Abdullah Avcı - Hiddink

Rahatladık çok şükür. Hiddink gitti. Tüm suçu ölene yükledik ve herkes temize çıktı. Diğer bir tabirle abalıyı bulduk ve tüm sopaları ona vurduk.

Keşke biraz da iğnenin ucunu kendimize dokundursaydık. Bugün Milli Takım kaptanı Emre'nin açıklamalarını okumuşsunuzdur. Tüm futbol camiamızın yapması gerekeni yapmış ve bir olgunluk örneği gösterek özeleştiride bulunmuş. Toroğlu ve Hıncal Uluç Emre'nin bu olgunluklarına da değinebilseler keşke .

Daha önce çalıştırdığı takımlarda ki başarısı sabit olan dünya çapındaki bu antrenörü gönderirken çantasına bütün suçları doldurmayı da ihmal etmedik. Federasyon, futbolcular, medya herkes rahatladı. Hatta bazı futbolcularımız Emre'nin tersine kendi mücadelesizliklerini bile Hiddink'e yükleyerek hedef saptıracaklarını zannettiler. Ama bilen biliyor. Taktik yanlış olabilir, oyuncu seçimi hatalı olabilir. Her oyuncunun da kötü gününde olması sözkonusu olabilir ama sahada hele hele milli takım formasıyla koşamamasının mücadele etmemesinin bahanesi olamaz.

Bana göre tüm başarısızlığın faturasını Hiddink'e yazarsak bundan sonraki başarısızlıkların da önünü açarız. "Nasıl olsa başarısız her zaman antrenör olur gerekirse değiştiririz"  mantığına saplanmak sadece daha kötü günlerin habercisi olabilir.

Şimdi Abdullah Avcı gündemde. Anlaşılan geçmişten hiç ders alamıyoruz. Abdullah Avcı Ülkemizdeki futbolda beyefendilik, taktisyenlik, büyük takımlara kök söktürme! gibi meziyetleriyle bilinen ve hepimizce taktir edilen tam anlamıyla "okullu" bir teknik adam.

Ancak şimdiye kadar muhalefeti olmayan bir kulüpten gelmesi kendisi için problem olacak. Ayrıca  yıldız oyuncu şımarıklığı çekmemiş, hep kendi seçtiği isimsiz kahramanlarla işi götürmüş bir teknik adam oluşu da işini oldukça zorlaştıracak. Hiddink gibi, futbolu macerayla değil gerçekleriyle gören bir futbol adamının Ülkemizde işi çok zor. Biz bu filmi aslında Ersun Yenal'la da izlemiştik, umarım sonu daha iyi biter.

Ayrıca madem genç Türk antrenör isteniyordu hiç değilse şampiyonluk yaşamış, büyük takım tecrübesi olan Ertuğrul Sağlam düşünülebilirdi. Ya da hiç risk alınmaz Mustafa Denizli gibi bu işin artık duayeni olmuş bir isme görev verilirdi. Sanırım başka hesaplar dönüyor. Umarım birileri yine takım fanatizmine yenik düşmemiştir. Nedense Futbol Federasyonundaki basketçi bu işe karıştı gibi bir his var  içimde........