Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Abim benim

Abim benim
 

Canım Abim


"Mememe elleme!" dedi.

Belediye otobüsünde, yanyana ayaktaydık.

Dik dik, ters ters sağına soluna baktığını gördüm bir iki sefer. O seferlerden birinde gözgöze de geldik; başımı çeviriverdim.

"Aman ha!..." dedi içimdeki ses. İçimdeki sesin beni yanılttığı pek olmamıştır ki işte o an, gayet düzgün giyimli ve fakat bir miktar makyaj bölümünde abartıya kaçmış bayan arkadaşımız, hayli ilginç bu cümleyi kurdu.

Ve o, bu cümleyi gayet anlaşılır bir tonda seslendirir seslendirmez, değişik boyutlarda çeşitli kafaların benim bulunduğum yöne çevrildiğini gördüm.

Utanç içindeydim. Utanç içindeki insanlar değişik tavırlar sergileyebiliyor. Ama bütün utananlar, ortak olarak, kendilerini utandıran o şeyden hızla uzaklaşmak istiyor.

"Yer yarılsa da yerin dibine girseydim" denir ya, aynen o durumdaydım.

"Aman hanfendi(!), ne münasebet!" deyivermişim. O an ne dediğimi biliyorsam namerdim.

Bu cümle ağzımda çok münasebetsiz bir dağılma yaşadı. 40'lı yaşlarımın henüz başındayken, rahmetli dedemin vurgulamalarına öykünür gibi kurduğum bu cümlenin ardından, ne yaptığını bilmez bir halde, bön bön (kimi arkadaşlar "mal mal"ı tercih edebilir) bir süre baktım hanfendinin yüzüne.

Boynumdan, boğazımdan fışkıran alevlerle bir anda bir ejderhaya dönüşmüş olabileceğimden korkuyordum.

Otobüsün kuzeyinden, "Hişşt Birader!" dedi bana, usturuplu bir şekilde kaşını kaldırıp atan abi (halen abi diyorum kendisine).

Bendeniz, "Yok valla bişey" şeklinde eveleme-geveleme moduna geçerken...

"Utan, utan!" diye mırıltıyla karışık homurdandı, yanındaki çocuğu çekiştirerek benden yana baktırmamaya çalışan orta yaşlı tombikella abla.

"Tiiirbiyesiz! dedi, bir başka bayan arkadaş; gayet gür ve içten bir ses tonu kullanmıştı. Sanırım işte bu içtenlik, otobüsün genelini harekete geçiren startı da vermiş oldu.

Hepimiz böyle otobüsün bir yerlerine, o "kulaklara" tutunmuş lıngır lıngır sallana sallana gidiyorduk.

Sonra bu benim abi, hani bu kaş atan abim benim, kalabalıkları yara yara bana doğru gelme hamlesine girişti. Otobüsün genelinden de, uğultu halinde, bu hareketi onaylar tarzda sesler yükselmeye başladı aynı anda.

Otobüs içindeki bu sosyal çalkantı, şoföre de malum olmuştu ki işte dikiz aynasından ortamı dik dik dikizlerken gördüm kendisini.

Ancak yanan yüzüm, uğuldayan kulaklarım ve de boğazımda düğümlenen sesim satıh müdafasını zorlaştırıyor, bulunduğum noktayı korumaya çalışıyordum.

Korkak ya da pısırık bir erkek olduğum için değil; başka türlüsünü bilmediğim için. Nezaket hamurumda olduğu için. Aile terbiyemle, görgümle-göreneğimle her daim gurur duyarım. Zarif, zerafetten anlayan, içli ve içinde çok sesli bir insanım ben.

O sırada, abimin nefesini hissettim ensemde. O an "hayırlısı" dedim kendime. "N'oOOoluyor burda ?! Bu mu yamuk yaptı sana" şeklinde beni dürterek işaret ederken abim, hanfendi bu sefer daha yüksek bir tondan "Elleme mememe!" demesin mi yine?!... Hem de bu defa abime!.. Abim, nolduğunu şaşırdı.

İlk şaşkınlığını atınca da "Kim nerene elliyo lan?!" diyiverdi.

"Elleme ulaaaan!" diye bağırıverince bizim kız,

"Lan manyak ne bağrıyon?! Kim nerene elliyo ?! Aç lan şoför kapıyı, in lan manyak karı aşağı!" şeklinde abim, bu hanım arkadaşımızı otobüsten indirdi.

Sonra döndü bana " ya kardeş sen de kusura bakma, karı uçmuş ne bilelim.." dedi.

Şimdi bu olayın üzerinden üç gün geçti. Ben bu üç gündür düşünüyorum: "İnsan neden böyle şeyler yapar? Bu tür hareketlerin altında aslında ne hikayeler yatar? Bir insan ne yaşar da sonucunda akıl dengesini yitirir?" hep bunları soruyorum kendime.

Arada abime de soruyorum, Çünkü artık benim bir abim var!

Abimse, "Takma kafana böyle vıttırı zıttırı şeyleri, koş kap bana bakkaldan bi sigara" diyor. Ya da sucuklu yumurta istiyor, kıymalı makarnaya da bayılıyor. Ah ah... Karnında kurt varmış zavallımın... Yedikleri hiç yaramıyormuş ki vücuduna... Hep o namussuz kurt kemiriyormuş bu garibimin karnını. Çok dertli sormayın... Bu evin babamdan bana kaldığını öğrendi ya öyle sevindi ki bir görecektiniz....

"Lan işte şimdi gerçek bir kardeşim oldu, ben öyle it sürüsü gibi, çulsuz çabutsuz kardeşi napıyim?!... ama sen öyle misin ya?!..." diyor. O da meğer hasretmiş gerçek bir kardeşe...

Çok kaynaştık onunla şu üç günde. O gün otobüste yaşanan o sevimsiz olaydan sonra, aynı durakta indik. O da iş bakınıyormuş, biraz lafladık ayaküstü. Parası yokmuş, karnı açmış, "hadi bana yemek ısmarla!" dedi.

Nasıl içten bir insan, böyle aklına geleni hemen isteyiveriyor. Ben öyle değilimdir mesela... "İstesen de istemez görüneceksin" hep böyle derdi rahmetli annem. Ama abim istiyor benden. "Sen isteyeceksin ki Allah da verecek" diyor. Benim ailem iyiydi hoştu da bu dini açılardan biraz zayıf yetiştirdiler beni galiba. Herneyse artık olan olmuş, bundan sonrasına bakmak lazım.

O gün işte... karınlarımızı doyurduk, ödedim ben hesabı, tam kalkıcaz artık, bana sordu, "kimin kimsen var mı?" dedi. Ben de yok deyince, yalnızım deyince, anlatınca hayatımı oracıkta..., "Ben senin abinim bundan sonra, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez" deyivermesin mi? Allah bin kere razı olsun kendisinden.

Çok değişik, çok güzel bir duygu bu, anlatamam!.. Bundan sonrası için çok umutluyum hayattan.

Yalnız abim dedi ki "gerçek kardeşlerin herşeyleri ortak olur"muş. Bu evin tapusunu ortak yaparsak işte o zaman gerçek kardeş olurmuşuz. Hani küçükken kan kardeşi olmak gibi... öyle diyor. Yarın sabah olsun, tapuya gidiyoruz.... Abim benim!... Çok iyi bir insan.

 
Toplam blog
: 24
: 985
Kayıt tarihi
: 11.04.10
 
 

Üniversitede işletme okudum. Kendi işletmemi işletmek dışında çok çeşitli alanlarda çalıştım. Sahne ..