Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Acemi blogcu. 23 Mart buluşması

Kırkından sonra azanı teneşir paklar, sekseninden sonra yazanı ne aklar bilemeyeceğim. Öteden beri sözle değil de yazı ile düşüncelerini ifade edebilme özürlüsüyüm. Sözlülerde hep sınıfta kalırım. Bu nedenle sözlü tartışmalara pek girmek istemem.

Yaşı seksene ulaştıktan sonra bir yazma merakı doğdu ve Milliyet Blog Yazarları arasına katılma hevesine kapıldım. Bir de gördüm ki: Yazar olmak pek kolay değil. Yaratıcılık gerektiriyor. Bende de o yok. Olsun varsın. Ben de gördüklerimi yazarım dedim katıldım Milliyetin Blog Kervanına.

İlk yazdıklarım siyasal gözlemlerime dairdi. Beş on okuyanım oldu. Birkaç da yorum aldım.

Baktım ki yüzlerce okuyanı olan ve onlarca yorum alan arkadaşlarımız var. Özendim onlara.

Artık günlerim okumak ve kara kutu adını verdiğim bilgisayarımın başında yazmakla geçmeye başladı.

23 Mart 2008 Pazar günü için; Benim gibi sonradan İzmirli olmuş Esma Kahraman arkadaşımızla, ezeli İzmirli İlyas Bayram arkadaşımızın organize ettiği Barınak Kafe kahvaltısına katıldım. İyi ki de katılmışım. Ufkum açıldı.

Kahvaltıda iyi gider düşüncesiyle 40 km. uzaktan, hanıma bir kek yapmasını rica etmiştim. Şimdi bu 40 Km de ne diyeceksiniz. Onu bir başka sefere anlatayım.

Kekin pişmesi uzamış. Geç kaldık. Aslında kabahat benim ama erkekler suçları pek üzerlerine alınmazlar.

Esma arkadaşımız merak etmiş. Telefon etti. Geliyoruz. Bezmi ekabir sonradan gelir dedik. Çıktık yola.

Elimizle koymuş gibi bulduk Mavi Şehir ile Bostanlı arasındaki Barınak Kafeyi. Deniz kenarında Balıkçı Barınağının bulunduğu bir yerde, etrafı açık, geniş bir mekân. Hava da öylesine güzel ki: Millet yayılmış dışarıya. İğne atsan yere düşmeyecek. Ne soğuk ne sıcak. Güneş benim gibi kel kafalıları yakmamak için bulutların arkasına gizlenmiş. Rüzgâr yok. Deniz sakin. Manzara şahane. İzmirli Blog yazarlarını bir araya getirmek için de kahvaltı bahane.

O kadar kalabalığın arasında bulduk blog yazarlarımızın bulunduğu masayı. Elimizde kek poşeti, geldik o dakikaya kadar yüzlerini görmediğimiz, seslerini duymadığımız, ilk defa tanışacağımız blog yazarlarımızın arasına.

O ooo! Masanın üstü dolu. Kekimize konacak, bize de oturacak yer yok.

Yaşlıyız ya. Bezmi ekabir sonradan gelir dedik ya. Açıldı masanın üzerinde kekimize bir yer ve bulundu bize de oturacak sandalye.

Kusura bakmayın serde ihtiyarlık var dedik. İlk itiraz Şükriye Kayhan’dan geldi. Aramızda otuzun üstünde kimse yok. Hâlbuki ben üç otuzuma merdiven dayamışım. Cevap veremeyip sustum ama içime dert oldu!

Sonra ne işle meşgul olduğumu sordu Sevim Ablamız. Yaaa bu yaştan sonra insan ne işle meşgul olur! Kaldırım Mühendisiyim dedim. A aaaa. Estağfurullah diye sesler yükseldi etraftan. Hâlbuki ben doğruyu söylemiştim. Ömrümün bir kısmı Müslüman topraklarında kaldırım döşemekle geçmişti. Merak eden bakar Hakkımda kısmına. Ona da cevap veremedim. Dedim ya sözlülerde hep sınıfta kalırım diye. Ama o da içime dert oldu. Burada hıncımı alıyorum işte.

