Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '12

 
Kategori
Mizah
 

Acildeyim yine

Acildeyim yine
 

Hastanedeyim yine.

-Hanım ben acildeyim. Bizim Ali yine bir kutu ilaç içmiş. Midesini yıkıyorlar. Tamam görüşürüz. Dedim telefonu kapattım.

Hanıma da rapor vermesek oyacak bizi ya, senelerdir alıştık artık. O aramasa bile ben arıyor bir ajan disipliniyle raporlarımı veriyordum.  Evlenmeden önce söyleselerdi sen böyle bir adam olacaksın, hanıma her şeyi öteceksin de, falan filan. “Hadi ordan lavuk” derdim herhalde. Gerçi o zamanlar kullandığım argo kelimeleri tam olarak hatırlayamasam da en favori kelimelerimden biridir lavuk. Bir sanat eseri gibi klasikleşmiş, kendini kanıtlamış bir tabirdi  hayatımda.

Hey gidi yıllar, bana ilk lavuk diyen de Aliydi. Hiç unutmam bir gün telefonla aradığımda,

-Vay lavuk sen misin? Demişti.

Ben de afallamıştım, tabi.

-Tavuk demek istedin galiba.

-Yo lavuk dedim.

-Lavuk da ne demek oğlum.

-Tavukdan daha kötü bir söz ama tam olarak bilmiyorum.

-Lavuk demek. Hoşuma gitti lan bu.

Yıllar önceydi ne de olsa. Şimdi saysam hayatımda kim bilir kaç defa kullanmışımdır bu kelimeyi.

İçimde gezindiğim anlar sona erdiğinde doğrudan doktorun yanına gittim. Soracağım Alinin halini ama bir yandan çekiniyorum. Şimdi adam fırça atsa, bağırsa, çağırsa yeridir. Haklıdır. Çünkü o an belki de bir gerçek bir acil vakasıyla bizim Ali yüzünden ilgilenemiyordu. Belki de adamın biri kalpten, kan kaybından bilemediğim bir sorun yüzünden ölüyordu. Ama bizimki ne yapıyordu. Senede birkaç kez ilaç içip beni arıyordu. En son aradığında evdeydim yeni taşınan komşularımız gelmişti. Kasıntılı bir ortamda telefonum çalmıştı.

-Efendim Ali söyle dinliyorum.

-Ya ben ilaç içtim bir uyku bastırdı var ya anlatamam.

Eskiden olsa direk konuya girmezdi.  Hayatından, sıkıntılarından bahseder bunalımda olduğunu söyler en son ilaç içtiğini söylerdi.  O zamanlar toydum tabi. Bir panik yapardım ki sormayın. Apar topar üzerime bir şeyler giyer hemen bir taksi tutar, doğru Alinin evine yollanırdım. Ama şimdi artık basıyorum kartımı otobüsle gidiyorum.  Ali biraz kendindeyse hiç acili de aramıyordum, onu da otobüse attığım gibi hastaneye gidiyorduk.

-Tam zamanıydı valla içeride bir kasıntı ortam var ya. Sağol bu defa hayatımı kurtardın. Dedim.

-Tamam o zaman sen de gel benim hayatımı kurtar. Dedi neşeyle.

Hemen salona geçip, açıklamaya başladım.

-Arkadaşın birini hastaneye götüreceğim. İlaç içmiş yine diyordum ki hanım kaş göz işaretiyle beni durdurdu.

-Yani antibiyotik içmiş, süresi geçmiş, epey geçmiş. Kendisini iyi hissetmiyormuş ona bakacağım dedim.

Geçmiş olsunlar eşliğinde yollara döküldüm. Aldığım gibi Aliyi otobüsle acile götürdüm. Mide yıkama şu bu derken doktorun karşısındaydım.

Doktor ayakta meşgül. Hemşirenin birini oraya yönlendiriyor, birini buraya. Anlamadığım kelimeler, ilaç isimleri, tıbbi terimler eşliğinde boş bir vaktini kolluyorum. Her neyseki öyle bir an yakaladım.

-Doktor bey, Aliyi alabilirim herhalde. Dedim.

Doktor bana baktı.

-Ali mi dedi.

-Evet Ali ilaç içmişti, midesini yıkadılar.

-Ha öyle desene kardeşim. Al götür hemen al götür. Dedi.

Ben sevindim tabi. Doktora elimi uzattım, sağolun doktor bey babında.

Doktor bir anda çığlık atmaya başladı. Ardından geri çekildi; kendini tehlikeden korumak ister gibiydi.  Ne oluyor derken; kendimi bir anda yerde buldum. Güvenlik görevlileri tepemde beni yumrukluyorlardı. Sonrasını hatırlayamıyordum. Herhalde bayılmış olmalıyım.

Eve dönerken, şerefsiz Ali kafamdaki bandaja bakıp pis pis gülüyordu. Bir kolumda sargıdaydı. Lavuk bir güvenlik görevlisi işi abartıp kolumu da incitmişti.  

Hayatım bir peri masalında Aliyle birlikte geçip gidiyordu işte. Ali ilaç içer, Hanım fırça atar, patron beni sıkıştırır, ev sahibi üç ayda bir evini kontrol eder çivi çaktık mı diye, maaş üç günde tükenir, kredi kart ekstreleri uzar gider bir de yetmedi üstüne bedavadan sopa yersin. Benim hayatım eski bir Türk filminde sıkışmış kalmıştı. Bir türlü çekip alamıyordum onu.

 

 

 
Toplam blog
: 29
: 527
Kayıt tarihi
: 05.02.09
 
 

"Yaşadığım kentleri sevmem. Daha doğrusu yaşamak zorunda olduğum kentleri. Onlar da beni sevmez. ..