Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '08

 
Kategori
Öykü
 

Açığa çıkan sırlar 2

Bir önceki blogdan devam

Aralarındaki huzursuzluk boşanma derecelerine kadar varmış ve erkek dava bile açmıştı ama eşi boşanmak istemediği için; çocuklarının ve çevresinin etkisiyle davayı geri almıştı.

Kadının bu evlilikte sosyal güvenceden başka bir menfaati kalmamıştı. Eşi tarafından kendisine verilmiş olan, konforlu, dayalı döşeli, rahat bir evi ve gene eşi tarafından sağlanmış olan mal varlığı ile kira geliri vardı.

Çocukları büyümüş ve her biri kendi başlarına ev, iş, araba ve çocuk sahibi olmuşlardı.

Yaşı ve yapısı itibarıyla erkek ihtiyacı yoktu. Kendi işini kendisi görebiliyor, bu hususta kimsenin yardımına ihtiyaç duymuyor, çocukları, arkadaşları ve çevresiyle hoş vakit geçirebiliyordu.

Bu nedenlerle, kocasının geçmişteki ufak tefek çapkınlıklarını bahane ederek beraberliklerini bitirmiş, yollarını ayırmış ve eşinin yeni yaptığı, daha ferah, daha rahat daha sakin, bahçeli ve bağımsız olan evine gelmek istememişti

O evi: Kendisinin arzu ettiği şekilde dayatıp döşettiği halde; erkeğe ihtiyacı kalmadığı, kendi kafasına uygun arkadaşlarından ve çevresinden kopmak istemediği için oraya gelmiyordu.

Bu yüzden araları açılmış ve erkek yeni evinde, kadın da kendine ait olan evde ayrı yaşamaya başlamışlardı.

Artık birbirlerini hiç görmüyorlar, kadın eşi tarafından kendisine sağlanmış olan mal varlığı, kira geliri ve konforuyla, kendi evinde oturuyor ve hiçbir şeye ihtiyaç duymuyordu.

Erkek de yalnız başına oturmakta olduğu yeni evinde çareyi; bir başka kadınla nikâhsız yaşamakta bulmuştu. Ancak: Nikâhlı karısını üzmek istemediği için bunu gizli tutuyor ve hiç kimseye söz etmiyordu.

Bir süre sonra erkek çocuklarının ve çevresinin hatırı için nikâhlı eşini hoş görmüş ve sık sık ziyarete başlamıştı. Onun elektrik su, işletme ve telefon faturalarını ödüyor, ufak tefek ihtiyaçlarını karşılıyor, mutfak işlerine yardımcı oluyor, beraber gezmelere gittiklerinde bütün masrafları kendisi karşılıyor ve bir dediğini iki etmiyordu.

Zaman zaman yeni evinde nikâhsız yaşadığı kadına izin veriyor ve nikâhlı eşinin oraya gelip sefasını sürmesini de sağlıyordu.

Nikâhlı eşinin evine gittiğinde ise: Eşi; evli olmalarına ve evliliğin bir gereği olarak kocasına bilgi verme zorunluluğu olmasına rağmen, buna ihtiyaç duymaksızın, programını kendine göre yapıyor ve kendisinde istediği zaman istediği yere gitme hakkını görebiliyordu ve erkek buna ses çıkarmıyordu. Hatta nikâhlı eşinin bu şekilde kendisini oyalayabilmesinden mutluluk duyuyordu.

Nikâhlı eşinin kendisine hiçbir yararı olmadığı halde; sırf onun üzülmesini istemediği, gerek çevresine ve gerekse çocuklarına karşı mutlu görünmek arzusunda olduğu için bu fedakârlıklara katlanıyordu.

Bunda belki kendisinin bir başkasıyla nikâhsız yaşamakta oluşunun da etkisi vardı ama daha çok huzurlarının bozulmasını istemeyişi ağır basıyordu.

Üç yıldır devam eden bu durum sonunda patlak verdi ve kadın bir gün eşinin evine arkadaşlarıyla birlikte ziyarete geldiğinde sırları açığa çıktı.

Evli bir kadın için kolay hazmedilebilecek bir durum değildi bu durum. Ama bu durumdan kurtulmanın yasal yolları da vardı ülkemizde.

