Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

ABD destekli demokratik Kürt Açılımı

ABD destekli demokratik Kürt Açılımı
 

Kürt Sorunu'nu, ancak böyle bir birliktelik çözer...


PKK LİDERİ ÖCALAN'IN, 15 AĞUSTOS'TA AÇIKLAYACAĞI YOL "YOL HARİTASI", ABD DESTEKLİ OLABİLİR...

Öcalan'ın, 15 Ağustos'ta açıklayacağı söylenen yol haritası da, bir önceki bloğumda konu ettiğim ilk yol haritası gibi, ana fikri ABD tarafından tespit edilmiş bir haritadır.

ABD elçisi James Jeffrey'in Türkiye'yi ziyareti ve siyasilerle görüşmeler yapması sıradan bir olay değildir. Özellikle CHP lideri Deniz Baykal'ın bu görüşmeden sonra ilk söylemlerine göre biraz yumuşadığını gözlemledim.

Bir önceki bloğumda, 1993 yılında Celal Talabani (Celal Talabini'nin de, o sıralarda bölgede, ABD'nin bir memuru gibi hareket ettiğini ilave etmiştim) tarafından zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a ve Başbakan Süleyman Demirel'e ulaştırılan ilk yol haritası, Turgut Özal dışında hiç kimse tarafından tam olarak okunamamıştır.

Turgut Özal, bu haritayı iyi okudu da ne yaptı?

Hiçbir şey yapamadı... Çünkü o dönemde de, bugün olduğu gibi Türkiye'de, Kürt Sorunu'nun çözümünü istemeyen ve çözümsüzlüğü çıkarlarına daha uygun gören kişi ve gruplar vardı.

x x x

Şimdi...

Bir önceki bloğumda yaptığım gibi, yine 1993 yılına yani Turgut Özal dönemine geri dönelim ve Kürt Sorunu'nun çözümü için Özal'ın neler düşündüğüne bir bakalım...

Bakalım, Turgut Özal'ın 16 yıl önce bu sorunun çözümü için düşündüklerini hangi siyasimiz, hangi bürokratımız, hangi gazetecimiz, hangi akil adamlarımız düşünmüş ve açık yüreklilikle çekinmeden dile getirmişlerdir.

Not: Böyle bir kişiyi ilk kez 1995 yılında tanıdım. "Kürt" sözcüğünün kullanılmasının dahi çekinildiği dönemlerde, Kürt Sorunu"nun çözümü için, günümüzde bile ifade edilmekten korkulan "Kürt Açılımı"nı köşe yazılarında dile getiren bu kişi, o sırada Hürriyet gazetesi ve Tempo dergisinde köşe yazarı olan Yavuz Gökmen idi (Kasım-1998'de öldü). Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a en yakın gazeteci idi; ayrıca "Kürt Sorunu"nun çözümü konusunda fikirleri de bire bir uyuşuyordu...

Yavuz Gökmen ile, şahsen tanışmadım ama, o sıralarda aşırı ilgi duyduğum "Kürt Sorunu" üzerine kendisine 12 kez mektup yazdım. Mektuplarımdan bir ikisine yanıt verdi ve bir de "Özal Yaşasaydı" adlı kitabını imzalayarak bana gönderdi.

Aşağıda okuyacaklarınız, Turgut Özal'ın, Yavuz Gökmen'in düşüncelerinin ve benim Yavuz Gökmen'e konu ile ilgili olarak yazdığım mektupların küçük bir özetidir.

x x x

Günümüzden 16 yıl önce, Turgut Özal şöyle düşünüyordu:

"Bazı küçük meselelerde, insanların demokrasiden doğan haklarına daha fazla sahip çıktıklarını görüyoruz. Dünyada merkeziyetçilik tamamen kalkıyor artık. Türkiye de böyle olmak zorunda. Yumuşak bir geçişle, insanlar kendi bölgelerinde, kendi küçük kararlarını verebilirlerse, toplumlardaki basıncı atacak bir sübap olur. Aksi halde düdüklü tencere patlar"(1)

Turgut Özal'ın bu düşüncesi, onu yerel yönetimlere ağırlık veren "ademimerkeziyetçi" bir idari yapılanmaya götürüyordu.

Ancak, Yavuz Gökmen'e göre Özal'ın asıl çözüm tarzı, "Kürtlerin yaşadıkları bölgelerde bir anlamda özerklik elde etmeleriydi. Ama bu çözüm tarzı, sadece Güneydoğuyu değil, tüm Türkiye'yi kapsıyordu".(2)

Bu çözüm tarzı, aslında, Almanya ve Amerika'da yerel yönetimlerle idare edilen "federal devlet sistemi"ni de andırıyordu.

Savcılar, Emniyet Müdürleri, Eğitim Müdürleri hatta Sağlık müdürleri bile seçimle işbaşına gelecek; yöre halkı, kendi okulunu açabilecek, hastanesini kurabilecekti. Kürtler, yaşadıkları yörelerde, isterlerse Kürt Enstitüsü açabilecekler ve Kürtçe eğitim yapabileceklerdi.

Özal, bunları düşünüyor ama karşılaşacağı büyük muhalefetten dolayı açıkça ortaya atamıyordu. Bu düşüncelerin, tek kişi tarafından değil, geniş ve dinamik siyasi partiler tarafından savunulması gerekiyordu.

Bu açılımlar, o günlerde "federasyonculuk" olarak düşlünülüyordu. Valilerin seçimle işbaşına gelmesi, okulların yerel yönetimlere bağlanmasının aslında federasyonculukla bir ilgisi yoktur. Bunlar, ademimerkeziyetçi devlet idaresinin bir gereğidir.

