Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '07

 
Kategori
Anılar
 

Acele neyzen aranıyor...

Acele neyzen aranıyor...
 

Gerçekten '' Müzik ruhun gıdasıdır.'' Her nerede olursanız olun; hangi halet-i ruhiyede bulunursanız bulunun, müziksiz yapamazsınız...Hüzünlenir söyleriz... Neşeleniriz söyleriz...

Askerin de moral kaynağıdır müzik... Askerlik yapacağım kıtama teslim olmak için bindiğim otobüste derinden gelen bir müziğe kulak verdim.

''Beni kör kuyularda sensiz bıraktın. / Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın/ Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı/ Beni sensiz bıraktın/ Beni bensiz bıraktın //

Gel de efkarlanma... Zaten karmakarışık duygulardayım.... Muavini çağırmıştım... Neşeli bir parça koymasını rica etmiştim.

Kaptan, aynadan şöyle bir ''Dikiz'' geçtikten sonra, eğilip yeni bir kaset koymuştu...

Haydaa... ''Gel teskereee... gel teskere... Bitsin bu hasret ! ''

Adama bak, alnımızda yazılmış sanki asker olduğumuz.

Neyse ki yolumuz kısa sürmüştü.

Teslim işlemleri, yeni arkadaşlar, komutanlar, koğuşlar, depolar, silah, kasatura, kütüklük, yat-kalk; nişan al; ateş et!..

Sağa-sola dön; içtimalar, atışlar; nöbetler... ''Yaylalar yaylalar... Bir mumdur... iki mumdur...'' türküleriyle koşmalar...

Derken, göz açıp kapayıncaya kadar, ''Kısa dönem '' askerliğin sonuna gelmiştik.

''Çakı gibi'' bir jandarma olmuştuk...

Alay komutanı, bir moral gecesi yapılmasını emretmişti. Bölük komutanlarımız dışarıdan eğlence gurupları getirmek için projeler yapıyordu.

O sırada, benim ve üç arkadaşımın Türk Sanat Müziğiyle iştigal ettiğimizi duymuşlar ve bizi makama çağırmışlardı.
Bir Alay Orkestrası oluşturmamız isteniyordu.

Hemen kabul etmiştik ve provalara başlamıştık. Türk Sanat Müziğiyle Halk Müziğini karıştırıp güzel bir repertuvar hazırlamıştık ki yeni gelen bir emirle kafamız karışıvermişti.

Tugay komutanımız, Klasik Türk Sanat Müziği'nin ''Fanatiklerindenmiş ''... Mevlana'nın da hayranıymış...

Komutanlardan birisi de bizim gurubu abartarak, biraz da ''Yaranmak ''için Paşa'ya ''atmış, tutmuş''; göklere çıkarmıştı bizi...

Paşa, bizim, ''Moral Gecesi'' hazırlığımızı da duyunca tutturmuş: ''Neyzen '' isterim diye.

Ney taksimleri yapmamızı; hatta küçük bir ''Sema '' gösterisi yapılmasını emretmişti.

Gelgelelim, aramızda ne ''Neyzen '' ne de ''Semazen'' vardı.'' Emir demiri keserdi...'' ...Koca ''Paşa'' istemişti.

Bizi bir telaş almıştı. Eğlence gününe de tam bir hafta kalmıştı... Arkadan ver elini ''Teskere!..''

Ama, Paşa'nın emri yerine getirilmezse teskerenin ''Hayal '' olacağı, dilden dile bize ulaşmıştı.

Grup üyelerimizin hemen hepsi orta yaşa yakın askerlerdi. Bu yaştan sonra ''Sema '' yapamazlardı.

Aramızda bulunan ve bugün Türkiye'nin bir numaralı işadamlarından olan asker arkadaşımız, İstanbul'dan bir ekip getirebileceğini söyleyince havalara uçmuştuk.

Hemen önerimizi ''Yetkili kurullara'' iletmiştik.

Fakat... Heyhat!... Gelen emirle yıkılmıştık. Nafile...Tugay, ''Yerli Malı'', Alay'a ait askerlerden bir ''Sema ''ekibi istiyordu ve emrediyordu.