Böyle bir duruma düşmek istemeyen bir kadın boşanır ve onurlu bir şekilde yaşantısını devam ettirirdi. Eğer boşanmıyorsa ve kocasıyla beraberlik yaşamak istemiyorsa katlanmak zorunda olmalıydı.

Kadın bu yasal yola yanaşmıyor ama nikâhlı eşinden ayrı yaşadığı ve onunla yollarını ayırıp beraber olmadığı halde; onun bir başkasıyla beraberliğini kabul edemiyordu.

Erkek bir süre, durumun irdelemesi yapıp derin düşüncelere daldı ve kendi kendine şunları düşündü:

1- Birbirlerini tanıma imkânı bulamadan, hasbelkader evlenmiş olan iki insan kısa sürede çocuk sahibi olmuş ve sorumluluklarının idrakiyle çocuklarını yuvadan uçuruncaya kadar canla başla çalışmışlar; çocuklarını yuvadan uçurduktan sonra da aralarındaki farklılıklar ortaya çıkıp birbirlerinden kopmuşlarsa;

2- Bu iki insanın müşterek çocuklarından, müşterek çevrelerinden ve müşterek geçmişlerinden başka aralarında hiçbir şey kalmamışsa;

3- Bu iki insan koptuktan sonra sadece ve sadece çocukları, çevreleri ve geçmişleri hatırı için birliktelik görüntüsü veriyorlarsa;

4- Bu iki insan arasındaki cinsellik bitmiş ve aynı yatakta yatma mecburiyetinde kaldıklarında dahi birbirlerine el sürmüyorlarsa;

5- Erkek ihtiyaç duyduğu için kendisine nikâhsız bir eş bulmuş ve fakat nikâhlı eşini üzmemek için senelerce bunu sır olarak saklamışsa;

6- Bu sır açığa çıkıncaya kadar her iki taraf, tam anlamıyla değilse de yeterince yaşantılarından memnunsa;

7- Bu sırrın açığa çıkmasıyla yaşantılarında değişecek bir durum yoksa

NEDEN BU BERABERLİK SORUN EDİLİYORVE NEDEN BU TİP BERABERLİKLER YASALLAŞTIRILMIYARAK YASA DIŞI BERABERLİKLERE YOL AÇILIYOR?

1- Erkeğin yasal eşini üzmek istemediği için senelerce sakladığı bu sırrı; yaşantılarında bir değişiklik olmayacağına göre; kadın görmemezliğe gelse ne olur?

2- Kadının yasal eşine bir faydası olmadığı için bir başkasının faydalı olmasından mutluluk duyması gerekmez mi?

3- Kadının erkeğini istemediği halde; kıskançlık gösterip, hem kendisine hem eşine dünyayı zindan etmesi doğru mudur?

4- Kadın bu sırrı öğrendiği için eşinin evine adım atmak istemeyişi kendi aleyhine olmaz mı?

5- Kadının cinsel ihtiyacı bitmiş, erkeğin devam ediyorsa; onun ihtiyacına ambargo koyma hakkı var mıdır?

6- Bu sadece ve sadece kendi kıskançlık duygularını önleme egoizmi değimlidir?

7- Erkek kendisiyle cinsellik yaşamayan eşini kıskandırmamak için; kendi cinsel arzularını bastırmak zorunda mıdır?

8- Evlilikte taraflardan biri eşiyle cinsellik yaşamak istemiyorsa; o evliliğin bitmesi gerekmez mi?

9- Bunca yıl kendisine sıkıntı çektirmeyip refah içinde yaşatmış olan bir erkeğe artık ihtiyacım kalmadı diye sırt çevirmek doğru mudur?

10- Kadın kendisine bunca imkânlar sağlandığı halde; sosyal güvenceden mahrum kalmamak ve kendisine boşanmış kadın dedirtmemek için erkeğine bunca ıstırap verme hakkına sahip midir?

11- Bunda erkeğin ne günahı nedir?

Yattığı yerde bütün bu sorulara cevap bulamayan erkek; sonunda işi kendi haline bırakmaya karar verdi ve bu soruları okuyucularına yönelterek derin bir uykuya daldı. 6 Mayıs 2008

 
Toplam blog
: 104
: 722
Kayıt tarihi
: 11.04.07
 
 

6 Mayıs 1927 Simav doğumlu, İstanbul Yıldız Teknik Okulu’nun ( Bu günkü Yıldız Üniversitesi) son sın..