Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '06

 
Kategori
Yemek - Mutfak
 

Acıbadem

Acıbadem
 

Nerde o eski poğaçalar, börekler desem, herkes eskiye özlem duyduğumu zannedecek. Niye eskiye özlem duyulur? Eğer yerine daha iyisi, daha güzeli gelmişse, kötüsünü özlemek için bir sebep var mı?

Bu bağlamda unuttuğumuz, hiç aklımıza bile getirmediğimiz pek çok şey var. Ama aklımıza geldiğinde yenilerinin bir türlü onun yerini tutmadığını düşündüğümüz şeyler de...

Özellikle yiyecek meddelerinden bahsetmek istiyorum. Ben tadını beğendiğim hemen her şeyi yerim. Zaten herkes de böyle yapar diyeceksiniz belki... Ama benim yemediğim yemek sayısı yok denecek kadar azdır. Tabii usulüne uygun, güzel pişirilmiş olmasına, damak zevkime hitap etmesine de dikkat ederim.

Meselâ çoğu insanın yemediği, hatta adını bile duymak istemediği zeytinyağlı pırasaya ben bayılırım. Ama bu herkesin pişirdiği pırasayı yerim anlamına gelmiyor tabii... Benim pişirmiş olmam şart değil ama, en az o kadar lezzetli olmasını tercih ederim.

Sürekli dışarıda yemek yiyebilenlerden biri olmadığım için pek çok mekânın adını da, yerini de bilmem. Fakat İstanbul'da yaşayanların büyük çoğunluğu gibi Konyalı'yı bilirim.

Geçen gün bir iş için karşıya geçmem gerekti. Bu karşı tabiri İstanbul'un iki yakası için de kullanılır biliyorsunuz. Avrupa yakasında oturanlar için Üsküdar-Kadıköy; Anadolu yakasında oturanlar için de Taksim-Şişli-Eminönü karşı sayılır.

Avrupa yakası diye televizyonlarda boy gösteren güzel bir dizimiz var ama, "karşı yaka" İstanbul'da pek kullanılmaz. O İzmir'de körfezin karşısındaki sahilin adıdır.

Eskiden Üsküdar-Kadıköy çevresinde oturanlar, asıl şehrin tarihi yapısı ve merkezi Eminönü civarı olduğu için, karşıya geçecekleri zaman "İstanbul'a gidiyorum" derlermiş. Ben o kadar eskilere yetişmedim. Şimdilerde, hiç olmayacak yerde karşınıza bir köy manzarasını andıran sokaklar çıkıyor olsa da, artık Avcılar'dan Pendik'e kadar her yer İstanbul...

Evet, insanın Sirkeci'ye yolu düşerse Konyalı'dan bir şey almak istememesi mümkün değil. Konyalı, fiyatına göre lezzeti ve kalitesi yüksek ürünler sunan bir firmadır. Ayrıca geçmişi yüz yılı aşan nadir kuruluşlardan da biridir.

Her ürününün temizlik, titizlik, kalite ve tat açısından belli seviyede olduğunu bildiğim yerlerden bile bir şey alırken ben, yine kendime göre "en iyi" olanlarını tercih ederim. Bülbül yuvası, acıbadem ve talaş böreği, Konyalı denince aklıma gelen güzel çeşitlerden birkaçı...

Dönüşte bir çift acıbadem alıp vapurda yedim. Her şey Konyalı ayarında olmasına rağmen, nedense aradığım lezzeti bulamadım. Zamanla insanların damak tadında bir farklılık olabileceğini kabul ediyorum. Ancak pek çok ürün, artan maliyetler yüzünden malzemesinde değişiklik yapılarak biraz farklı hale getiriliyor sanki.

Eskisi gibi dükkanların belli başlı müşterileri yok. Akşama kadar gelip geçen binlerce kişi buralardan alışveriş yapıyor. Özellikle isim yapan, şimdilerin deyimiyle "marka" olan firmalar, bugünkü şekli ve lezzetiyle pazarladıkları ürünlerle insanlara, "demek ki bunun tadı böyle olur" dedirtiyorlar.

Pek çok ürün için bunu söyleyebilirim. Halka dediğimiz küçük beyaz simitler, poğaçalar, açmalar tamamen değişime uğradı. Ve ne yazık ki, bana göre hiçbiri eski tadında değiller. Bu yediğim acıbadem de öyleydi.

Keşke yirmi-yirmi beş sene önceki Konyalı'nın acıbademini bugünküyle yanyana koyup size tattırabilsem...

Eminim siz de bana hak verirdiniz.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..