Özal'ın düşündüğünün gerçekleşmesi için atılması gereken daha ileri adımlar da vardı. Bunlardan en önemlisi de, ABD'deki "eyalet sistemi" gibi idari yapılanmayı kolaylaştıracak "Başkanlık Sistemi" ve "küçük bir anayasa" idi. Bu anayasa ile insanların temel hak ve özgürlükleri, demokrasi içinde en üst seviyede güvence altına alınacak ve devlet bir sürü lüzumsuz işlerle uğraşmaktan kurtulacaktı.

Tabii bu açılımların gerçekleşmesi için, Turgut Özal, Türkiye'de geniş kapsamlı bir af yasasının da çıkarılmasını zorunlu görüyordu.

Bu kısmı, Yavuz Gökmen'in bir değerlendirmesi ile bitirmek istiyorum. Yavuz Gökmen'e göre, Özal, Kürtlerin "federe devlet olmak istediklerini" düşünmediği için içi rahattı. Onun istediği, Apo'yu ayağına getirip nasihat vermek ve elinden sonsuza kadar silahını almaktan ibaretti. "Apo ile görüşmek, ona eşit paye vermesi anlamına asla gelmiyordu. Özal, Padişah olarak, isyankar kulunu aff-ı şahaneye mazhar kılacak, bu arada iki de tokat atacaktı"(3)

16 yıl önceki bu şekil düşünceler, bırakın o zamanın muhalefetini bugünün çoğu siyasetçileri, bürokratları, gazetecileri ve akil insanları tarafından bile dillendirilmesi kolay olmayan demokratik açılımlardı.

Sonuç:

"Lafla peynir gemisi yürümez" ya da "Teknede hamur yoğurmadan ekmek yapılmaz"... Bu arada hamurun suyu, mayası ve diğer katkı maddeleri, fırının ateşi iyi ayarlanmalı ki, ekmek güzel çıksın...

Artık düşünmeyi ve konuşmayı bırakıp somut adımlar atılmalıdır. Düşünceler, kem-küm etmeden açık yüreklilikle ortaya atılmalı ve daha fazla gecikmeden uygulamaya geçilmelidir.

Madem ki, bu "Kürt Açılımı"nın onun bunun değil "Türkiye'ye özgü bir model" olduğu söyleniyor; öyleyse 15 Ağustos'ta Öcalan'ın açıklayacağı "Yol Haritası"nı beklemeye ne gerek var?

Bu konuda kararsızım. Bir öceki bloğumda, "acele edilmemeli, beklenmeli" diye bir görüş bildirmiştim ama, süregelen gelişmeler karşısında bu düşüncemi değiştirdim ve "beklemeye gerek olmadığı" karar verdim... Ama bir yandan da bu açıklamanın, PKK liderinin, Kürt halkına "Bakın! Kürt Sorunu'nun çözümü için ben de Türk hükümeti gibi düşünüyorum" demesi açısından önemli olabilir, diye düşünüyorum... Böylece Kürt halkı da çözüm yanlısı bir tavır içine girebilir... Tabi Öcalan'n yol haritasında böyle bir yol varsa... Neden olmasın?

Bu arada, şunu da hatırlatmak isterim... Bir önceki bloğumda da belirtmiştim... Öcalan Kenya'dan getirilirken, "Benden yararlanabilirsiniz, size yardım ederim, devletin verdiği görevleri yaparım" gibi sözler söylemişti... Bunlar, bana göre önemli sözlerdi... Devlet bunları unutmuş olamaz... Zaman zaman da, belki de Öcalan'a hatırlatmıştır bu sözleri... Öcalan'ı Kenya'dan Türkiye'ye paketleyen ABD değil miydi?... Bu paketleme, Kürt Sorunu'nun ya da PKK olayının artık siyasal alana taşınması anlamına gelmiyor muydu? O günden bu yana, şu veya bu şekilde (örneğin avukatlar aracılığı ile ya da başka kanallarla) devlet ya da hükümet yöneticileri ile Öcalan arasında bir irtibat olmadığı söylenebilir mi?

Eğer, Öcalan'ın yol haritasında, yukarıda açıklamaya çalıştığım ve çoğunluğu Özal'a ait düşünceler çıkarsa ne olacak? O zaman, Türkiye'nin "Kürt Açılımı" kendine özgü bir model olur mu? O sıralarda Özal için yapılan bir niteleme de, onun "Ameriakancı" olması idi.

Bu konuda bir not daha düşmek istiyorum. Bu da, Türkiye'deki bu "Kürt Açılımı"nın, ABD'nin Irak'tan askerlerini çekmesiyle Kuzey Irak'ta beklenen siyasi hareketlenmenin doğuracağı sonuçların etüd edildiği bir döeneme rastlamasıdır. Bu husus da, Türkiye'nin başlattığı bu açılımında, ABD'nin rolü olduğunun bir göstergesidir, bence.

"Kürt Açılımı" modeli kime ait olursa olsun, bu modelde, bana göre aşağıdaki hususlar kesinlikle olmamalıdır.

1. Fedrasyon yapılanması

2. Kürtçe'nin eğitim dili olması

3. PKK lideri Öcalan'ın af kapsamına sokulması

Kürt Açılımı'nın olmazsa olmazı da, yine bana göre, "Devlet Başkanlığı dahil, Türkiye'nin idari olarak yeniden yapılanmasını içerecek; insan temel hak ve özgürlüklerini öne çıkaracak, devleti lüzümsuz bir sürü idari işlerden kurtaracak küçük bir anayasadır."

Akşi halde bu model, olsa olsa "üzerine fazlaca demokrasi parfümü sıkılmış, "ABD destekli' bir model" olur.

cdenizkent
_______________ :

(1) Yavuz Gökmen, Özal Yaşasaydı, s.284
(2) A.g.y. s.288
(3) A.g.y. s.292

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..