A be ablacım ben Küveyt’te 6 yıl kaldırım mühendisliği yaptım. Orada birçok yollara kaldırımlar döşettim. Açıp okusana Hakkımda bölümünü. Kavgacı adamın tekiyim ben. Ne uğraştırıp durursun insanı!

Derken sohbet derinleşti. Ama haremlik selamlık oturuyorduk. İlyas Bey ile Turgut Bey tutmuşlar deniz tarafında masaların iki başını. Bana da yanlarında yer açtılar. Denizin bütün manzarasını hanımlara kapattık!

İlyas Bey bu buluşmadan memnun. Yapalım sık sık bu tip buluşmaları dedi. Şükriye Kayhan da bir dahaki sefere benim terasta demez mi! Fırsat bu fırsat. Hemen girdim araya. Benim teras senin terası döver. Böylece aldım hırsımı Şükriye Hanımdan. Hani benim üç otuza merdiven dayadığımı inkar etmişti ya Ooooh olsun!. Kendisi de benim gibi sağlıklı bir şekilde üç otuzlara gelir inşallah.

Bu laf da günün esprisi oldu. İki de bir Benim teras senin terası döver. Sesleri yükseliyordu etraftan. Günün Kahramanı Esma da doladı bu lafı diline blogdaki yazımın başlığı bu olacak diyor. Ne tekim koymuş bu başlığı bloğuna

İlyas Bayram ile Eşi Sevil Hanım 5 Nisanda Yalova toplantısına gideceklerini söylediler. Ben de arzu ettim ama yanı başımdaki ezeli muhalif Dahiliye Nazıriyesi Nedime Hanımdan itiraz sesleri yükseldi. Sevil Hanım araya girmeseydi girecektik o kadar milletin içinde birbirimize! Sağ olsun Sevil Hanım kurtardı beni!

Yanı başımda oturmakta olan Turgut Erbek. Namı diğer Kuşkayası da hiç yardımcı olayım demiyor. Öylece oturmuş, sessiz sedasız bizim kavgamızı izliyor.

Nedime Hanımın keki de güzel olmuş yani. Herkes bayıldı. İyi ki de limon vardı yanımızda da bayılanları ayılttık.

Kahvaltı bitti sıra geldi kahvelere. Meğer Ayşe Can Bacımız. Ne güzel fal bakarmış. Hanım yanımda olduğu için foyalarım meydana çıkar diye baktıramadım kendi falıma.

Ayşe Bacımızın tatlı kızı Ece’nin önümüzdeki salamları aşırıp aşırıp orada gezinen sevimli hayvancıklara vermesi içimi cız! Ettirdi ama sesimi çıkaramadım.

Günün Kahramanı Esma haksızlık etmiş Sevim Ablamıza. Bloğunda 10 sigara içtiğinden söz ediyor Sevim ablamızın. Hâlbuki ben saydım altıyı geçmemişti içtiği sigara sayısı. Hatta dört saattir buradayız saat başı iki tane bile değil sigara sayısı deyip kınamıştım! Esma Ablamızı. Ama onun ablalığı tarihe karışıyor. Yeni bir abi geldi buluşma yerine.

Kahvaltı güzeldi. Manzara şahane kahvaltı bahane oldu bu güzel toplulukla tanışmamıza. Vesile olanlara sonsuz teşekkürler. 24 Mart 2008

 
Toplam blog
: 104
: 722
Kayıt tarihi
: 11.04.07
 
 

6 Mayıs 1927 Simav doğumlu, İstanbul Yıldız Teknik Okulu’nun ( Bu günkü Yıldız Üniversitesi) son sın..