Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Acı mekan zaman

Acı mekan zaman
 

Bugün, sabahın erken saatinde uyandım, her zamanki gibi... Elimi yüzümü yıkayıp, aynadaki yüzüme "günaydın" dedim.. Doğrusu çayı ateşe koyma telaşıyla; aynadaki "benim", bana günaydın demesini bekleyemedim...

Çayı ateşe koyma telaşı, kardeşimin erken saatte işe gitmesinden kaynaklı... Çayı demleme telaşı bitince, kardeşimi bir kaç fasılda uyandırma ve kahvaltıya davet etme telaşı başlıyor... Bir kaç kez "tamam abla uyandım" dialogu aramızda ortalama yarım saat sürüyor... Ardından ona ekmek arası bir şeyler hazırlama telaşı ki; kapıdan çıkmasına beş dakika kala başlıyor...

Zaman, hiç bir yerde durmadığı için, kardeşim zamana yetişemiyor; bu sabah da, diğer sabahlar gibi... "Abla, bana hazırladıklarını, bir zahmet ekmek arasına koyar mısın" nidası koşuyor zamanın ardından; peşi sıra kardeşim, işe yetişmek için...

Dedim ya; zaman ne bir yerde duruyor, ne de durduğu yerde bekliyor... Galiba, bizlerdeki telaş zamanla aramızdaki maratondan kaynaklanıyor... Dönelim benim rutin sabah telaşıma...Kardeşimi uğurladıktan sonra, annemin şeker ve
tansiyonunu ölçtüm telaşlı bir şekilde... Annemin tansiyonu yükseldiğinde, benim tansiyonum düşüyor, yine telaştan... Şekeri 328, tansiyonu 17.7/ 8.2 fakat anneme bu rakamları söyleyemiyorum;yüksek tansiyona bağlı beyin
kanamasını yeni atlattı... Söylesem telaşlanıyor, o zaman da İMKB kadar dengesizleşiyor vücut verileri; bir tavan bir taban yapıyor... "anne, düne göre daha düşük maşallah; azıcık daha diyetine özen gösterir ve telaşımızdan seni arındırdık mı, iyi olacan inşallah" sözleriyle anneme moral verip kendimi kandırıyorum...

Annemin ilaçlarını verdikten sonra erken saatlarde, iyi haberlerini alma umudu ile hasta olan arkadaşıma annesini sordum... Yanıt yine beni üzdü ve telaşlandırdı... iki ay önce lösemi tanısı konmuştu annesine, hastalık safa değiştirerek nüksetmişti Zehra teyzemin... Kemoterapi şart demiş doktorlar... İki aydır, kadıncağızın ortaya çıkan beklenmeyen rahatsızlıkları nedeniyle de, kemoterapiye hala başlanamamıştı... Şimdi yoğun bakımda; acil gelişen bağırsak delinmesi nedeniyle, çok riskli bir ameliyat olmuş... Ameliyatı yapan doktorlar umut vermedikleri gibi; aileye hazırlıklı olun demişler...

Bugün, hayata dair güzel bir yazı yazmayı arzu ediyordum... Yazılarımı okuyanlar, "yahu, bu kız iflah olmaz, depresif bir hayat sürüyor" düşüncesine kapılmasınlar diye...Ancak, ne istemek, ne zorlamak ne de telaşlanmak; olacakları değiştirmiyor... Ya; ben yine yüreğim acıyor demek istiyorum...
Belki, zamanın telaşındandır...Dedim ya; zaman ne durduğumuz yerde duruyor, ne de durduğu yerde bekliyor...

Zaman hep; bir - sıfır önümüzde... Bizim ise, bir elimizde sıfır, diğerinde telaş var... Bu yaman çelişkiyi; sabahları aynada selamlayıp, günaydın dediğim kıza nasıl anlatayım? Galiba, artık yazma becerimi de kaybediyorum... Doğru kelimeleri kullanmak, mutlu cümleler kurmaya yetmiyor...

Oysa; benimle, bana kalan bir tek kelimelerim vardı... Onlar da mı, zamanın telaşına kapılıp; terk ediyorlar beni? Aynaki yüzüm; Aşkolsun sana çocuk...
Bu sabah güzel bir yazı hayaliyle yüzümü yıkadım. Gün akşama döndü; hala ne dilimde ne de elimde; tek güzel bir lakırdı yok... Aşkolsun sana Hülya, aşkolsun sana çocuk... Bak, yine hüzünlü cümleler dökülüverdi etrafa;hadi topla toplayabilirsen; kimsenin yüreğini acıtmadan...

Hülya AŞKAROĞLU

 
Toplam blog
: 56
: 342
Kayıt tarihi
: 14.05.09
 
 

Akdenizliyim, gazeteciyim, aceleciyim, kelimelerin kızıyım... İstanbul'un tepesi yedi, yedisi kalaba..