Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '11

 
Kategori
Kitap
 

Acı Çikolata - Lesley Lokko

Acı Çikolata - Lesley Lokko
 

Tatil...Deniz...Kum ...Güneş... 

Bu sözlerle bitirmiştim bir önceki güncemi. Arkası yarın, çok çok eskilerde, annemin dinlediği bir radyo programı anımsıyorum sanki. 

Anılarımla birlikte okuduğum kitapları, arkası yarın, şeklinde yazma fikri belirdi birden. Neden olmasın? 

Kitaplar, en uzun soluklu özel merakım. Kitap satın almaya ve tabii ki okumaya o kadar çok seviyorum ki...Duyduğum, duymadığım, yeni, eski, yazara göre, isime göre, kapak rengine göre,
kitap satın almayı bayılıyorum. Tabii ki tüm kadınlar gibi alış veriş yapmayı seviyorum, fakat en büyük heyecanı kitap satın alırken duyuyorum...Kalbim farklı çarpıyor her yeni kitapla birlikte...O koku...Kitap kokusu...Çok tanıdık bir koku, çok çok eskilerden, çocukluğumdan tanıdığım bir koku...Henüz okuma bilmiyordum, fakat kitaplarla oynamayı seviyordum. Hayatımda, kitaplarla ilgili anımsadığım ilk kare, halıya oturmuş elimde aşırı kalın, sert karton kaplanmış, lacivert bir kitap... Babamın sözlüklerinden bir tanesi. O sözlüğü çok seviyordum, okumayı öğrenince de zaman zaman açıyordum sayfalarını, Arapça- Rusça son derece kalın bir sözlüktü. Babam, emekli edebiyat öğretmeni. Bulgaristan, Kırcali şehrinde, benim bildiğim en büyük aile kitaplıklardan birine sahiptik. Daha büyünü henüz görmedim...Binlerle ifade edilen, muhteşem bir kitaplık...Bulgaristan'dan göç ederken, hiç bir şey için canım o kadar acımamıştı, ama kitaplarım, kitaplarımız...Öylece kala kalmışlardı, tüm eşyalarımızla birlikte...Güzelyalı'da, yeni boş evimizde, oturacak yerimiz bile yoktu, bir şiltenin üzerinde uyuyordum, ama deniz o kadar yakındı ki...Denizin sesi, içimdeki yaraları iyileştirmeyi başarmıştı...O ses, beni özgürlüğüme kavuşturmuştu.Özgürlük... benim gibi manevi baskı altında, demir perdede yetişmiş birisi için ne anlama geldiğini, sözlerle ifade edilmesi mümkün değildir. Bazı şeyleri yaşamadan, hakkında fikir beyan etmesi imkansızdır. 

*** 

Velhasıl kelam, kitaplar, eski, ama hiç eskimeyen tutkum...
Acı Çikolata, romanın ismi hoşuma gitti ve satın aldım...Bitter Çikolata, çocukluğumda da, bugün de, en çok sevdiğim çikolata, yoğun kakao kokusu, hafif acımtırak tat...Hem çikolata, hem çok tatlı değil, bence muhteşem.

Acı Çikolata romanının okurken, az Uçurtma Avcısı - Khaled Hosseini, az Geri Döneceksin - Maeve Binchy, tadı aldım.
Bir film izlercesine...Kahramanlar bizlerden birileri gibi Laure, Ameline, Melanie....Romanda, bazı sahneleri biraz abartılı bulmuş olsam da... okumaktan keyif aldım.Gana, muhtemelen, göremeyeceğim bir Afrika ülkesi, kitabın sayfalarında oralara gitmek güzeldi... 

 

Kumaşların büyülü dünyası... 

Ameline'nin harikulade ev yapımı bisküvileri... 

Bir annenin sessiz ıstırabı... 

Hayatta sıfırdan başlamak... nasıl bir şey olduğunu, yaşadığım için biliyorum. 

Ameline, yıllar sonra Haiti'deki terk ettiği evine tekrar dönmesi, o an, öylesine tanıdık geldi ki... 

 

Kitabın küçük bir kısmını, tatilde okudum. Bu yıl tatilimizin ilk durağı Bozcaada’ydı. Adaya ilk kez gittim ve çok beğendim...Pırıl pırıl deniz, bağlar ve sevdiklerimle izlediğim en güzel gün batımlarından birisi...Ayazma plajı ve bu güne kadar gördüğüm en duru deniz. Bozcaada- Acı Çikolata romanını hatırlatacak bana. Ege denizin eşsiz manzarası karşısında, şezlonguma uzanmış elimdeki kitap oydu çünkü, her ne kadar çok fazla okuyamamış olsam da. 

Kitabı devrettiğimde, kitaplığımda yerine koyarken, aklıma gelen cümle şu oldu ' Sadakatsizliğin, seksle ilgisi olmadığını iyi biliyordu'
Romanda, Lesley Lokko, ilişkilerde, güvenin en az sevgi kadar önemli olduğunu, hoş bir kurgunun içinde anlatmayı başarmış. 

 

*** 

Bozcaada gece geç saatlerde dolaşıyorduk, elimizde enfes dondurmaları yalıyorduk. Büyük oğlum yanıma geldi bir an ve dedi; Elimi cebime attım ve bozuk paraları hissettim, dondurmaları o bize almıştı. Anlamaz bakışlarla baktım. Oğlum gülümsedi; Sence neyi hatırlamış oldum? Hâlâ şaşkın bakıyordum yüzüne. Bilmiyorum, dedim. Anne sana inanamıyorum! Nasıl unutursun! Bu sefer endişelendim, bir şey mi hatırlamam gerekiyordu. Cepte bozuk paralar...Hiç bir şey ifade etmedi bana. Biraz hatırlatsan, dedim. Bir kitap, cevabı geldi...Cepte bozuk paralardan söz eden bir kitap, öyle bir şey okumadım...Bu sefer şaşıran oğlum oldu. Az sonra; Tabii ya, YUNANLI... sen henüz okumadın, doğru...Bence oku, tam sana göre bir kitap. Dondurmamı yalarken ona gülümsedim, Elbette... 

 

Yunanlı - Pierre REY, yılbaşı kitap hediyelerim arasında , satın almış olduğum bir kitaptı ve oğlumla tartışmıştık; ilk ben okurum , sen okursun...Tabii oğlum çoktan devretti. Bir evde kitap kavgaları yaşanması, bazen küçük detayların hatırlanması ve paylaşılması ne harika bir şey... 

Bir sonraki okuyacağım kitap mı ? Elbette, YUNANLI... 

 

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..