Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '10

 
Kategori
Güncel
 

Acaba kenelere ne oldu?

Acaba kenelere ne oldu?
 

Kan emmiş bir kene


Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. 

Çok şükür, bu sene kene vakaları iyicene azaldı. 

Medyaya yansımadığına göre, galiba son iki aydır da bu yüzden ölen olmadı! 

Acaba kene haberleri neden bıçak gibi kesildi? 

a- Olay popülerliğini yitirdi, medya ilgilenmekten vazgeçti. 

b- Keneler ıslâh edildi. 

c- Toplum bilinçlenerek, sıkı korunma tedbirleri almaya başladığından ölümler durdu. 

d- Keneler, birilerince dışarıdan getirilmişti. Türkiye'deki coğrafi şartlara uyum sağlayamadıkları için nesilleri tükendi. 

Yukarıdaki şıklardan hangisinin doğru olduğunu bulabilmek için, bu ülkede araştırmayı seven bilim adamlarıyla onlara sponsorluk yapacak firma ve kuruluşlara ihtiyaç olduğu muhakkaktır. 

Merak duygusu gelişmemiş uzmanlarla parasını doğru yere sarfetmeyi beceremeyen zenginlerin çoğunlukta olduğu bir memlekette, herhangi bir olayın esasını öğrenmek mümkün değildir. 

Şahsen ben şimdiye kadar, "Acaba bu öldürücü keneler eskiden beri var mıydı, yoksa sonradan mı ortaya çıktı?" sorusuna cevap olacak bir araştırmaya ya da açıklamaya rastlamadım. Nedense, Çorum'a veya Tokat'a kadar gidip bu vakaların daha önceki yıllarda da var olup olmadığını araştıracak meraklı bir bilim adamı çıkmadı. (Veya çıktı da elde ettiği verileri kamuoyuna duyuracak bir yol bulamadı.) 

Aslına bakarsanız medya da bundan farklı değildi. Kene vakasına, okuldaki mescid meselesi kadar ilgi duymadı. İrtica rüzgarlarının estirildiği günlerde, "Malezya mı oluyoruz?" sorusuna cevap bulmak için çok uzaklardaki Kuala Lumpur'a yığınak yapan medyamız, burnumuzun dibindeki kene bölgesine bir muhabir bile gönderemedi.  

Zira durumu açıklığa kavuşturmak için mutlaka bilim adamı olmak da gerekmiyordu. Pekalâ bir muhabir de bölgede yaşayanlara, "bundan on, onbeş yıl kadar önce, 'Kırım Kongo Kanamalı Ateşi'ne benzeyen belirtilerle ölen oldu mu" diye sorabilirdi. Cevap evetse kenelerin, bizim topraklarımıza ait olduğu hayırsa, dışarıdan gelmiş veya getirilmiş bulunduğu kolayca anlaşılabilirdi. Yani mesele bu kadar sıradan ve basitti. Yazık ki, kimse konunun bu yönünü merak etmedi ve halâ da etmiyor. 

Elimde veri olmadığına göre, tahmin yürütmek zorundayım. Kanaatimce bu keneler, birileri tarafından kasıtlı olarak bizim topraklarımıza salınmıştır. Muhtemelen bölgenin hava şartları, provokatörlerin tahminlerinin aksine mezkur haşaratın yaşamasına uygun düşmemiştir. Kısacası iklim, bölgeye bırakılan kenelerin hayatlarını idamesine ve üremesine imkân vermediğinden kısa zamanda nesilleri tükenmiştir. 

Bunları yazarken aynı zamanda, "İnşaallah bu blogun yayınından sonra, yeni kene vakalarıyla karşılaşmayız!" diye dua etmiyor da değilim. Çünkü bundan üç, dört yıl kadar önce bir yazar, terör eylemlerinde sehit düşen askerleri kastederek, "Neden hep erler ölüyor?" demişti de üç gün sonra subaylar da şehit olmaya başlamıştı. Yazarın işinden olması ise meselenin başka bir trajik yönünüydü.  

Benim yaptığıma benzer tahmin yürütmelere komplo teorisi diyorlar. Ne var ki, bazan bunların somut gerçekliği yansıttığı da oluyor. Meselâ, önce internete, "birleştiririm davaları, basarım tahliyeyi" diye bir ortam dinlemesi düşüyor, ardından bir de bakıyorsunuz Yagıtay 11. Ceza Dairesi davaları birleştiriyor, İlhan Cihaner'le arkadaşlarını tahliye ediyor. 

Anayasa paketi CHP'yi, MHP'yi rahatsız ettiği gibi PKK'yı ve BDP'yi de rahatsız ediyor. Gariptir, açılımın ülke birliğine zarar vereceğini düşünenlerle, bundan faydalanacakları kesin olanlar aynı menfi tavırda birleşebiliyor.
 

İşin aslına dair somut verilere ulaşmak mümkün olmadığından bu konuya da, "BDP ve PKK, 'varlık sebeplerinin ortadan kalkacağı' korkusuyla açılıma karşı çıkıyor" şeklinde bir komplo teorisi üretmek gerekiyor. Bu da başka bir komplo teorisine yol açıyor. İşte teori: 

"Varlık sebeplerini, "daha çok hak talebi" olarak belirleyen bu örgütler, demokratik açılımdan endişe duyuyorlarsa, amaçlarının kürt halkının hakkını savunmak olmadığı açıktır. O zaman bu teşkilatların, povokatörlük ve terör taşeronluğu gibi kirli emellere hizmet maksadıyla kurulduklarında şüphe yoktur." 

Artık kendini uzman, bilim adamı, hukukçu, yazar, sosyolog vs. olarak tanımlayan insanlar lâf dolandırmayı bırakıp sadede gelmelidirler. Olaylara, belli bir ideoloji çerçevesinden bakarak terör dahil, yaşadığımız hadiseleri aydınlatmaya veya çözmeye çalışıyormuş gibi yapmaktan vazgeçmelidirler. Kendi fikirlerini üstün kılmayı, gerçeğe ulaşmanın erdemliliğine tercih edenler, 'hakikati savunuyormuş ikiyüzlülüğünü' bırakmalıdırlar. Herkes kim olduğunu ve kimin tarafına yonttuğunu açıkça ortaya koymalıdır. 

Böylece halk, konuşup yazanlardan bir çoğunun olayları kendi ideolojisine göre şekillendirmeye çalıştığını görme imkânına kavuşacak, doğru ve tarafsız tesbitler yapanlara daha çok kulak verecektir. Eğer her fikir sahibi niyetini açıkça ortaya koyarsa belki, kenelerin dışarıdan gelip gelmedikleri bile öğrenilebilir. 

Resim: www.nefelilaclama.com/hasere/kene.htm 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..