Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '10

 
Kategori
Aile
 

Acıların en acısı ölüm

Acıların en acısı ölüm
 

Medeniyetin en büyük icatlarındandır şu elimizin altındaki telefon… Mesafeler ötesindeki sevdiğinizin sesini kulağınızda hissedersiniz, hasretiniz azalır, konuştukça rahatlarsınız hele bir de iyi olduğunu sesinin renginden anladığınız da dünyalar sizin olur.

Keşke bütün sevdiklerimiz çevremizde olsa, zilini çalıp kapısından içeri girip sarılabilsek.. Ama yaşam koşulları, şartlar, tayinler ve askerlik vb. çeşitli nedenlerle yurt içinde herkes bir yerlere dağılır. Hatta bazen yurt dışına, yani özlemler kilometrelere vurulur daha da bir çoğalır.

Bazen bir telefonla hayatımız değişir; başvurduğumuz bir işten olumlu bir cevap alırız, dünyalar bizim olur. Telefonla gelen haber yeni bir hayatın başlangıcına vesile olur.

Bekarsanız; kalbinizin çarptığı birisinden telefon alırsınız; buluşalım mı? diye ya da telefondaki ses sizin arkadaşlık teklifinizi kabul etmiştir. Ya da aranız limonidir, barışıvermişsinizdir. Telefonu öpesiniz gelir.

Bazen de ölüm haberi alınır ahizenin öbür tarafından... Allah kimseye göstermesin genelde de hep acı haberler ya sabahın ilk ışıklarında gelir, ya da gecenin ıssızlığında içinizden bir şeylerin koptuğunu hissedersiniz çünkü kolay kolay bu saatlerde kimse kimseyi aramaz. Sonra içinize doğan şey, gerçeğe kısa sürede dönüşür. Bir yakınınızı kaybettiğinizi telefondaki bir yakınınızdan veya yabancı birinden öğrenirsiniz. Dünyanız başınıza yıkılır.

Bir sabah acı acı çalan telefon sesi ile uyandım. Telefondaki ses “Ahmet AKSÜMER’in yakını mısınız?” dedi. “Evet geliniyim ne oldu ki?” diye heyecanla sordum. Karşımdaki ses “Heyecanlanmayın, kayınpederiniz yolda düşmüş, hastaneye götürmeniz gerek buraya gelseniz iyi olur deyip yer tarifinde bulundu” Eşimi telaşla uyandırdım. Apar topar kayınvalidemi de yanımıza aldık. Bir de hastaneye götüreceğiz ya sağlık cüzdanını da çantamıza koyduk.

Ama maalesef kayınpederimi kaldırım üstünde yatar halde ve üzerine karlar yağarken bulduk. Meğer sabah kahvaltısı için ekmek almaya çıkmış ve rahmetli oracıkta kalp krizi geçirmiş. Hemen doktor çağırılmış ve cebindeki cüzdandan kimlik bilgilerine ve dolayısıyla bize ulaşmışlar.

Eşim ve annesi perişandı zaten. Ben de aşırı severdim kayınpederimi babamdan farksızdı benim için.. Ekmekler poşetinden yere dağılmış…

Biz hala unutamıyoruz o anı, Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

Bir gün, hatta bir saat sonra ne olacağını, başımıza ne geleceğini bilmeden yaşıyoruz. Bazı şeyleri ertelememeliyiz aslında belki çok ama çok geç olacak.

Bir gün önce kayınpederimin canı yufka böreği istemiş fakat sonra bizi kastederek “Bizimkiler de gelsin öyle yaparsın demiş kayınvalideme” ama maalesef yiyemedi.

Ne zaman yufka ile börek yapsam hep aklıma kayınpederim gelir. Keşke o da yiyebilseydi diye...

Hepimizin pek çok telaşesi var. Bu evimizle, çocuklarımızla veya başka bir şeyle ilgili olabilir. Ertelediğimiz o kadar çok şey var ki hayatta, ama ne olursa olsun büyüklerimizi sık sık ziyaret etmeliyiz. Ya da onların istedikleri ne varsa yapmalıyız ki yarın çok geç olmasın, içimizde bazı şeyler uhde kalmasın..

Aysel AKSÜMER

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..