Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '13

 
Kategori
Siyaset
 

Açık toplum serisi; Kurtuluş Savaşı dosyasını Yunanlı Komutan Andre ile açıyoruz. (4)

Açık toplum serisi; Kurtuluş Savaşı dosyasını Yunanlı Komutan Andre ile açıyoruz. (4)
 

Resim; www.haksozhaber.net/sivas-kongresinin-abdye-gonderdigi-mektup


“Kurtuluş Savaşı” ile ilgili belgelere dayalı seri bittiğinde bu konuda hiçbir şey bilmediğimizi; Sn. Demirel’in, “Vahdettin en az yüz yıl daha hain olarak bilinmelidir.”(1) ifadesinin nedeni açık olarak anlaşılacaktır.

İçerikte verilecek belgelerde, bugüne kadar yanlış bilinenlerin en başında, Osmanlı Saltanatı'nın gerçeğinde, Mustafa Kemal Paşa’nın ifadesi ile 1922 değil, 1909’da fiilen sonlandırıldığını; (Şeklen) Sultan olan Vahdettin’in birkaç kez tahtan çekilmeyi istemesine rağmen Hilafeti ve Osmanlı Hanedanlığı itibarsızlaştırmak adına Vahdettin’in, İşgalci İngilizler tarafından tahtında oturmaya zorlandığını, işleri bitince intikam için özellikle Devletin paylaşıldığı San Remo’ya sürüldüğü; Sevr’in yeni devletin kurulması için bir kurgu olduğunu ve taraf olan devletlerin meclislerinde onaylanmadığı; “Kurtuluş Savaşı” olarak anlatılan, gerçekte bir hakimiyet, intikam ve yapılandırma oyunu olan savaşların; Ezeli Düşman Ruslarla, İşgalci İtalyan, Fransız ve İngilizlerin verdikleri silah ve paralarla yapıldığı; Bu savaşların aynı zamanda,  İngiltere ile Fransa arasında Anadolu topraklarındaki hakimiyet kavgalarının; Kurbanların da Türkler ve Yunanlılar olduğu;

Tüm bunlarla beraber çoğunluk,  İsmet İnönü’nün; Lozan’a imza için çağrıldığımız... İfadesini de belki ilk kez öğrenecektir.

Serinin ilk yazısına, 1921 Yılında Yunanlıların Anadolu’yu işgallerinde Yunan ordusunda görevli olan Kolordu Komutanı Andre’nin anıları ile başlıyoruz.

Konunun hassasiyetine binaen içerik, dönemin ve tarafların belgelerine dayalı olarak verilmektedir.

İçeriklerde tarafımıza ait herhangi bir yorum bulunmamaktadır.

“Yunanistan’ın kolordu kumandanlarından Andre’nin Anadolu’daki anılarının, askeri matbaada 1932 yılında basılmış çevirisinin bir özeti”;(2)

“Yirmi yıl hizmet ettiğim ordudan, 1922 yılının Aralık ayının 3. Günü çıkarıldım. Hizmetimden affımın şekil ve tarzı, 1921 yılının yazında Küçük Asya’da vukua gelen hadiseleri hikâye eylemeye beni mecbur etmiştir

Vereceğim hesap, resmî vesikalara, şahsi notlara ve hatıralara istinat edecektir

O zamanın olaylarını, milli ve askeri menfaatlere zarar verir diye yayınlamakta bir süre tereddüt geçirdim.

Fakat Küçük Asya’da benim yaptığım işler hakkında muhakemem esnasında söylenen sözlerden sonra ve benim savunmam için lehimde yapılan bütün şahitliklerin ihtilal sansürlüğünce örtbas edilmesi üzerine daha fazla zaman susmamam gerektiğine inandım.

Askeri ihtilal mahkemesince, şeref ve haysiyetimi zedeleyecek surette hakkımda verilen: “Düşmanla temasta iken emir almaksızın mevkiini ve vazifesini terk etmek, inzibatsızlık. Üst bir kumandanda var olması gereken deneyimden yoksun bulunmak” hüküm ve kararından sonra ise şüphelerim artık kalmadı.

1921 yılının yaz mevsiminde geçen seferin esas olayları hakkında Yunanistan’da ve diğer memleketlerde umumiyetle tam bir bilgisizlik mevcuttur.

Bu bilgisizliği, birincisi halkın savaşın olaylarına karşı olan ilgisizliğine, ikincisi de bu olayları örtmek ve değiştirip yanıltmak hususunda ihtilal çevrelerinin gösterdikleri azimkar çabaya atfetmelidir.

Benim maksadım, yazın askeri olaylarının 12. Fırka ile 2. Kolordu’ya ait olanların bir hesabını vermektir

Biz düşmanı Küçük Asya’nın nihayetsiz genişlikleri içinden Kürdistan’a ve Iran sınırlarına kadar kovalayabilir miydik?

Bizim zayıf kuvvetlerimizle öyle bir memleketi işgal etmekliğin, ne demiryolları ve ne de anayolları olmayan bu memleketi ekip içmek ve işletmek işinin ne derece mümkün olduğunu anlamak için Küçük Asya haritasına bakmak yeterlidir

Bu yeni hududu, Bursa-Uşak hattını, 500-600 kilometre uzunluğundaki hudutları tam manasıyla düşman bir memlekette 100 bin neferlik bir kuvvet ile korumaya imkân yoktu. Er geç biz kendimizi bir çıkmaz içinde bulacaktık, hatta galip gelsek bile, düşman düzensiz teşkilatı ile, gerçekte olduğu gibi, bizi duraksamaksızın hırpalayabilirdi.

