Bir ülkede etnik, dinsel ve feodal cemaatler ve bunların bilinci, yurttaşlık bilincinin üzerinde ise o ülkeye demokrasi bol gelir ve barınamaz. Feodal bilinç “zor”dan anlar ve şimdi kanın gövdeyi götürdüğü Irak’ta harekattan önce yaşanan barış ortamı böylesi bir barış ortamıydı.

Bunu yadırgamayın, diğer Ortadoğu ülkelerinde olan da bundan farklı bir şey değil ki!

 
Toplam blog
: 130
: 2132
Kayıt tarihi
: 28.06.06
 
 

İnsanın kendini anlatması zor, gereksiz de! Yaptığı işlere bakmak yeter, ne gerek var fazla i..