Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '07

 
Kategori
Yöresel Yemekler
 

Abdigor köftesi

Abdigor köftesi
 

Uzaktaki toz bulutu giderek yaklaşıyor. Toprak duvarın üzerindeki yerimi alıyorum her zamanki gibi. Hayvan sesleri, insan bağırışları ile birleşerek bana doğru yaklaşırken yine heyecanlanıyorum.

Önce inekler, öküzler, ardından koyunlar en arkada mandalar kâh hızlanarak kâh yavaşlayarak bağırtılarla yaklaşırken havaya yükselen toz bulutunun ardında kocaman kırmızı güllü, yemyeşil dallı şalvarlarını savura savura gelen eli kovalı kızları görüyorum hayâl meyâl.

İşte beni asıl etkileyen onlar.

Kapkara gözlü, yanık tenli, simsiyah saçlarına doladıkları allı, güllü yemenileri ile sanki masal dünyasından fırlayıveren Kürt kızları.

Hele içlerinde yaşları küçük olduğu için evdeki büyüklerin küçülenlerini giyen, yırtık ayakkabılı, masmavi gözlü, karman çorman olmuş sapsarı saçlı olanları yok mu işte tam masal kitaplarından fırlamış da evimizin önündeki caddeye konuvermişler gibi.

Sabah erkenden gider sürü… Gidişlerini göremem hiç ama bilirim ki akşama dönecekler. Akşam yaklaşırken, güneş dağların ardına saklanmaya doğru yeltendiğinde geleceklerdir, bilirim.

Uzaklardaki toz bulutunu görünce her gün hiç üşenmeden otururum duvarın üzerine ve beklerim önümüzdeki yoldan geçmelerini.

Erkekler ellerinde uzun sopalarla hayvanların sağa sola kaçmalarını önlerler.
Bazen sert şekilde bağırır, bazen ıslık çalarlar. Kızlar ise sürünün arkasından gitmek ve ellerindeki kovalara hayvanların giderken yaptıkları dışkıları toplamakla görevlidirler.

Bu dışkı toplama işi adeta bir yarış şeklindedir. Tüm kızların gözü yerdedir. Hayvanların dışkıları yere "şaappp" diye bir ses çıkararak düştüğünde kızlar çığlıklarla koşarlar o tarafa doğru. Hangisi önce varırsa ustalıkla eğilip avuçlar pisliği ve kovasına atar.Sonra ağırlaşan kovayı sol omzuna yerleştirip yine acele adımlarla başka bir hayvanın peşinden koşturmaya başlar, şalvarını savurta savurta.

Bir renk cümbüşüdür kızların giysileri. Kiminin üzerinde ışıltılı kumaştan bir gömlek, altında o kumaşın rengine uyan şalvar vardır. Kimisi yaz sıcağında nasıl olup da pişmediklerini düşündüğüm kazaklar giyer, morlu, sarılı, fıstık yeşilli. Kiminin gömleği desenlidir ama şalvar janjanlı parlak bir kumaştandır.

Her adım atışta ışıl ışıl bir raksediş…

Tüm yol boyunca süren bu yarış, subay lojmanlarının olduğu köşeye gelince ikiye ayrılır. Hayvan ve insanların bir kısmı lojmanların önünden şehre giden yola döner, diğerleri Ankara istikametine giden yola devam ederler ve bu koşturmaca hayvanlar ahırlarına varıncaya dek devam eder.

Kızların çığlıkları, oğlanların erkekleşmeye dönük incelip kalınlaşan sesleri karışır hayvanların homurtularına ve toz bulutlarına. Hızla gelen toz bulutu aynı hızla dağılır gider…

Akşamın gölgeleri uzar artık çatılarda. Dağlar morarır... Gökyüzü eflatunumsu rengi giderek laciverde terk eder.

Bir doğu akşamı başlamaktadır yine.

Kızlar kovalarını boşaltırlar bahçedeki köşeye muzaffer bir eda ile. Yarın yeni bir yarış başlayacaktır.

Buz gibi tulumba suyu ile yıkanır günün pisliği tırnak aralarından. Mutfağa doğru telaşlı adımlar başlar, alaca karanlığın karanlığa dönüş hızında.

Sabah evde kalan kadınlarca, toplanan hayvan pisliklerinin samanla buluşup halleşmesi sağlanacak yani kemre yapma işi başlayacak, toplayıcılar da gün boyu koşacak hayvanların ardında.

Kermeler güneşte kurutulacak, dizilecek üst üste.Yabacı filmlerdeki kuleler gibi, ya da peribacaları gibi…Kerme demek, tezek demek kışın ısınmak demek...

Tüm yaz boyu süren bu koşturmaca, güneşin sıcağına rağmen soğuğun hissedildiği zamana dek sürecek. Masal kahramanlarım soğuklar başladığında görünmeyecekler bana. Duvarın üzerine oturamayacağım o zaman.

Ağrı dağının eteklerine uzanacak karlar önce…Sonra bir sabah beyaza kesecek her yer. Kar üstü kar, buz üstü buz… Çatılarda uzayacak kış, sivri buzullar halinde. Kemreler çıtır çıtır yanacak sobalarda, üzerindeki bakır güğümlerdeki suları fokur fokur kaynatarak.

Alnının çatısını tülbentle sarmış, ak gerdanlarında beşibiryerde’lerin sallandığı heybetli kadınlar benim “abdigur”(2) dedigim yemeği kaynatacaklar kazanda. Toprak damların altında sımsıcak bir gece başlayacak gece lambasının fitili kısılana dek.

Az sonra köpekler damların üzerindeki yerlerini alacak, tenha sokaklar dağlardan inen kurtlara kalacak…

Yarına Allah kerim…

(1)Ağrı/Doğubeyazıt...........1964- 1965 yılları anılarımdan
(2) Abdigur: Doğubeyazıt yöresine ait bir yemek adı.

ABDİGOR KÖFTESİ
Yörenin en lezzetli yemeğidir.
Yağsız sinirsiz, kemiksiz sığır eti, çok az miktarda soğan, bir adet yumurta ve baharatlardan yapılır.

Hazırlanması:
Taze et-bir tokmak taş ile taş üzerinde dövülür. Hamur haline gelen et, soğan ve su katılarak elle çırpılır. Çırpıldıktan sonra bir saat dinlendirilen bu iri et topalaklar lanine getirilir ve kaynar suya atılarak pişirilir. Köftelerin piştiği suya pirinç salınarak pilav yapılır.

Pilav tabağının tam ortasına konan kocaman et topu ile servis yapılır.

 
Toplam blog
: 79
: 1982
Kayıt tarihi
: 17.07.06
 
 

Salyangozları bilirsiniz... Onları görmeseniz bile geçtikleri yerde bıraktıkları izlerden anlarsı..