Gerçek amaç ve hedef ne idi? Asya’nın fethi ve Türk Devleti’nin yok edilmesi. Bu teşebbüs, Yunanistan tarafından, kısmen seferber edilmiş zayıf askeri kuvvetleriyle, hiçbir malî desteksiz ve dışarıdan hiçbir yardımsız olarak boşa çıkarılacaktı.

Bu siyaset Küçük Asya’da bir zamanlar çiçeklenmekte olan Yunanlılığın yok olması ve yıkımı. Yunan ordusunun dağılması ve Yunanistan için ağır talihsizliklerin birikmesi ile sonuçlanmıştır.

Ordunun durumu da iç açıcı değildir 1916 yılı Eylülü’nde Selanik’te, Yunan subayları, Amyna ya da Savunma denilen cemiyet kurdular Amaçları Yunanistan’ı “Büyük Harp”e sokmaktı. 1917 Haziran’ında Kral Konstantin’i tahttan indirdiler, kendilerine itaat etmeyen 2.000 subayı ordudan kovdular. Güvendikleri küçük rütbeli subayları büyük makamlara geçirdiler Okuma yazma bilmeyen yedek subayları muvazzaf sınıfa naklettiler.

Şu bir gerçektir ki, sonradan Küçük Asya’da bazı fırkalarda tıpkı erler için olduğu gibi, subaylara da okuyup yazma öğretmek için okullar açılmıştı.

Erler, halkın büyük bir kısmı gibi düşünüyorlar, yani memleketin içişlerine yabancıların karışmasını nefretle görüyorlar ve kralın tahttan uzaklaştırılmasını ulusal bağımsızlığa karşı bir tehdit olarak algılıyorlardı.

Başlangıçta, Yunan ordusunun karşısında cephe tutan bir Türk Ordusu yoktu. Yalnız bizim birliklerimizi türlü türlü yollar ve usullerle hırpalayıp yoran bazı düzensiz birlikler vardı.

Basitçe söylemek gerekirse bizim cephemizin karşısında düşman ordusu yoktu. Yalnız bazı düzensiz çeteler vardı.

Fakat ordumuz, "MÜTTEFİKLER TARAFINDAN TAYİN EDİLMİŞ OLAN BELİRLİ BİR HATTIN DAHA ÖTESİNE İLERLEMEYE İZİNLİ DEĞİLDİ."

Bunun mânâsı da şudur: MÜTTEFİKLER, DÜŞMAN ORDUSUNUN TEŞKİLATLANMASINI VE TAARRUZLARINA BAŞLAMASINI BEKLEMEYE YUNAN ORDUSUNU MECBUR ETMİŞLERDİ.

“…Mondros Mütarekesi 30 Ekim 1918’de imzalanmış ve 31 Ekim’de yürürlüğe girmişti. Aradan altı ay geçtikten sonra, Yunanlar İzmir’e çıkınca, birden istiklalimizi, vatanımızı, hürriyetimizi hatırlamış ve bunu düşman işgalindeki İstanbul’da haykırmıştık.

Demek ki. Yunanların İzmir’e çıkışı ile yeni bir süreç başlatılıyordu. Dünyanın en güçlü devletleri, devletimizi ve ordumuzu kayıtsız şartsız esir alıyor, istedikleri kişileri istedikleri makamlara getiriyor ve biz bu işgale boyun eğerek kabul ediyoruz da, bunların en zayıf halkası olan Yunanların İzmir’e çıkması ile mi istiklalimiz aklımıza geliyor?

İşgalci büyük güçler, bizzat harekete geçirdikleri çömez taşeronlarına karşı koymamız için bizi “el altından” destekliyor.

Yunanların Anadolu’ya çıkışını bu büyük güçler planlayıp uyguladığına göre, sonuç baştan belirlenmişti.

Yunanların hareket şeklini, onlara bu misyonu veren güçler belirleyecekti. (3)

Anadolu’daki Yunan Kolordu kumandanı, Kral’ın oğlu Prens General Andre’nin sözleri ilginçtir:

-“Ordumuz, müttefikler tarafından tayin edilmiş olan belirli bir hattın ötesine ilerlemeye izinli değildi. Müttefikler, düşman ordusunun teşkilatının yapılarak taarruzlara başlamasını beklemeye Yunan ordusunu mecbur etmişlerdi.” (4)

Bir önceki yazımızda;

-“Sivas Kongresi’nin, ABD’ye gönderdiği, (Mustafa Kemal Paşa’nın ıslak imzasıda bulunan) mektubu (Atatürk, Nutuk’ta hatırlamamakta) Resmi Tarih’te gözlerini kapatmaktadır” denilmiştir.

-Bahsekonu Telgrafın 'ıslak imzalı' orijinal kopyası Stanford Üniversitesi Hoover Enstitüsü'nde çıkmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey ve diğerlerinin Latin harfli imzaları okunmaktadır.

Dileyenler belgeye aşağıdaki web adresinden bakabilirler; http://www.haber7.com/guncel/haber/1071160-abdye-gonderilen-mektup-neden-nutukta-yok

Devam edecek;

-Hint Müslümanları ve yardımlarının perde arkası…

www.canmehmet.com

Resim;

(1) http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2005/07/24/676908.asp

(2) ”Prens Andre, Felakete Doğru”, Askeri Matbaa, İstanbul, 1932.

(3) "Osmanlının Tasfiyesi", Cengiz Yazoğlu, sahife, 644

(4) "Prens Andre, Felakete Doğru”, Askeri Matbaa, İstanbul, 1932.

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..