Tüm bölükleri didik didik tarayıp -neyzen- aradık. Yok!..Yok!.. Bol bol Kandıralı klarnetçi, dabrukatör bulmuştuk.

Aceleyle Konya'lı çocuklardan karma bir ''Sema ekibi '' oluşturuvermiştik.

Folklör öğretmeni olan asker arkadaşın çabalarıyla ve kaset yardımıyla çalışmalara başlamıştık. Kostümler de tamamdı.

Ama ''Neyzen '' bulmak olanaksızdı...

Kara kara düşünürken uzun dönem acemi askerlerden biri çıktı geldi. Ve ''Burnuyla '' Şahane ''Ney'' taklidi yaptığını söyleyivermişti. Bu olaya da epey gülmüştük.

Çocuğu bir odaya alıp dinlemiştik. Aman Allah'ım!.. Böyle şey olamazdı... Gözünüzü kapatın... ''Neyzen Tevfik '' yanı başınızdaydı... Provalarda da çok başarılıydı.

Bir arkadaşımızı ''Figüran neyzen '' olarak, giydirip orkestra arasına oturtacaktık.

Alayın etrafındaki sazlıklardan bir kamış kesip ''Ney'' süsü vermiştim. Hazırlıklar tamamdı...

Hazır olduğumuz ''tekmilini'' de bizzat, şahsım vermişti. Aksilik olursa, ''varsın benim askerliğim yansın!.. '' demiştim...

Moral gecesinin yapılacağı Alay Gazinosu dolmaya başlamıştı. Ön sıralarda üst rütbeli komutanlar, kentin sivil protokol heyeti eşleriyle birlikte yerlerini almışlardı.

Komutanımızın ''Hamasi ''bir konuşmasıyla gösteriye başlamıştık. Konuklar ve askerler müziğimizin ritmiyle kendilerinden geçiyorlardı.

Eğlenceye susamış kahraman askerimizi neşelendirmenin keyfiyle orkestramız coştukça coşuyordu. Finale doğru ''Ney taksimi ''ve ardından ''Sema Gösterisini'' sunacaktık.

İşte o an gelip çatmıştı... Işıklar ''Loş '' duruma getirilmiş ; ''Huşu '' içerisinde ''Ney taksimini '' dinlemeye başlamıştık.

Ney sesinin, ''kuliste'' mikrofonu burnuna dayamış bir askerden çıktığını bizden başka bilen yoktu.

Ön sırada oturanların duygulandıklarını ve yavaş yavaş ağladıklarına tanık oluyorduk. Gülmemek için dudaklarımızı ısırıyorduk; bir taraftan da korkudan tir tir titriyorduk.

Semazenler de dönmeye başlamışlardı. Tanrım!.. Bu kadar güzel bir manzara olamazdı...

Bunu biz mi beceriyorduk? Salonda müthiş bir duygu seli oluşmuştu...

Sahne dar olduğu için semazenlerin biri kendini fazla kaptırmıştı ve az kalsın sahneden yuvarlanıyordu.

Neyse ki ucuz kurtarmıştık. Bir semazen de fazla sayıda dönmekten yan perdeye dolanmıştı. İçeri kaçarak kendini kurtarmıştı...''

Olsun!... Bu kadar kusur, kadı kızında da olur canım!..'' demiştik...

Gösteri sona ermişti ve biz ayakta alkışlanıyorduk. Paşamız, hepimizi alnımızdan öpmüştü.

İki gün dinlenme, ''Mükafat '' izni almıştık. Hep birlikte terhis olmak için son günü beklemiştik.

Komutanlarımıza veda ederken ''Figüran Neyzen Olayını '' da itiraf etmiştik...

O, insanlık ''Abidesi '' fedakar komutanlarımızın gözlerinden yaş gelerek'' gülüşlerini '' şimdi hiç unutamıyorum.

Türk Askeri, cesaretini ve zekasını bir kez daha ispat etmişti...

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..