Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '11

 
Kategori
Güncel
 

Acılarımız bir mi? Ceylan-Buse-Serap

Acılarımız bir mi? Ceylan-Buse-Serap
 

Birileri gibi kendime yontmadan yaşamayı ve yazmayı esas alıyorum. Zira inancım, düşüncem, dünya görüşüm bunu gerektiriyor. Hayat felsefemin temelini “kendin için istediğini başkaları için de istemediğin sürece iman etmiş olmazsın” sözü oluşturuyor. 

Bizler kendimiz için istediğimiz güzellikleri başkaları için de istemiyorsak, kendimize istemediğimiz bir kötülüğü başkaları için istiyor isek kendimize ait her ne varsa insanlık adına, sorgulamamaz lazım. Biliyoruz ki insanlık ailesinin sulh ve esenliği herkesin eşit yaşamasından geçer. Bunu da bizler sağlayabiliriz; adaleti, eşitliği, hakkaniyeti yayarak. Böyle olunca kavga, şiddet, anarşi, terör, savaşlar da yok olmaya yüz tutar. Çünkü yeryüzünün bütün savaşları “paylaşma” ile alakalıdır. 

Eğer ülkemizdeki bugün yaşamakta olduğumuz bu sorun daha çok can alıyorsa, çocuklarımız öldürülüyorsa bundan bizler de şu kadar sorumluyuz. Bizler ciddi bir sesle ölümlere karşı olduğumuzu söyleyemedik. 

Türk kardeşlerimizin “Kürtler bizim kardeşimiz” ifadelerinde samimi olduklarına bütün yüreğimle inanıyorum. Onların bu sorunun bir an önce çözümü yönündeki taleplerini dile getirmelerini de takdir ediyorum. Ancak başta söylediğimi tekrarlıyorum. Bu kan akmaya devam ediyor ise bizler de sorumluyuz. Burada “bizler de sorumluyuz” ifademdeki “bizler”den kastım “sorumluluk sahibi, vicdan sahibi olan “bizler”iz; Türkiye kamuoyunun kahir ekseriyeti… 

Zira; 

Bizler tamamen masum olan, çocuk olan ve devletinin koruması altında olan çocukların ölümlerinde bile yeterince objektif davranamadığımız gibi, onların öldürülmeleri üzerine çıkıp da “NE OLUYORUZ?” diyemedik. 

Sebep; 

Hani ”devlet kutsaldır” anlayışı var ya,  

Hani “kalan tek Türk devletini korumak gerekli” anlayışı var ya,  

Hani “Türkün Türk’ten gayrı dostu yoktur” paranoyası var ya… 

Evet,  

Bizler çocukların ölümlerinde bile “ikiyüzlü” davrandık. Kendi çocuklarımıza ve haklı olarak kan ağladık. Ama “öteki”lerin çocuklarına maalesef acımadık bile, acımamız söz konusu olsa bile o acı devletin “yüceliği” karşısında eriyip yok olmuştur. 

Demem o ki,  

Bizler vurulan Kürt çocuklarına üzüntümüzü devlete olan sadakatimize feda ettik. İnsanlık vasıflarını hiçbir şeye değiştirmeyenler hariç, geri kalan çoğunluk içerisinde en insaflı olanların söyledikleri; 

“Kurunun yanında yaş da yanar” olmuştur. Ya da,  

“Keşke olmasaydı…” 

Gelin siz bunları kardeşliğe, kardeşlik hukukuna sığdırın bakalım nasıl sığdırabileceksiniz? 

Bir kere,  

Şiddetin, öldürme sendromunun dini-imanı olmadı gibi statü ve cinsiyeti de yoktur. Bir kere öldürme meşrulaşmış ise ve "öldürdüklerinizin sayısı ile acısı ne kadar çok ise o kadar kârlısınız" anlayışındaysanız çocuk-masum ayırımı yapmazsınız. Bu anlayış bize acılarımıza bigâne kalmayı, “öteki”nin acısını hissetmemeyi kazandırır. Bu sebeple bizler aynı olaylarda farklı acılar yaşayabiliyoruz. 

