Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '06

 
Kategori
Eğitim
 

Acı çekmek özgürlükse, özgürüz ikimiz de...

Acı çekmek özgürlükse, özgürüz ikimiz de...
 

Beykoz'un sırtlarında evler. Zeus eliyle evleri yukardan yere bırakmış ve hepsi bir yere dağılmış gibi duruyorlar. Evlerin arasından bir araba zor geçer. Harlem gibi buralar. Kedilerde, çocuklarda pis bakıyor. Çöplerin kenarında kirli kediler. Kedilerin yanında kirli çocuklar.

Bir eve gidiyoruz. Şirketin bir elemanı orada oturuyor, o götürecek. Kocası olmayan, üç cocuklu bir kadının evi. Ev birbirlerine omuz vermiş, vermeseler üst üste yıkılacak gibi duran bir sokağın içinde. Ev dediysem lafın gelişi. Binanın altında kırk metrekare bir yer. Soğuktan duvarlar morarmış sanki. Çocuklar, belgesellerdeki gibi bakıyor. Kimseleri yok, gelirleri yok, kuş gibi ağaç gibi yaşıyorlar; Rızıkları Allah'tan. Çocuklardan bir tanesi özürlü. Kadın utançla başını yere eğip konuşuyor. Hem bir erkekle konuşmaktan hem de eve sinmiş yoksulluktan utanıyor. Bense kadından değil ama Ülkemde böyle bir ev olduğu için ve böyle bir evi yeni öğrendiğim için kendimden utanıyorum. Gereksiz cümleler kuruyorum. Neredeyse programı ısıtmaya çalışan Beyaz gibi, olduğum yerde şaklabanlıklar yapacağım çocuklara. O ev artık bizim kalbimize kayıtlı. Çıkıyoruz usulca, kafamda binlerce akrep hışırdıyor , ellerim karıncalanmaya başlıyor.

Beykoz'un altı ise tam tersi. Milyon dolarlık evler var. Her evde en az iki araba. Çelişki burada kiraz olup dallara asılmış. Rüzgar estiğinde yüzünüze yapışır. Bu sokaklarda büyüyen çocuklar büyüyünce ne olabilir? İstediği bir okula gidebilir mi örneğin? cevabı beraber verelim.

Evvelki sene, beraber çalıştığım arkadaşlara; okul zamanı yoksul çocuklara yardım etme fikrini açmıştım. Fikir masada peçetelerle beraber kaldı. Ama ben ısrar ettim. Böyle bir yanım var. Taktım mı tam takıyorum. Araştırdım ve "Kardeşini seç" oluşumunu buldum. Gazeteci Cengiz Tünay, elleri ile tırnakları ile bu oluşumu yaratmış, yurdun her yerinde 45.000 çocuk bir aile bulmuş, aile çocuğa ihtiyaçlarını yolluyor. Gazetelerde haber olmuş, dizilerde bahsi geçiyor.

"Benim de aradığım da işte tam bu ya" dedim kendime. Önce bir, sonra iki sonra sekiz kardeş seçtik kendimize. Onlara ilk kolileri yolladık, onlar mektuplarını yolladı. Sonra ekipteki arkadaşlara birer kardeş eklendi. Baktım gelen mektuplara durum içler acısı. Şirkette bir "sosyal sorumluluk kampanyası" düzenlemeliyiz dedim. Sebeplerini anlattım. Şirketteki bölüm yöneticileri kendilerine bir angarya iş çıkardığımın farkında, neden olmayacağını savundular bir bir. Sağolsun Genel Müdürüm arka çıktı ve başladık. Müşterilere yollanan mektuba kadar birçok ayrıntıyı kendim yaptım. Bütün gelen malzemelerin ayrılması ve kutulanması işini de ekibimle beraber yaptık. Yerlerde elimizde koli bantları; cart curt koridarlar çınlıyor.

Bu sene "Sosyal Sorumluluk Kampanyamızın" üçüncü yılı . Artık geleneksel hale geldi. Çocuk esirgeme kurumlarından birini de dahil ettik bu sene. Öyle mektuplar geliyor ki inanamazsınız. Kimisinin babası felç, kimisinin annesi yatalak, kimisi dokuz nüfus iki oda, bazısı pul parası yollayın lütfen maddi durum çok kötü diyor. Ülkemin rengarenk çiçekleri çamurda açıyor bazen. Onlara güneşi ve aydınlığı göstermek boynumuzun borcu.

Bu yazıyı yazmasam olmazdı. Sizinle paylaşmasam olmazdı. Sakın sizlerde, tanıdığım bazıları gibi "Benim çevremde muhtaç kimse yok" diyenlerden olmayın. Senin çevren neresi? Evin ve 500 metrekare çevresi mi? Senin çevren tüm Ülke DOSTUM! Senin çevren tüm şehir. Geceleri kulağına sesler geliyorsa, çık balkona bak. Senin kendisini arayıp bulmanı isteyen küçük, yoksul bir çocuk ağlıyor olabilir.

Çoğalmalıyız. Bu ülkenin güzel, eli kalem tutan insanları çoğalmalıyız. İşini daha da büyütmek için siyasete gireni değil, yurttaşları için birşeyler yapmak isteyen emekli öğretmeni seçmeliyiz gerekirse. İçimde bir öfke var affedin. Yazılarım dönüyor bazen birer birer. Yaşar Nuri'ye öfkeliyim; hayvanseverlere -köpekperest dediği için. Altındaki arabayla 220 ile şeritten kadınları, erkekleri fırlatan insanlara öfkeliyim. Gecenin bir yazısı aşılı hayvanları, başka işi gücü yokmuş gibi öldüren belediyelere kızgınım. Yazılarım dönüyor affedin. Bu yoksulluğa, bu cahilliğe, bu arsızlığa öfkeliyim.

Ne demişti şair: "Acı çekmek özgürlükse, özgürüz ikimiz de." Günleriniz ;acısız ve yaşama sevinciyle dolu olsun. Hayatınızda; size muhtaç olan hayvanlara ve insanlara yer olsun. Güzelliğiniz ve insanlığınız daim olsun.

 
Toplam blog
: 187
: 1260
Kayıt tarihi
: 02.10.06
 
 

İyiye ve güzele götürmeliyiz Dünyayı. Sürekli daha çok kazanmak, daha yukarıdan bakmaya çalışmak,..