ABD İçin İşin Kolayı

ABD ile El Kaide terör örgütünün lideri Usame Bin Ladin arasında 2001 yılından bu yana devam eden kanlı düello, önceki gün Pakistan'da yine kanlı bir finalle sona erdi. Usame Bin Ladin, ailesiyle birlikte kaldığı malikânede Navy SEAL 6 birliklerince öldürüldü.

Bu ölüm, yalnız 11 Eylül saldırılarında iki önemli ve stratejik binası büyük hasar gören, onlarca yurttaşını bu saldırılarda yitiren Amerika için değil, bu saldırılardan payını ziyadesiyle almış olan İngiltere ve Türkiye için de bir zafer anlamını taşıyor. Amerika'nın bugün hâlen devam etmekte olan askerî harekâtlarının temelinde, El Kaide terör örgütüyle 10 yıldan beri sürdürdüğü gerek stratejik, gerekse psikolojik düzeyde bu savaş bulunuyor. George W. Bush'la başlayıp, Barack H. Obama'yla devam eden bu savaş; Amerika siyasetinin giderayak en önemli seçim kozu haline gelmiş durumda. Ve Bin Ladin'in öldürülmesi, 2012 yılında yapılacak başkanlık seçimi öncesinde kendine bir koz arayan Obama'nın elini bir kat daha güçlendirdi. Ama Amerika ve dünya için El Kaide terör örgütü, Bin Ladin ölse dahi varlığıyla hâlâ en büyük tehdit unsurunu oluşturuyor.

Türkiye'nin terörle mücadele tarihi de, en az Amerika'nınki kadar eski ve çetrefilli. Bin Ladin'in, Amerikan birliklerince öldürüldüğü haberini televizyonlardaki bültenlerden takip ederken, terör örgütü liderinin 12 yıl önce Kenya'dan paketlenip, getirilişini de düşünmeden edemedim. PKK'nın elebaşısı Öcalan'ın neredeyse burnunun dibinde olduğu dönemde, Türkiye'nin komşu ülke topraklarına askerî operasyon düzenlemesine onay vermeyen, Türkiye'nin güvenliğine yönelik bir harekâtı sınır ihlâli ve işgal olarak değerlendiren Amerika; ne var ki Türk güvenlik timlerinin, 30 bin kişinin canına mal olan bir terör örgütünün liderini yakalayıp, Türkiye'ye getirmesine daha fazla karşı koyamadı.

Türkiye de Amerika gibi, bugün 192 ülkede askerî üsleri bulunan ve her yönden güçlü bir ülke olsaydı; pekâlâ böyle bir güvenlik operasyonu için hiç kimsenin icazetine ihtiyaç duymaz, ağzının içine bakmazdı. Neredeyse bütün Avrupa devletleri ve Amerika, şimdi bu eli kanlı bebek katilinin, Türk cezaevindeki akıbetini adım adım takip ediyor.

Usame Bin Ladin, Pakistan'daki malikânesinde öldürülmeyip de, sağ olarak yakalansaydı; akıbeti ne olurdu? O da muhtemelen Saddam Hüseyin gibi, halka açık bir meydanda herkesin gözü önünde asılıp, bilmem hangi ülkenin cellatlarınca idam edilirdi; öyle değil mi? Ama Abdullah Öcalan'ı, Amerika; 'Eğer Avrupa Birliği üyeliği gibi bir hedefiniz varsa, öncelikle idam cezasını kaldıracak ve Öcalan'ı idam etmeyeceksiniz', pazarlığıyla teslim etti Türkiye'ye.

Herkesin canisi, yalnız kendine cani. Bin Ladin, eli kanlı bir terörist; Öcalan ise, bir demokrasi mücahidi!