Ne demek istediğimi örnekleriyle söyleyeyim ki meram hasıl ola; 

Geçen yıl İstanbul Halkalı'da bir askeri servis aracına yapılan saldırıda genç kızımız Buse hayata veda etti. Buse bir genç kız, üniversiteye hazırlanan, gelecek hayalleri olan bir kızımız. Elbette ki ne araçta bulunan ve ne de hiçbir insanın şartlar ne olur ise olsun öldürülmesini doğru bulmuyoruz. Ama Buse hiç ölmemeli ve öldürülmemeliydi. O bir genç, o bir kız, o ömrünün en zararsız çağını yaşıyordu. Yüreğimiz kan ağlıyor, ciğerimiz pare pere. Bir can daha asla öldürülmemesi gerekirken öldürüldü. Tıpkı Lice'li Ceylan'ımız gibi. 

Ceylan da genç kız olma yolundayken öldürülmüştü; koyun otlatırken. Bu “nasıl oldu, neden oldu”yu tam olarak bilmeden. Ceylan yüreğimizi yakmıştı. İnsanlığımızdan utanmıştık. Yerin dibine girmiştik. Yerin dibine girdiğimizde Serap kızımız otobüse atılan bir molotof kokteylle yanarak can vermişti. 

Suçu otobüse binmek,  

Suçu Türkiye'de yaşamak... 

Acılarımız üst üste gelmişti, yüreğimizin isyanını bastırmaya çalışıyorduk, olmadı. İzin vermediler. Savaş, kan, gözyaşı tek geçim kaynakları olanlar izin vermediler. Rahat ve huzur bize göre değilmiş. 

Buse neden vuruldu? 

Serap neden yandı? 

Ceylan neden avlandı? Bu sorulara dünyanın bütün düşünürleri bir araya gelip süresiz tartışsalar vicdanıma makul bir cevap bulamazlar. Çocuklardan bahs ediyoruz, adı üzerinde çocuk… 

Buse dünyanın en masum insanı, Serap hakeza ve Ceylan en günahsız bir çocuktu. Bizler farklı saiklerle aynı acıyı yaşamadığımız için bu haldeyiz. 

Evet, ısrarla söylüyorum; 

Bizler aynı acıyı hissetmedik; Buse, Serap ve Ceylan bu ülkenin vatandaşları çocukları. Onlara eşit olarak acımızı ortaya dökemedik. Ceylan ve Serap öldürülünce tepkimiz yeterli olmuş olsaydı bugün Buse'miz hayatta olacaktı. Bugün bu sendroma "dur!" diyebilecektik. Ama inanın çok geç kaldık. Çocukların, gençlerin ölümleri de bizde kategorize; "Ceylan Kürt çocuğu o halde es geçebiliriz, Serap PKK tarafından yakıldı o halde vaveylayı koparalım" anlayışı çare olmuyor. Çocuklar bizim çocuklarımız, kızlar bizim... 

Biz nasıl ayırım yapabilirdik? Nasıl farklı değerlendirebilirdik? 

Dedim ya biz öldürülmeleri kategorize ettik? Vuran ve vurulana göre acımızı ortaya döktük. Oysa çocuk çocuktu, genç de genç. Üstelik herkese göre de masum insanlar. 

Ne zaman ki acımız bir, neşemiz bir olduysa o zaman bu kan içicilere karşı "dur" sözümüz anlamlı ve çözümleyici olur. Yoksa herkes kendi ölüsüne ağlarsa daha çooook ağlarız. 

Gelin ses verelim; 

Kim olursa olsun bizden can almaya kalkışırsa karşısında duralım. Kim olursa olsun öldürülürse aynı acıyı dile getirelim. 

O zaman yüreğimizin yangını dile gelince yankı bulur ve hiçbir silahlı güç bunun önünde duramaz. Hiçbir güç öldürmeyi bu kadar rahat düşünüp gerçekleştiremez. Yeter ki biz karşı dururken ayırım yapmayalım. Buse'mize, Serap'ımıza ve Ceylan'ımıza kast edenleri ayırmayalım. Yoksa 26 yıl daha bu kan içinde geçecek.
Dayanabilene aşk olsun. 

 
Toplam blog
: 62
: 739
Kayıt tarihi
: 15.01.11
 
 

İnsan Hakları Aktivisti - Yazar Diyarbakır'da ikamet ediyor, Hiç kimseyi ötekileştirmeden, hiçbir..