Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Acaba, acabola

Hep merak etmişimdir, bizim buralarda görüp yaşadıklarımız, acaba yabancı ülkelerde de yaşanıyor mu diye.

Çoğumuz, ağzımızı açtık mı “elin gavuru” diye söze başlarız.

”Elin gavuru” ne demekse.

Bunları düşünürken gözlerimi dört beş açar güzel yurdumda yaşarım. Bazen de göz kapaklarımı indirir yabancı ülkeleri dolaşır gelirim.

Hayal de olsa yabancı bir ülkeye seyahate çıktığımda hep, orayla burayı karşılaştırmak isterim.

Önce pencerelerinde işlemeli demirlerden yapılmış korkuluklar var mı diye bakmak isterim. Bizde, özellikle birinci katların pencereleri hapishane pencereleri gibi gelir bana.

Her evin çatısında üç petekli güneş enerjisi sistemleri var mıdır? Ya da çeşitli çapta televizyon antenleri!

Cadde ve sokak kenarlarındaki binalarda çalışan klimaların suları yollara akıyor mudur? Bu sular yoldan geçen insanların üstüne damlıyor mudur?

Diken ve tel onlarda da vardır mutlaka. Ama ya dikenli tel! Bahçeleri dikenli tellerle çevrili midir? Bahçe duvarı betondan yapılmışsa bile duvarın en üstüne gene dikenli tel çekilmiş midir? Bu bahçe duvarlarının en üstüne yabancılar girmesin diye cam kırıkları dikine dikine dizilmiş midir dersiniz? Şayet bahçe, demir parmaklıklarla çevrilmişse bu parmaklık demirlerinin ucu sipsivri midir?

Taşıtlar tarlalardan asfalt yola çamurlu tekerlekleriyle çıkarlar mı? Asfalt üstünde araba veya traktör tekerlerinin çamurdan izleri kalıyor mudur acaba?

Yaya kaldırımlarında elektrik veya telefon direkleri boy boy dizili midir?

Umumi tuvaletlerin sifonları çalışıyor mudur?

Abdest ırbığı (ibrik) bulunan tuvaletleri var mıdır acaba? (Avrupalı ile bizimki tartışıyor. Avrupalı “sizde bizim kadar okul var mı “diyor. Bizimki “her köyde her mahallede okulumuz vardır. Sizden fazladır bile“ diyor. Avrupalı “peki bizim her yerde ibadethanemiz vardır sizin de var mı?” diyor. Bizimki “Bizim ibadethanelerimiz sizlerden kat kat fazladır” diyor. Avrupalı “peki sizin umumi tuvaletleriniz de var mı?” diyor. Bizimki bir “ohhooo..!” çektikten sonra “Bizde her çalının arkası bir umumi tuvalettir” diyor.)

Onların da bizdeki gibi kapıp kaçanları var mıdır acaba?

Sözlüklerinde “maganda”ları var mıdır?

Diyorum ki oralarda bir lokantaya gitsem acaba garsonun omzunda pislikten, kirden fiziki harita gibi olmuş bir havlu görebilir miyim dersiniz?

Acaba onlar yollarda yürürken tükürmek isteseler nereye ve nasıl tükürürler. Sümüklerini nereye, nasıl atarlar. Sümüklerini kollarına silerler mi? ( Benim bildiğim bir yiğit burnunu şöyle temizler: Öne doğru biraz eğilir, burnunun sol deliğini temizleyecekse sağ ayağını arkaya doğru kaldırır, sağ elin başparmağı ile burnunun sağ deliğini kapatır, ciğerlerine çektiği havayı olanca gücüyle burnunun sol deliğinden dışarı fışkırtır. Burnun öteki deliği temizlenirken de aynı işlemin tersi yapılır.)

Yollarından herhangi bir araç geçtiğinde toz dumana karışır mı?

Kaldırımlarda motosiklet veya bisiklet yarışları yapılır mı?

Kuş kurt yesin diye yol kenarlarına dut ağacı dikilir mi? Dikilen dut ağaçlarından düşen dutlar yerlerde ezilir, bunlara sinekler konar mı?

Bizim keçiler gibi keçiler onlarda da vardır mutlaka. Onlar da keçi bol süt versin diye sağdıkları ilk sütü (ağasütü) bir incir ağacının dibine dökerler mi acaba?

Sebil sadece bizde mi vardır, yoksa onlarda da var mıdır? Varsa bu sebillerin başında zincirle bağlı, herkesin su içebileceği bir tas da var mıdır?

Pazarları, semt pazarları var mıdır? Oralardaki Pazar edebiyatı nasıldır acaba?

Bizim kızlardan birisi oralara gitse, denize girse. Mayo ile denizde kenarında güneşlenirken oraların gençleri bizim kızın başına toplanıp yiyecek gibi bakarak, ağızlarının suyunu kumsallara akıtırlar mı acaba.

Acaba, hasret iki kişi karşılaşsalar sarmaş dolaş olup sağ ve sol yanaklarından üçer defa öperler mi? Geri çekilip çekilip üçer defa sarılırlar mı acaba. (eskiden ikişer defa sarılır ikişer defa öpülür iş biterdi. Bu üçü kim çıkardı dersiniz? )

Nazar sadece bizimkilere mi aittir, yoksa onlarda da var mıdır? Boyunlarında, koltuk altlarında giysilerinin görünmeyen yerlerinde muska, hamaylı, cevşen var mıdır acaba?

Parpıcıları, muskacıları, üç kağıtçıları, ayakçıları, tokatçıları, değnekçileri ve bilumum ci-cı-cu-cü ile biten sözcükleri sözlüklerinde var mıdır acaba?

Çıtlık dalından yapılmış maskotlar var mıdır?

Gök boncuk onlarda da var mıdır acaba?

Vitrinlerinde ya da yeni adıyla gümüşlüklerinde hiç kullanılmamış kesme bardaklar dizili midir?

Brüksel lahanaları vardır.

Napolyon kirazları, golden elmaları, İngiliz kumaşları, Bordo şarapları zaten ezbere bildiğimiz şeyler.

Bunlar kaşık sepetimize kadar girdi.

Şimdi “insanlar dirseklerini kesinlikle yalayamazlar” desem onların da yüzde yetmiş beşi hemen dirseklerini yalamaya kalkarlar mı acaba?

Kim bilir..!

 
Toplam blog
: 165
: 646
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

Recai Şahin: 1941 yılında Fethiye- İncirköy'de doğdum. İlkokul köyümde, ortaokulu Fethiye'de okud..